Öykü

Beyaz Yakalı Ahtapot

Kolları vardı var olmasına, fakat kemikleri neredeydi? Neden yapışkan bir his bırakıyordu parmaklarının arasında? Gözleri neden eskiden olduğu gibi sevgiyle bakmıyordu yay gibi kaşlarının altından da başının en üst noktasına yerleşmişti? Ve o bakışlardaki mana… sanki her an paramparça etmek ister gibi nefret ve kin dolu. Bu bakışı hak edecek bir şey yapmış olmalıydı muhakkak. 

Bir şey sormadan, söylemeden usulca ayrıldı evinden. Gün daha doğmamış, kuşlar bile açmamıştı minik gözlerini. Fakat sanki her zaman ciğerlerine bayram ettiren o hava yoktu, zar zor nefes alıyordu. Elini göğsüne götürdü gözleri gökyüzünü incelerken. Gökyüzü sanki puslu bir camın ardındaymış gibi kirli kirliydi. Annesi olsaydı eline bir koşu cam bezi ve sprey alıp silerdi sanki delirmiş gibi camları. 

Oldukça yavaş bir şekilde alışmaya başladı nefes alıp vermeye, az önce göğüs kafeslerinde derin bir ağrı bırakan bu eylemi, şimdi olağanmış gibi hissettiriyordu. Nihayet otobüsü geldiğinde içeriye hızla girdi ve boş bulduğu bir yere kuruldu, birkaç dakika sonra yanına oturan yaşlı kadının kollarının da karısınınki gibi olduğunu fark etti. Koldan başka her şeye benziyorlardı, bakışlarını yüzüne çevirdiğinde karısının gözlerindeki kin dolu ifadeyle karşılaştı yeniden. Acaba bir şey mi yapmıştı farkında olmadan? Ellerini birbirine doladı ve bacaklarını da olabildiğince kendine doğru çekti, bir insan tanımadığı birine kinle bakıyorsa herhalde bunun tek sebebi bakılan kişi olabilirdi. Suçu her daim kendinde arar ve aradığını da bulurdu insanoğlu. 

Saatler su gibi akıp geçerken, başını yasladığı camdan kaldırdı. Korkuyla aralandı gözleri, camın ardında her zaman görmeye alıştığı manzara yoktu. Sanki yerin altındaydı da balinalarla köpek balıkları da kendisi ile birlikte yolculuk ediyordu. Kuşlara ve ağaçlara ne olmuştu? Sanki Tanrı bir anda her şeyi ters düz etmişti. Geriye çekildi korkuyla ve camda belli belirsiz bir yansıma gördü fakat hemen gözlerini yumdu, henüz hazır değildi göreceği şeye. Hâlâ rüya görmediği ne malumdu üstelik? Karısı uyurken gözlerini nasıl kendisine dikebilirdi? Bir de nefretle, kin ve öfkeyle! Tüm bunlar kötü bir kabustu, son günlerde iyi uyuyamıyordu hem. 

Sırtında hissettiği sert bir darbe ile cama yapıştı suratı ve derin bir uykunun kollarına bıraktı kendini hali hazırda hayatı kabusa dönmeye başlamışken… 

Sert bir darbeyle daldığı uykudan, yine bir başka sert darbe ile uyandırıldı. Bundan sonra hayatı sert geçecekti besbelli. Uykulu gözlerini araladı, karşısında otobüs şoförü bir şeyler mırıldanıyordu kızgın kızgın. Ayağa kalktı ve bir şey demeden otobüsün açık olan arka kapısından indi. Ayakları yere basıyor mu basmıyor mu emin olamadan yürümeye devam etti iş yerine doğru. İş yerine nihayet geldiğinde tabeladaki yazılar da kendisine yabancı geldi, sonra gözleri kendi ellerine değdi ve elleri de yabancı geldi. Başını iki yana salladı ve kapıdan içeriye girdi. 

Yanından geçtiği her bir insan mırıldanır gibi bir şeyler söylüyordu fakat o kimseyi dinlemeden odasına çıktı hızlı hızlı. Eğer görmemeyi ve duymamayı seçerse, kabusu nasıl devam edebilirdi ki? 

