Tüm dünyayı mühürleyip gitmek için hiç doğru bir anda değiliz. Yasaklar, tedbirler, maskeliler var. Kaçmaya çalıştığımız her saniye yakalanabiliriz. Hepsini durduracak ve her şeyi kapatacak gücümüzün olmadığını anlamışızdır herhalde. Tek gücün kimde olduğunu da. Ama kırabileceğimiz bazı virüsler var. Birbirimizi kırmanın dışında. Birbirimize hikayeler anlatmak için şimdi bolca zamanımız var.
Bütün dünyanın elinde rengarenk bezler, beyaz eldivenler var. Birazdan ben de maskemi ve eldivenimi takıp, neşteri dezenfektan ile temizleyip içimdeki kötü huyları bir bir kesmeye çalışacağım. Biraz kibirimden, biraz duygusallığımdan alacağım. Bunun için durdurulmuş olabiliriz. Huylanır olduk her şeyden, kendimiz dışında. Ben kendimden huylanıyorum o yüzden kendime operasyon yapacağım. İşim bitince 20,5 sn. ellerimi yıkayacağıma yemin ederim.
İnsansı tehlike ve gözle görülemeyecek bir şey. İnsanların birbirine duyduğu duygular üretiyorsa bunu, birbirimize beslediklerimiz. Bakışlardan bile bulaşacak gibi hissediyorum.
Bir anlık düşüncenin ürettiğini hangi su temizler? Hangi dezenfektan? Bilgim yetmez ama biraz düşündüm de kelimelerimizi, bakışlarımızı, davranışlarımızı veya düşüncelerimizi neyle kaç saniye yıkayacağız? Neden sorusunun cevabı hakikate götürürmüş.
Sebepsiz mi oldu, sebep ben miydim. Son zamanlarda ölüm düşüncesi peşimi bırakmıyordu. Ya ben ölüyordum, ya en sevdiklerim.
Ödül mü ceza mı, şans mı, son bir şans mı? Topluca terbiyeden geçiyor gibiyiz. Bence kıymetli bir deneyim oluyor. Kirlettiğimiz her şey kirleticileri itti. Uzak dur benden dedi. Doğru eve dedi. Bir anlamı olmalı bunun. Şu an kendi yaptıklarımıza şahit oluyoruz, anda olup biten bir şeyin içerisindeyiz. Bir uyanış bu, dilerim uçuşa da geçeriz kardeşimi çok özledim.
Söz dinlemeye çalıştığım aylardı. Bu kadar söz dinlemek durumunda kalacağımı hiç düşünememiştim.
Geldi ve gitti diyeceğiz inşallah tez vakitte. Tam bir teslimiyet hali gerek şimdi.
Yine nasıl nizamlı nasıl yerli yerinde. 65 yaş üstü kişilere sokağa çıkma yasağı geldi. Tam da yaşlılara saygı haftasında.
14 Mart Cumartesi günü gribimin ilk günleri. Koronayı da korona yapan ilk günlerdi. Pazartesi ve Salı günü işe gidemedim. Çarşamba günü gittim. Değerli Korona, toprağa, suya, havaya ve bizim ofisin ortasına düşmüştü.
Gözlemlediğim olaylar beni düşündürüyor, senden benden bizden dedirtiyor. Bela ve kötülük insan eliyle gelir. O, kötü bir şey yapmaz. Neredeyse çoğu şarkının Allah’tan bahsettiğini, onun bize seslendiğini düşündüğüm son yıllarda, hatta tam bir yaşıma daha girecekken ay vallahi bir yaşıma daha girdim. Şarkılar Allah’tan sana gelen bir hediyedir. Bugünlerde de bütün şarkılar el, temizlik gibi kavramlarla karşıma çıkıyor. Her şarkıda temizlik, güzellik, el görüyorum. Tanrının eli değdi hepimize. Tanrı’nın elleri üzerimizde. Bizim ellerimiz suda. Tanrının hikmetidir. Ödüller düşer kalbinden, nurlanırız gelişlerinde. Ellerimiz gıcırdar, gönlümüz parlar, bütün gördüklerimiz başkalaşır inşallah, çünkü hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağının duyumunu aldık bugün de çok şükür.
Bu hafta kronik olumsuz insanlarla zaman nasıl geçecek diye düşünürken yüce Rabbim beni de üç evetle eve uğurladı. Vesveseli arkadaşlarım sanırım beynimiz önce olumsuzu düşünüp, kendini korumaya alıyor diye böylelerdi. Tespit edilen vakalardan payıma düşen bir virüs olmazsa yaşayacak güzel günlerimin olacağını düşünüyorum. Bir kolinin üzerinde yazılı olan yazıyı dinlemeye cesaret edememekle başladı her şey. Ogün bugündür çabuk asabileşiyorum, kırıyorum kırılıyorum, Sonra inip ellerimi yıkıyorum, sonra tekrar kırıyorum. Bazı duygularımızın kokusuna geliyor olamaz mı? Bu arada yeri gelmişken koku alma duyumuzu kontrol etmeliyiz, portakal çiçeğinin kokusunu hâlâ alıyorsan ve anlıyorsan korona değilsin yaşasın. Korona değilsen, korona değiliz demektir.
Doğarken, ölürken ve koronada yalnızız. Çok sevdiğim bir arkadaşımın sözüyle, şu dünyayı bir kurtarırsak, müthişşş olacak.
Eve geldim.
Evin annesi koronadan değil ama fazla çamaşır yıkamaktan ötürü dertli. Anneannem annemle pazara gitmek istiyor hava almak için. Babam evdeki eşyaları Letgo’ya koymamı istiyor. Ben, her nefes alışımız bayrammış diyorum. Sonra Korona çocukları seviyormuş diye birden herkes çocukluk fotoğraflarını bulup çıkardı albümlerden. Tamam tamam dedi Korona, sana bir şey yapmayacağım.
