Öykü

Tanıkların Çıkmazı

-Herkes yerine… Evet çocuklar bugün bambaşka bir şekilde işleyeceğiz dersi. Öncelikle yoklama zorunluluğumuz yok, hatırlatmak isterim. Yani daha önemli işleri olanlarınız var ise gitmekte özgürler.

“Şov yapıyorum, kimse benim dersimden gitmek istemez!”

-Evet anlaşılan o ki gitmek isteyen yok, güzel. Önünüzde dersten önce size attığım maile ulaşacağınız ya da almış olduğunuz çıktılar dışında herhangi bir şey görmek istemiyorum. Ders kitapları da buna dahil.

Eline tahta kalemini aldı ve büyük harflerle “SUÇ, SUÇLU ve TANIK” yazdı.

-Bugünkü başlıklarımız tahtada yazanlar. Her olayın birden çok boyutu vardır. Her suçun birden çok suçlusu olmayabilir ama mutlaka birden çok tanığı olacaktır. Nedenini söylemek isteyen var mı?

El kaldıranlara sırasıyla söz verdi;

“İnsanlar artık ulu orta çekinmeden suç işliyor. Bu da bir sürü tanık demek öyle değil mi?”

“Tek başına suç işleyecek zekaya sahip insan sayısı az olunca, haliyle tanıklar çoğalıyor.”

Suratında zevzek bir gülümseme ile en doğru cevabı verdiğini düşünen öğrenci, beklediği alkışı alamayınca mahcup bir şekilde yerine oturdu.

“Ani gelişiyor çoğu suç. Tabi plansızlık, zaman ve mekân ayırt etmeyince sonuç itibariyle görgü tanıkları olaylarda yönlendirici oluyor.”

“Çünkü iki kişinin bildiği herhangi bir şey asla sır olarak kalamaz…”

İşte bu, bravo dedi içinden. Nihayet bir öğrencinin kafası tam da onun istediği gibi çalışmaya başlamıştı. Diğer cevaplar da doğuydu ve hatta bugünkü dersinin gündemini oluşturuyorlardı ama birilerinin farklı düşündüğünü görmek hoşuna gitti.

– İstediğim cevap arkadaşınızdan geldi. Kendinizden yola çıkın. Başkası için hayati önem taşıyan bir olay sizin için daha önce hiç tanışmayan iki insan arasında nasıl bir sorun oluşturabilir, öyle değil mi? Anlatırsınız gider. İşte tanık dediğimiz grup da böyle böyle ortaya çıkabilir. Bunlar gören ve duyan olarak kategorize edilir. Ancak bugünkü gündemimiz görenler olacak, yani diğer arkadaşlarınızın örneklendirdiği tanıklar. Derse gelmeden önce size bir mail attım. Amerika’da eyalet polis eğitim akademisinde anlatılan, yaşanmış gerçek bir olayın örüntüsü üzerinden ilerleyeceğiz. Listeden 17. Arkadaşımız bize olayı özetleyebilir mi?

Amfi’nin arka sıralarından; kilolu, kumral yağlı gibi duran saçları geriye doğru taranmış, sivilceleri yüzünün büyük bir çoğunluğunu kaplayan bir çocuk ayağa kalktı.

Eeee hocam şöyle ki, metroda bir cinayet gerçekleşiyor. Tam olarak cinayet de değil aslında. Bir arbede oluyor, tanıkların tabiri ile beyazların olduğu bir grup ve siyahi bir genç arasında gerginlik yaşanıyor. Gerginlik sonucunda siyahi bir genç ölüyor. Bunun üzerine polis ekipleri olay yerine intikal ediyor. Görgü tanıklarını alıp emniyete götürüyorlar. Yanlış hatırlamıyorsam dört tane görgü tanığı vardı ve iki önemli birbirinden farklı hikâye anlatılıyordu. Bir tanesi siyahi gencin lehineyken diğeri aleyhindeydi. Sonrasında her bir görgü tanığını yalan makinasına bağlıyorlar ve olay tam orda başlıyor. Çünkü hepsinin verdiği ifade doğru çıkıyor, yani makina artık ötüyor mu ne yapması gerekiyorsa öyle olmuyor.”

Özet için teşekkürler. Arkadaşınız olayı anlattı evet, olay tam da böyle zaten sizler de okumuşsunuzdur. Ben bazı kısımları kestim ve nihai kısmını da size göndermedim. Nasıl oluyor dersiniz? Yani bir olayda birden fazla tanık olması normal, birden fazla maktul olması da normal ama nasıl olur da birbirinin tamamen zıttı şeyleri söyleyen insanların ifadeleri doğru çıkabilir? 32. Sıradaki arkadaşımız bize çelişen ifadeleri okuyabilir mi?

