Öykü

Şifacı

“Uzun zamandır görüşmüyorduk.”

“İadeyi ziyaret diye kabul etmezsin sanırım.”

“Öyle olmasını isterdim” dedim.

“Bende önceki buluşmamıza ispanyol gribinin vesile olmamasını. Benden korkmuştun değil mi?”

“Hayır sadece seni tetiklemesinden.”

“Aynı şey değil mi?”

“Olmadığını biliyorsun.”

Güldü.”O zaman domuz gribi salgınında beni görmeye gelmeyişine kızmamamlıyım.”

“Ve diğerlerinde de” diye ekledim.

“Neden?” diye sordu

“Sana güvendim.”

“Bunu bir lütufmuş gibi söylüyorsun. Oysa sana asıl güvenen bendim. En başından beri her zaman,bir an için bile kuşku duymadan ,emsalsiz bir inançla sana güvendim ve bu hep böyle olacak.”

“O zaman neden buradasın.”

“Seni korumak için. Olacakları engellemeye çalışma. Engelleyemezsin.

Beni Osmanlı mı durdurdu. Ya da onunla işbirliğin. Bu narin bir köprü gibi duran topraklara sevgin. Hayır beni inancın değil inancına olan saygım durdurdu.

Bütün bir Dünya zavallı fareleri suçlarken sen ve sözde hükümdarın bana set çekmeye çalıştınız. Başarılıda oldunuz neden?Çünkü ben başarısız olmayı seçtiğim için. Belki de belki dediğim için.”

“Şimdi ne değişti peki” diye sordum.

“Ne mi değişti hiç bir şey ve değişmeyecekte. Bunu en başından biliyordum. Dünya tükeniyor. Hırsla geri dönülmez bir şekilde. O noktaya gelmek üzere. Ben bunu durduracağım.

İnsanlar bu Dünya yı tüketiyor. İnsanlar olsa neyse Tröst onlarla işbirliği halinde. Hemde çok uzun zamandır. Aşağlık kan emiciler. Marx benzetmesinde ne kadar haklı olduğunu bilse kendiside şaşırırdı. Neredeyse kapitalizmin vampir icadı olduğuna inanacağım. Kendi çok uluslu şirketlerini kurmalar ,madencilik ve enerji yatırımları falan kısaca Dünyanın her türlü talanında ,tahribinde teşvik ve katılımları var.

Dünya tükenince insanlıkta tükenecek tabi onlarla birlikte bizde. Ama onlar ahmakça sayılarını sınırlı tutmakla çiftlik ve mezbahalarıyla sonsuza kadar hayatta kalacaklarını sanıyorlar.

Oysa bu kez öyle bir salgın başlattım ki onlarda bu yangının önünde kül olup gidecekler. Uzun zamandır kurbanlarımı yok etmiyorum. Bazılarını ise hayatta bırakıyorum. Kimileri dönüşüyor. Bilinçsiz kan emiciler çürüyene kadar hastalığı yayıyorlar.”

“Tröst bir çare bulur” diye karşı çıktım.”Biliyorsun her türlü imkana sahipler. Bilim adamları ve teknisyen orduları ,yüksek teknoloji ve labaratuarlar her şey ellerinin altında biliyorsun.”

Önemsemezce yanıtladı “Bulabilselerdi şimdiye kadar bulurlardı. Paniklemiş durumdalar mensuplarını kaybediyorlar hemde üst seviyede ve büyük ölçüde sayılarını arttırma kararı aldılar. Ama boş bir çaba benim akılsız canavarlarım daha çok ve onları bulup avlamak en iyi bildikleri şey. Nasıl bir aşı veya panzehir bulacaklar. Vampirlik bir zehir yada hastalık değil ki.

Tröst insanlarla beslenir. Gerek duyduğunda bunu kaldırabileceğini düşündüklerini dönüştürür.

Ben kurbanlarımı istesemde dönüştüremem. Sağ bıraktıklarım yavaş yavaş ölürken çevrelerinede ölüm bulaştırırlar her zereleriyle. Bazıları da akılsız canavarlara dönüşürler. Onlarda domino etkisini arttırırlar. Bu hep böyle oldu.”

“Tek bir istisna “dedim.

Bu kez güldüğünde sivri dişleri gözüktü.