Ofisinin kapısını ardından kilitleyerek bilgisayarının başına geçti. Haftalardır açık kalan pozisyon için onlarca kişi başvurmuştu, bugün de 5 kişi ile görüşecekti. Başını masanın üzerine bıraktı ve dün gece yarım yamalak uyuduğu için kendi kendine söylendi kızgınlıkla. 

Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu, kapının ısrarlı çalışı ile kalktı ve kapıyı açtı. Karşısındakinin yüzüne bakmadan mırıltılarını dinledi, fakat susmaya yakınken sözleri anlaşılır gelmeye başladı kulağına, yüzüne baktığında ise sabah onu rahatsız eden yüz karşısında tepkisiz kalmıştı, alışmaya mı başlıyordu yoksa?

“Görüşmeye başlayalım artık…” diyordu arkadaşı “Sen birini al ben diğerini, olur mu?”

Başını sallayarak toplantı odasına gitti ve ilk gelen kişiyi beklemeye başladı. Kapı çalındıktan birkaç saniye sonra karşısında hantal mı hantal fakat bir o kadar da genç bir yaratık girdi. Onun da gözleri karısınınki ve diğer herkesinki gibiydi, ama rahatsız olmak bir yana dursun fark bile etmemişti. Klasik soruları sordu ve yalandan karşısındakini dinlemeye başladı. Zaten işe alınmayacaktı, sadece birbirleri ile vakit öldürüyorlardı. Biri işe başvurdum demek için buraya gelmişti ve sonucu beklediğini heyecanla anlatacaktı, diğeri de tüm gün yatmadığını ve bir işe yaradığını göstermiş olacaktı patronuna.

Görüşme bittikten sonra hızla odasına gitti ve öğle yemeği vaktini beklerken oyun oynayarak vakit öldürdü. Öğle yemeği vakti geldi ve geçti, mesai saati bitmek üzereyken tuvalete gitti. Sabahleyin yapışkan bir his bırakmakta olan elleri şimdi zararsız ve tanıdık geliyordu cildine, yüzünü soğuk suyla yıkadı derin bir nefes alırken aynadaki bir başkasının yüzüne denk geldi bakışları. Korkuyla geri bir adım attı ve aynadaki diğer adamın yüzüne kilitlendi dakikalar boyu. Adam sanki aynada gördüğü yansıması dünyanın en normal şeyiymiş gibi tepkisiz ve sakindi; saçlarını düzeltiyor ve ardından yüzünü yıkıyordu soğuk su ile. Kaşlarının altında bir çift göz, bir burun ve dolgun dudakları ile kendisinden ve arkadaşlarından, eşinden ve sabahleyin otobüste gördüğü o yaşlı kadından büsbütün farklıydı. 

Adam kendisine döndü birdenbire ve elini uzattı, kendisi ona yargılayan bakışlarını çevirmiş olmasına karşın adam ne denli farklı olduklarının farkında değilmiş, sanki birbirlerinden taban tabana zıt ayrı türler değilmiş gibi sakince “Merhaba.” dedi ve sımsıcak teniyle kendi soğuk derisini sarmalayarak sıktı “Ben Sedat, bugün başladım işe- siz kaç yıldır buradaydınız?”

Kelimeler kesik kesik geliyordu kulağına ve anlamak için zorluyordu kendini, sanki yıllardır bu dil değildi konuştuğu “Ha- hayırlı olsun, ben Murat. Yaklaşık 6 yıldır çalışıyorum burada.”

“İmrendim!” dedi doğruca Sedat ve Murat tanıdık bir yapışkanlık hissetti derisinde, adam elini kendine çekmeden önce bu yapışkan hisse sabahleyin de maruz kaldığını anımsadı “İnşallah ben de uzun yıllar burada, sizinle çalışırım.” dediği anda ise gözlerinde bariz bir düşmanlık ifadesi belirdi.

Damla Çepel

27 Eylül 2001 yılında Gümüşhane'de dünyaya gelen yazar, Ankara'da yaşamakta ve Adalet Bakanlığında Kâtip olarak çalışmaktadır. Wattpad'de 400 binden fazla okunan yazar, öykü alanında da yazıları ile Kayıp Rıhtım'da yer alıyor. Henüz basılı bir kitabı olmamasına karşın, önümüzdeki yıllarda edebiyat dünyasına sağlam bir giriş yapmayı planlayan yazar, unutulmayan yazarlar arasında yer almayı ve insanların hayatlarına dokunabilmeyi umut ediyor.