“122. Cadde’deki metro istasyonunun güneyindeydim. Okuldan eve dönüyordum, yani saat 13.15 civarıydı. Lanet olası cadde her zaman olduğu gibi kalabalıktı. Metro istasyonuna geldiğimde tüm o kalabalığa rağmen siyahi bir genç dikkatimi çekti. Etrafında üç tane beyaz genç vardı ve siyahi gence kötü kötü bakıyorlardı. Kıyafetleri ile ilgili siyahi çocuğa kötü bir şeyler söylediler ve o da karşılık verdi. Sonra iri beyaz çocuk cebinden silahını çıkardı ve arbede yaşandı. Arbede sonrası çocuğu vurdu ve sonrası bildiğiniz gibi. Yani anlayacağınız boktan bir sebeple bu genci öldürdüler. Lanet beyazların kendilerini bir bok sanmasına katlanamıyorum.”

– Tanık ifadesi aslında bundan biraz daha uzun ama ben kısalttım tabi. Ana hatları bizim için önemli olan. Şimdi diğer tanık ifadesini okur musun?

Bir toplantıya yetişmem gerekiyordu ve iğrenç kokmasına rağmen daha hızlı gideceğim için metroyu tercih etmiştim. İstasyon oldukça kalabalıktı yani siyahi çocuk 5-10 metre uzağımda olmasaydı onu fark etmezdim bile. Bir grup gangster pislik de yerlere tükürüyor etrafı rahatsız ediyordu. Siyahi gence kötü kötü bakıp üzerine yürüyünce siyahi çocuk silahını çekti bir süre boğuştular ve siyahi genç kendi silahı ile vuruldu. Daha sonra rayların oraya düştü. Bu çok korkunçtu ama bunun böyle olmasının sebebi de oydu. Neden silah çekti ki!”

-Evet bizi bu olayı incelemeye iten noktaya gelince, notlarda yazanları okuduysanız iki ifade daha var ama bizim için önemli olan bu ikisi. Çünkü iki ifade de cinayete konu olan silahın kime ait olduğu kısmı ile olayı başlatan kişinin farklı kişiler olduğu ifade ediliyor. Tanıklar yalan makinasına bağlanmayı kabul ediyorlar ve uzmanlar ikisinin de doğruyu söylediğini kabul ediyor. Peki ama nasıl?

Öğrenciler kendi aralarında uğuldamaya başladılar. Herkesin bir fikrinin oluşması güzeldi ama bunu sesli paylaştıkları zaman daha güzeldi.

-Evet şimdi sırasıyla söz almak isteyenlere yönelelim bakalım

“Hocam ikisinden biri yalan makinasının nasıl çalıştığını bildiği için nabzını kontrol ederek tek düze konuşmuş olabilir ve böylece…”

-Hayır, Sıradaki!

“Hocam çok basit. İnsanlar o kadar yalancı ki teknoloji bile buna engel olamıyor. Öyle değil mi Pelin...”

– Zevzekliği keselim!

Pelin olduğu tahmin edilen kız kocaman bir kahkaha patlattı ve tüm sınıf ona eşlik etti.

“Hocam acaba tanıkların, olayın kahramanlarını beyaz ve siyahi olarak belirtilmesi özellikle yapılmış bir şey olabilir mi? Yani insanlar o kadar koyu bir şekilde ırkçılık yapıyorlar ki bunlar gözlerine perde inmesine sebep oluyor olabilir ve dolayısıyla gördüklerini çarptırıyor olabilirler.”

Bu dediğin şey günlük yaşamda başka insanlara karşı bir şeyleri müthiş bir özgüvenle körü körüne savunurken “-mış gibi yapmak” adına doğru kabul edilebilir. Fakat bunda bile insanların iç sesi doğruya hakimdir, dilleri her ne kadar aksini söylese de. Ama çocuklar bir konuda anlaşalım mı? Yalan makinası sandığınızdan daha profesyonel bir teknoloji.

“Hocam peki yanılsama?”

Bu hoşuma gitti diye geçirdi içinden

Biraz açar mısın?

Yani insanlar gördüklerini her zaman saptırmayabilirler belki de gerçekten öyle gördüklerini sandılar. Yani bazen olur ya sosyal medyada da görürsünüz. Bir fotoğraf vardır ilk gördüğünüzde birinin kolu başkasının bir uzvu gibi gözükür ya da herhangi başka bir bütünlük hali gibi… Ama daha sonra aslında yan yana yürürken milyonda bir olabilecek bir tesadüfle tam o an, deklanşör meç oldukları anı belgelemiştir. E bu silahlı yaralama olayı da çok ani ve hızlı geliştiği için biri gördüğü şeyi silah olarak yorumlamış olabilir?”