“Ben şikayetçi değilim senin de olmadığını düşünüyorum. Nede olsa sevgili padişahının kellesini almaya gönderdiği asinin bir canavar olduğunu bilemezdin.”

O geceyi hatırladım. Arkasından ensesine kadar yaklaşmıştım ruhu bile duymayacak derken hızla bana dönüp boğazımı parçalamıştı.

“Seni dönüştürecekti.” diye yanıtladı düşüncelerimi “Tröstün henüz oluşum zamanlarıydı. Eğer ben onu öldürmeseydim. Senin aracılığınla hanedana sızacaklardı. İzin veremezdim dünyayıyı daha hızlı çürüteceklerdi. Kanını aldım benim dokunuşum vampirler içinde insanlar içinde aynıdır. Seni de bırakamazdım. Ama sen yaşadın dönüştün… kanın kanıma canın canıma karışmasına rağmen yaşadın.”

Sözünü burada kesip beni izlemeye başladı.

“Hala ibadet ediyormusun?”

Yanıt vermedim.

“İnanamıyorum yanı bu inatçı dindarlığın.”

“O nitlemeyi tercih etmiyorum”. dedim.

“Ya da her neyse işte bu imanını yaşam tarzınla nasıl bir yere oturtuyorsun.”

“Ben dönüşmeden öncede inançlıydım.”

“Yani bütün bu yüzyıllar hiçbir şeyi değiştirmedi.”

“Tam tersi inancımı daha da güçlendirdi.”

Yanıtım karşısında bir süre sessizliğe bürünsede yumuşak bir tonla konuşmaya başladı.

“Aslında senin gibi olmasada vampirler arasında inanç farklı şekillerde neredeyse inançsızlık kadar yaygın. Bence süregelen bu çılgınlığı bir tanrıyla açıklayamayanlar ateizme, bilimle açıklayamayanlar ise dine sığınıyorlar. Aslında bu her iki anlamda da zor oluyor. Özellikle zaman geçtikçe.

“Peki sen kendini hangi noktada görüyorsun?”

“Ben mi? ben agnostikim. Amiyane tabirle horozun verdiği yanıt benim içinde geçerli. Ben en eskiyim.”

“Öyle olmadığını biliyorum.”

“Yaşlılar mı ?Onlar uyuyorlar. Bitkiden farksızlar. Belki hepimiz öyle olacağız. Geriye ne kalıyor sen ,ben, tröst ,bir kaç serseri… yani aslında söyledğim doğru.”

“Peki neden Dünyayla bu kadar ilgileniyorsun?”diye sordum

“Basit çünkü çok güzel. Ama insanlar çoğaldıkça çirkinleşiyor ve ölüyor. Onlarsız yaşayacak ve daha güzel olacaktır.”

“Ve bizsiz “diye ekledim.

Umursamadan yanıtladı.”Gerekirse evet. Ben bu evrende bu gezenden daha güzel bir yer olduğunu bilmiyorum. Olduğunu da sanmıyorum. Bizleride sayarsan iki tür için koca bir ekolojik şaheserin yok olmasına hiç bir akıl izin vermez. Eger gücü varsa vermez. Veremez!

Bak bunun merhametle ,inançla herhangi kutsal bir şeyle ilgisi yok. İnsanlar ve biz ki belki bu ayrım bila anlamsız,Dünyadan durmadan çalıyoruz. Karşılığnda hiç bir şey vermiyoruz. Bu yağma katlanarak devam ediyor. Sonunda bitecek bizde biteceğiz.”

“Buna seyirci kalamam “dedim.”Yapamam”

“İnsanlardan hayatlarını çalamaman gibi değil mi?” diye sordu

Geçmiş benliğimde yeniden canlandı. İlk önceleri rastgele öldürüyordum. Sonraları hakkettiklerini düşündüklerimi almaya başladım. Ama zaman geçtikçe bunun bir şeyi değiştirmediğini anladım. Vicdanım rahat değildi. Ben kim oluyordum da kimin ölüp kimin yaşayacağına kara veriyordum.

