Sayı #125: “Mızrak Öyküleri”
Mızrağın düştüğü yerde anlatılacak sonsuz öykü var. Yola çıktığı an, havada süzülüşü, irtifa kaybı, toprağın içine saplanışı. Orada filizlenen yeni…
#165: YAPAY ZEKÂ
Mızrağın düştüğü yerde anlatılacak sonsuz öykü var. Yola çıktığı an, havada süzülüşü, irtifa kaybı, toprağın içine saplanışı. Orada filizlenen yeni…
“Sen canavar kalacaksın…” falan filan… atıp tutmaya başladı başıma bu şirin hasırları ören şeytan. “Ölümüne sürsün cümle iştahın, bencilliğin, cümle…
Nesrin daha hızlı koşuyordu ama Burcu’nun da ondan kalır yanı yoktu. İki genç kadın, kara bulutların siyahımsı morluğunu aktardığı çılgın…
“Zaman hiç kaybolmaz, kaybolan biziz,” diye fısıldıyor bileğinde mavi kelebek dövmesi olan adam. Sesi tanıdık geliyor. Kopkoyu bir karanlığa uyanıyorum….
Agamendo, Asilyon’u yavaş yavaş kendine doğru çekiyordu. Devasa bir kayanın içerisinde sıkışıp kalmış ve mavi yıldızlardan daha parlak bir ışıkla…
Salonun sol köşesinde bir somyanın üzerindeki kirli, mavi nevresimin üzerinde turuncu battaniye duvar kenarına toplaşmış. Yatağın üzerinde iki yastıktan kahverengi…
Aklımda bir garip bahar özlemi, Fikrimde mutsuz sonların vazgeçilmez etkisi. Bir kırmızı, bir karanlık içindeyiz. Cem Kısmet; Kırmızı Akşam çökünce…
Her zaman olduğu gibi her şey. Kuşlar ötüyor, gün doğuyor, gökyüzü kendini hazırlıyor, insanlar yavaş yavaş ayrılıyor yatağından, kimi ayna…
Edebiyat hastalığına yakalanmış olanlara ne denirdi? Şaşaalı bir isimleri var mıydı? Literopat, Edebitakık? Saçma… Sanırım adları yoktu. Belki böyle bir…
“Mızrakla öldürülmüş” diye fısıldadı. Ağzından saçılan tükürükler kulağımı, sağ yanağımı ıslattı. Belli etmeden silmeye çalıştım. “Saçmalama dedim ne mızrağı? Bu…
— Ortalık iyice karışacak. Emniyet amiri Kürşat unuttuğu bir zamandan beri ilk kez korkuyordu. İstemsizce mırıldandığı sözcüklerin ardından kendini gençliğine…
“Ah be çocuk! Nasıl olur da orman ve maden hikâyesini bilmezsin? Bu hikâyeyi herkes bilir” dedi yaşlı adam. “Anlatsana dede,…
Gençliğimde iyi ki Trabzon’a gitmişim. Fıstık yeşil yaylalarda gördüğüm her şeyin fotoğrafını çekene kadar akşam olmuştu. Oteller, kilo kilo metrelerce…
O gün bebeklerimize gelinlik dikiyorduk, annelerimizin diktiği perdelerden artan tüllerle. Üzerine de pembe çiçekler konduruyorduk. Bahçenin kuytu bir köşesinde, lacivert…