Özür diliyorum, neden bitsin istedim bilmiyorum. Senin büyüklüğünü görünce evet sana daha çabuk mu yaklaşmak istedim. Hâlâ bir isteğimizin olması? Ben isterim evet ama sen hayırlıysa verirsin. Vermediğine göre.
Kendini başkasıyla kıyaslamak gibi dertlerimiz var mesela başarı ya da başarısızlığını kıyas eder insan. Mesleğini başkasının mesleğiyle karşılaştırmak böyle bir dönemde olacak iş mi. İnsana hizmet ettiğin her an, her meslek kıymetli. Bunu karşılık beklemeden yapmalıyız. Alkışlar, gelecek olan vakayı dirençle karşılaması içindir. Belki birazdan ben de gideceğim, sen de. Ve dün gece benim alkışımla, bizim alkışlarımızla sabaha huzurla uyanan, işine mutlu giden, gülümseyen bir sağlık personeliyle karşılaşacağız. Karşılaşmak istemez miyiz. Bütün meslekler kıymetlidir. Ve sadece bugünlerde değil. Layığıyla yerine getirdiğimiz her günün sonunda yaratıcı tarafından alkışlandığımızı düşünelim. Sağlığımızla sınandığımız bu günlerde sağlığınızı yoracak hislere kapılmayınız. Alkışlarken sizleri de anmadığımızı düşünmeyin. Ellerimi 20 saniye boyunca yıkarken sizi de düşündüm.
Bir hayal et her öksürüğünde kurtuluyorsun. Her defasında senden giden, dışarıya attığın bir şeyler var. Korktuğumuz ateşin manası ise aşk ateşiyse… Aşkın ateşi, yakarmış ateşi. Duydunuz mu aşkın ateşini. Hangi ateşte yanmayı dilerdin? Aşkın ateşinde mi Koronanın mı?
Aklıma nedense çok imalı okkalı sözler geliyor. Demek ki isteyince bir olabiliyormuşuz gibi…
Kendimden çok çevrem için endişeleniyorum. Her zaman, herkesi düşünmemiz gerekiyor. Ben olup bizi düşünme, yalnız kalıp herkesi düşünme vakti. Evde kal ikazını çok kullanmak istemiyorum kendime, zira bir yaşıma daha girdiğimi söylemiştim. Endişeleniyorum.
Evde kal ne demek? Bu uyarıya uymakla vazifelendirilmiş oluyoruz. Uygularsak hastalık bize tesir etmez. Çünkü bizim içimizde Allah’ın istediği gibi yaşamaktan doğan bir kalkan oluşur. Kimseye sarılamıyorsak kendimize sarılalım, vicdanımıza sarılalım, inancımıza sarılalım ve kendimizi sevmekle başlasın her şey.
Değişim dönemlerinde, bireysel, toplumsal ve küresel aymalar yaşanırmış. Tabiatta da yeni türler hep bir karmaşadan sonra ortaya çıkarmış. Robot gibi çalışır halde olduğumuzdan düşünmeye, üretmeye vaktimiz yoktu. Rutin işlerimize odaklanmıştık, kim nerden bilebilsindi ekmek yapabilirdi.
İşe geldim.
Gün geçmiyordu ki biri doğmasın, ve bugünlerde doğum günü pastalarındaki mumlar üflenmiyordu, mangal yelleme usulü ya da parmaklarımızla söndürüyorduk.
Koronavirüsten önce neleri dert ediyorduk. Dertlerimiz değişti. Korona geldi sıkıntı bitti. Kimileri ise psikolojim bozuk demeye başladı, sizin psikolojiniz asıl virüsten önce bozuktu. Korona ıssız bir ada ismi gibi. Issız bir ada şuan karantinadaki evlerimiz. Gönlümüz varsa o evi cennete çevirebiliriz.
Zannettiğimiz hayat ile gerçek hayat arasında fark varmış bunu fark ettik. Yarattığımız düzenin ne kadar kırılgan olduğunu fark ettik. Şuan tek güven alanımız yaratıcının kalbi…Kendimi onunla oldukça güvende hissediyorum.
Öykünüzün kurgu değil de üslup bakımından çok başarılı buldum. Farklı bir tarzınız var ve bunu çok iyi yedirmişsiniz öykünüze. Ama daha çok kurguyla ilgilenen birisi olarak bile öykünüzden zevk alabildim… Elinize sağlık
Çok teşekkür ederim, beğenilmesine sevindim, öğrenecek çok şey var sizlerden.
Okuduğum metni öykü olarak değerlendiremediğimden eleştiri yapmak konusunda kararsız kaldım ama eğer bu bir öykü diyorsanız çok kopuk, okuması zor bir öykü, başı sonu yok. Diliniz güzel evet, fakat öykü dili değil. Gerçekten tıkandım.
Merhaba
Evde kal ne demek? Bu uyarıya uymakla vazifelendirilmiş oluyoruz. Uygularsak hastalık bize tesir etmez. Çünkü bizim içimizde Allah’ın istediği gibi yaşamaktan doğan bir kalkan oluşur. Kimseye sarılamıyorsak kendimize sarılalım, vicdanımıza sarılalım, inancımıza sarılalım ve kendimizi sevmekle başlasın her şey.]
Anlatida ki en etkili yer burasiydi ama itiraf etmeliyim ki hiç yabancılık çekmedim anlattıklarını da çünkü her gün defalarca dile geliyor insanlar tarafından edebi bir dille okumak butunlestirmek daha Bi farklıydı
Kaleminize saglik