Bir diğer öğrenci söz verilmesini beklemeden atladı. Tam olarak da olmasını istediği hararetli ve mantıklı fikir çatışması yaşanıyordu işte.

“İyi de adam silahla yaralanmış bu nasıl olacak. (Bir an beyninde bir ampül yanmış gibi parmağını şıklattı öğrenci) Başkası vurmuş olabilir mi yoksa!”

Siyahi çocuk belki de cebinden başka bir şey çıkartırken vuruldu, yani aslında silah ikisinde de yoktu ya da vardı ama kimdeydi öyleyse

– Güzel. Beynininiz nihayet doğru çalışıyor ama şu soru yanlış “Silah kimdeydi?” doğru soru nedir?

“İkisinden birinde silah var mıydı?”

– Bingo! Zaten bu olayı çözen şey tarafsız bir görgü tanığıydı.

“Ama siz az önce yalan makinasının teknolojisinin çok üst düzey olduğunu ve bunu görgü tanıklarının inanışlarının etkileyemeyeceğini anlatmamış mıydınız?”

– Evet ama bizim görgü tanığımız bir insan değil o da bir teknoloji. Tanığımız bir güvenlik kamerası.

Herkes tuhaf tuhaf birbirine bakmaya başladı ama bu sefer hiç kimse konuşmuyordu. Tabi gözleri ile gerçekleştirdikleri eylem için konuşmak denmediği taktirde.

Öncelikle bu olaydaki kurban ölmüş arkadaşlar yani yaralı filan değil. Güvenlik kameraları ilk incelemeden sonra çelişen yalan makinası tanıklarının ardından detaylı olarak inceleniyor. Ayrıca yapılan otopside vurulduğu an katilin hangi konumdan ateş ettiği de belirleniyor. Aslında kurbanın arkasında kapüşonlu ve kısa boylu bir adam olduğu, olayın başladığı anda ateş ederek ordan kaçtığı görülüyor.

Ama görgü tanıkları… Nasıl oluyor bu”

-İnsan beyni dünya üzerindeki en büyük teknolojiden bile daha özeldir arkadaşlar. Sizler kavga eden iki insanı gördüğünüz zaman, bu insanlar arasında gerçekleşmesi muhtemel olayların çeşitli kombinasyonlarını beyniniz arka planda çoktan üretiyor bile. Tabi bu muhteşem organ aynı zamanda müthiş bir zayıflık da sağlıyor olabilir. Farkında bile olmadan ürettiğiniz senaryolar bir silah sesi ile kontak kurabilir ve gördüğünüz bir cisim, silah haline gelebilir.

“Ama iki tanık ta bahsi geçen taraflardan birinin elinde silah görmüştü. Peki onlar neymiş?”

-Cep telefonu

Uzun süren bir sessizlik.

“Yani hocam taraflı bir bakış açısı ve olaylara yön veren beyin, bir olayı kendi kurguladığı şekilde sonuçlandırabilir diyebilir miyiz?”

– Neden olmasın? Aslında bugün sizlere farklı bakmayı göstermeye çalıştım. Arkadaşlar tek bir pencereden bakmak hayatta yapılabilecek en korkunç şey olabilir. Her ne olursa olsun. İnsan ufkunun genişliği, öğrenilen yeni bir bilgiyi kavrayışı, yorumlayışı ve çözümleyişinde önemli bir elementtir. Tabi bu noktada da esas olan dengedir. Herkesten çok farklı bakmalıyım diye olayın özünden de kopmamalı insan. Çünkü aslında doğru çok basittir. Gözünün önündekini görmek bu anlamda kıymetlidir. Sherlock serisini izleyenleriniz vardır mutlaka öyle değil mi? (eller havaya kalktı) Sherlock olayları çözerken, insanların hiç de dikkat etmediği noktalardan başlar ve çözüme kavuştururken birer “aslında nasıl olmuştu” sahneleri olarak bu onlar serpiştirilir.

Peki hocam bu olayın çözümlenmesinde somut bir görgü tanığı tüm şeffaflığı sağladı yani güvenlik kamerası bizi aydınlattı. Peki dersin başındaki duyan tanıklar? Onlar yanılamaz ve yanıltamaz mı?”

Sanırım öğrencilerim gerçekten de onlara verdiklerimi alıyor diye parıldadı gözleri

– Arkadaşınız bir diğer haftanın suflörü oldu diyebiliriz… Çok keyif aldım çocuklar… Haftaya görüşmek üzere…

Merve Demirok

Join the discussion at Kayıp Rıhtım Forum'da yorum yap.