“Ama hükümdarın senin yerine karar verirken iyiydi “diyerek düşüncelerime karşılık verdi.”Din için vatan ve devlet için öldürürken bir sorun yoktu. Bu gücün ağırlığı mı seni böylesine naif yaptı. Kurbanlarını dönüştürmediğini fark edince onlardan daha az almaya ve sağ bırakmaya başladın. Bazıları farkına bile varmıyordu. Görüyorsun herşeyi biliyorum. Kanın dönüştürmüyor onlar uyurken yaptığınziyaretlerin izlerini siliyor ve… Sahi kimsenin dikkatini çekmeyeceğini mi sandın?Bulunduğun yerlerde umutsuz hastaların mucizevi şekilde iyleşmelerinin bazı insanların da bir anda olağan üstü bir güç ,direnç ve bağışıklığa kavuşmalarının sorgulanmayacağını mı düşündün?Ben nasıl ölüm yayıyorsam sen taşkın bir yaşam gücü dağıtıyorsun. Tröstün hatta benim saldırılarıma bile direnen bir yaşam gücü veriyorsun”

“Bunu ben vermiyorum.”diyererek karşı çıktım.”Kontrolümün dışında. Sonuç her zaman aynı olmuyor. Bir anlamda ben seni çocuğunum ama sen ölüm yayarken ben senin tam tersinim. İkimizde güçlerimizin sahibi ve yaratıcısı değiliz. Gerçek sahip gerçek yaratıcı diriden ölüyü ölüden diriyi yaratıyor görmüyormusun. Bu herşeyde var. Biz sadece basit küçük birer örneğiz.”

Sözlerimi önemsemezcesine karşılık verdi”Neyse buraya senden ilhiyat dersi almaya gelmedim. Trost bir şekilde yeteneğinin farkında. Bunu salgına karşı tampon olarak kullanmaya çalışacak. Faydasız bir çaba ama sen incinebilirsin. Çevrendekileri ağılına koymak isteyecek. Hastalığa bağışık sağlıklı sürüler. Zavallı bir uğraş belki biraz zaman kazanırlar. Sonuç değişmesede bir çok anlamda sende zarar görürsün.”

“Ne yapabilirim” diyebildim.

“Sızdıkları yerlerden çekil oraları temizleyeyim. Sana sözlerini tutmadılar bir çok yere girdiler. Sende kurtarabildiklerini kurtar ama yine söylüyorum sonuç değişmeyecek. Bu dünya çok kısa bir zaman içinde tenhalaşacak. Aslında sağlığına kavuşacak. Anlamıyorsun değil mi? Tüm o tek hücreliler,bakteriler,virüsler,patojenler bir bütünün sağlıklı birer parçası belki doğanın sağlık arayışı. Gerçek hastalık gerçek veba insanlar ve bizleriz. Bende vebadan türemiş bir serum ve şifacıyım. İşim bitince bende gideceğim hepsi bu…

Şifacı” için 4 Yorum Var

  1. Merhaba,
    Öykünün anlatmak istediği güzel ama biçim olarak düzenli değil öykü ve öyle çok yazım yanlışı var ki… Göndermeden önce son okuma yaptınız mı diye düşünmeden edemedim, kelimelerin harfleri eksik, bağlaç yazım yanlışları var, noktadan sonra boşluk bırakmamışsınız, tırnak açmışsınız sonra bir paragraflık diyaloğu paragraflar halinde vermişsiniz. Öyküyü tekrar gözden geçirmenizi tavsiye ederim.
    Kaleminize sağlık.

  2. Okumalarımın yeterli olmadığı görülüyor.Belli ki birilerine kontrol ettirmeli veya bir sekreter tutmalı .İlk ve orta öğrenime geri dönmekte bir şeçenek tabi :)Zaman ayırdığınız için teşekkürler.

  3. Merhabalar.
    Öznur Babur’a katılıyorum her söylediğinde. Özellikle ‘agnostikim’ kelimesinde takılı kaldım ben; tikim?
    Gözüm sürekli metnin kusurlarına kaydığı için öyküyü de pek anlayamadım. Sekreter tutmanıza lüzum yok; bir gününüzü ayırsanız kafidir; yazdığınız öyküye değer veriyorsanız tabii. Sağlıcakla kalın.

  4. Osman bey eleştrileriniz için teşekkür ederim.Bir hocam da benzer eleştirilerde bulundu.İlginize tekrar teşekkür ederim.

Berat Akgül için Yorum Yap Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *