Ortaokul yıllarımda müzik öğretmenim, flüt çalamayanlara kızarken şöyle derdi: “Yahu bizim köye gitseniz sizle dalga geçerler, düdük bile çalamıyor, çoban olmaz bundan, derler.” Bunları derken elindeki flütü havaya kaldırır, “flüt”ün aslında “düdük” olduğunu vurgulardı. Şöyle bir düşününce, düdük dendiğinde akla gelen ilk şey belli olsa da, ses çıkartan pek çok şeye de “düdük” dediğimizi fark etmişsinizdir.
Geçen ayın Seçki’si yayımlandığında bu ayın temasını gören pek çok kişinin verdiği tepkiyi az çok tahmin edebiliyorum: “Düdük mü? Düdükle ilgili ne yazılabilir ki? Ne kadar da saçma!” Biz de bu üç sorunun ikincisi üzerinde durarak, gerçekten de neler yazılabileceğini merak ettik ve gördük ki gerçekten de çok güzel şeyler yazılabiliyormuş. Çocukluğumuzda sürekli “öttürüp” fırça yediğimiz düdük, öykülerde kendisine çok güzel bir yer edinebiliyormuş. Gelin o güzel öykülere hep birlikte göz atalım.
– Basübadelmevt adlı öyküsü ile Burak Yüksel
– Beklenmedik Çağrı adlı öyküsü ile Umut Külen
– Bir Hayır Demedikleri İçin adlı öyküsü ile Atakan Güngör
– Bir Yokmuş Bir Varmış adlı öyküsü ile Mümin Can
– Birgirig Müdafası I adlı öyküsü ile Erhan Yavuz
– Düdük Cumhuriyeti adlı öyküsü ile Nurdan Atay
– Düdükler Diyorum adlı öyküsü ile Çağlar Karatuğ
– Düş Kapanında Bir Fil adlı öyküsü ile Öznur Babur
– Gözcü Gordo adlı öyküsü ile Hakan Kilyusufoğlu
– İki Dudak Arasında Hayat adlı öyküsü ile Sinan Haholu
– Kayıp İfade adlı öyküsü ile Fatih Kaçar
– Kırmızı Düdük adlı öyküsü ile Türker Beşe
– Kırpıcı adlı öyküsü ile Servet Tursun
– Kör Esra ve Kırmızı Düdük adlı öyküsü ile Deniz Eksilen
– Mavi Kuş adlı öyküsü ile Canset Akay
– Maviye Hasret adlı öyküsü ile Bahadır Satır
– Nada adlı öyküsü ile Selçuk Gökhan Kalkanoğlu
– Proje: Dilli Düdük adlı öyküsü ile Latif A. Kaya
– Renkli Trenler İstasyonu adlı öyküsü ile Berivan H. Kan
– Sarı adlı öyküsü ile Engin Yıldırım
– Sesimi Duyan Var Mı? adlı öyküsü ile Umut Olcay Akay
– Sesler adlı öyküsü ile Eren Kılıç
– Son Ezgi adlı öyküsü ile Cem Pala
– Toz adlı öyküsü ile Tolga Aydın
– Umut adlı öyküsü ile Selim Haskırış
– Yerden Göğe Kadar Çocuk adlı öyküsü ile Elif Şeyda Doğan
Öykü Seçkisi’nin doksan dördüncü ayının illüstrasyonu Canset Akay‘a ait. Nisan ayına yakışacak renklerle bezediği güzel çizimi için kendisine teşekkür ediyoruz.
Mayıs ayının teması ise “HIDIRELLEZ” oldu. Orta Asya’dan günümüze kadar gelip Anadolu’da farklı inançlar ve kültürlerle birleşerek bugünkü halini alan Hıdırellez bayramını bu kez de öykülerle kutlamak istedik. Hıdırellez temalı öykülerinizi 15 Mayıs’a kadar oykuseckisi@gmail.com adresine gönderebilirsiniz. Lütfen öykülerinizi göndermeden önce yeni maddeler eklenen “Öykü Gönderim Koşulları“mıza göz atmayı ihmal etmeyin.
Keyifli okumalar,
Türker Beşe
Bir düdüğün ne menem bir harikalıkta olduğunu yansıtan, çok tatlı bir çizim olmuş 🙂 Çiçek gibi… Ve, oralarda bir yerlerde enteresan bir büyü, kocaman bir düş, bir dolu hikaye saklıyor gibi…
Teşekkürler derim çizer arkadaşa.
Bu ay beklediğimden çok daha fazla sayıda öykü geldi. İnceleyecek, görecek çok fazla güzellik demek bu 🙂 Bakalım bizleri neler bekliyor bu seçkide
Nasıl mutlu oldum anlatamam ?
Temanın görselini ben de çok beğendim. Çizerin hem öykü yazması hem çizim yapması ise imrenilecek bir yetenek. Görsel benim öyküme de çok uygun düşmüş bu arada 🙂
Bu arada Babür değil Babur editörler 🙂
Ups, düzelttik, kusura bakmayın 🙂
Madem anında cevap aldık o zaman bir maruzatım daha var gençler 🙂 Benim öykümde bendeki dosyada smiley olan yerler burada J olarak çıkmış. Öykünün estetiği bozulmuş biraz. J’ leri silebilme durumu var mı sizde 🙂
“Benimle düş kapanı oynamaya var mısın? Cevabın evetse, ekteki ses dosyasına tıkla. Korkma virüs değilim J”
Niagara Şelâlesi’ni gördüm dün. Öyle ihtişamlıydı ki… Sonra Kanada mutfağından yedim bir şeyler. Tatlıcı olarak elmalı payı ve zencefilli gazozu pek sevdim. Etlerden uzak durdum, vejetaryen yaşamda altıncı ay J Sıcaklık İstanbul’dan çok farklı değil, belki de yaz olduğundan. Evler çok şirin ama hayat biraz pahalı burada. Şimdilik iyi gidiyor, tabii şu sinekleri saymazsak J”
Mevzubahis J’ler bunlar 🙂
Editör batırmış :/ Düzeltelim hemen.
Merhaba, çizim şahane olmuş. Sayın Canset Akay ellerinize sağlık.
Bu ay da birbirinden güzel öyküler okuyacağız 🙂 umarım vakit bulurum; okumak ve yorum yazmak için.
Sayın Akay’ı çiziminden dolayı kutlarım. Ellerine sağlık.
Öykü gönderim koşulları yoruma açık olmadığı için gözüme takılanları mecburen buradan yazacağım. Böylece dileyen herkes de fikrini söyleyerek katkıda bulunur diye düşünüyorum.
Dördüncü maddede bahsedilen, “tema adının geçirilmesinin zorunlu olmasını” doğru bulmuyorum. Zira bazı öykülerimde bunu söylemektense okuyucunun bulmasına dayalı kurgular yapıyorum. Buna en yakın örnek “Panda” seçkisindeki öykümdür. Bu maddeyi lütfen tartışalım. Hatta yeri gelmişken “tema” nın işlenmesi de tartışılmalı. Zira okuduğum pek çok öykü bir tema üzerine kurgulanmaktan ziyade içinde o sözcüğün zorla geçirildiğini hissetirecek yapıda. Burada yazmaya yeni başlayan arkadaşlarıma da naçizane bir tavsiyede bulunmak istiyorum: Fikrinizi temaya uydurmaktan çok, temadan bir öykü çıkarmaya çalışıp kendinizi zorlarsanız daha iyi sonuçlar elde edersiniz.
Beşinci maddede bahsedilen asgari sözcük sınırlandırılması da bence tartışılmalıdır. Beş bin sözcük editör gözünden bakıldığında gayet anlaşılabilir olmakla birlikte, iki yüz elli sözcükten az olmamalıdır gibi bir dayatmayı pek doğru bulmuyorum. Ve yine yeri gelmişken yorumlarda çokça geçen “keşke daha uzun yazsaydınız” lafzının buna etken olduğunu düşünüyorum.
Sevgi ve saygılarımla
selam, sen tartışalım deyince ben de fikirlerimi ifade etmek istedim.
öncelikle yedi senelik bir geçmişi olan seçkinin yalnızca son bir senesidir buradayım. o yüzden daha dünkü çocuk olan benim fikirlerimin üzeri fosforlu kalemle çizilmezse alınmam; kaldı ki buradaki çok değerli öykücülere bir tavsiye vermek haddime değil, her birinin tırnağı etmem birçok açıdan.
ehem, gelelim asıl meseleye. öncelikle herkesten bir ricam var, lütfen kafanızdaki bir hikayeyi temaya yamamaya çalışmayın. Bu en başta okur olarak bana rahatsız hissettiriyor. Öykü kitaplarını okumayı pek beceremem, genelde sıraya uymadan, bir baştan bir sondan okuyarak bitiririm. bu da bana şunu öğretti ki, her öykünün, birbiriyle ilintisi olmasa dahi aynı iki kapak arasında yer bulmuş her öykünün kendine has bir ruhu var. siz, aklınızdaki öyküyü misalen ‘düdük’ temasına uyarlamak istiyorsunuz. işte karakterleri, olayları, bir ay; bir yıl önceden tahayyül etmişsiniz, ama orta yere ‘düdük’ ile ilgili bir paragraf sıkıştırıveriyorsunuz ve bu cidden yamalı bir pantolon gibi gözüküyor.
not=kimseye sen böyle böyle yapıyorsun cüretinde değilim tabii. yukarıda bahsettiğim gibi bir öyküyle de neredeyse karşılaşmadım. ancak bazen öyle hissedebiliyorum işte. bazen keşke bu güzel hikayeyi burada okumasaydım diyorum. hiç gitmemiş.
umarım bu had bilmez çocuğun yorumları kafanızın tasını attırmaz. her birinize derin saygılarımla.
Madem konu açılmış bende fikrimi beyan etmek istiyorum;
Okuduğum hikayelerde temanın sadece kullanmış olmak için kullanılmasına bende karşıyım. Bunun önüne geçmek için belki Öykü Seçkisi’nde iki kısım olabilir; serbest ve temalı diye. Böylelikle yazan arkadaşlar temaya uydurmaktansa orjinal haliyle kafalarındaki gibi öykülerini paylaşmış olurlar. İsteyen kişilerde temaya uygun yazar; ben tema için öykü yazmayı tercih ediyorum elimden geldiğince ve bunun gerçekten öykü kurgulama konusunda çok katkısı olduğuna inanıyorum. Bir aylık bir zamanda öyküyü kurgulayıp yazıya dökmek hem zorlayıcı hem de öğretici ama temaya uymuyor diye güzel hikayelerden mahrum da kalmayalım.
Ben kelime sınırının 3000 veya 2000 kelimeye indirilmesinin yorum yapan kişi sayısına olumlu etki yapacağını düşünüyorum; ortalama 2500 kelimelik yazan bir olarak 🙂 250 kelimelik alt sınır biraz daha yükseltilebilir.
Sonraki seçkide görüşmek üzere…
Merhaba, mevzuyla ilgili değil ama buradan yazayım. Öykünüzü diğer platformdan okudum ve çok beğendim. Keşke tarih geçmiş olsa bile buraya mail atsaydınız. Sağlık olsun.
Mail attım ama başka platformda yayınladığım için haklı olarak kabul edilmedi 🙂 okuduğun için teşekkürler 😉
Merhabalar,
Benim de birkaç konuda önerim olacak.
Kelime alt sınırının sebebini tam olarak bilmesem de sanırım editörün kısa kısa öyküler gönderen birçok yazara ayıracak zamanı bulamadığı için konulduğunu düşünüyorum. Zaten bir kar amacı gütmeden editör, yeterince uğraş veriyor.
Fakat konuya diğer noktada bakacak olursak, alt sınırın kaldırılmasından yanayım. Kendim için değil, şahsen 1.000 kelimelik öyküler yazıyorum. Fakat iki yıllık takibime dayanarak kısa öykülerin oldukça yüksek yorumlar aldığını, hatta arada karşılıklı fikir alışverişi olanağı verdiğini gördüm.
Her ay bir han inşa ettiğimizi düşünüyorum. Her yazar binanın bir odasına keyfine göre resim asıyor. Kimi çerçevenin içini karmaşık desenlere boğarken kimi sade çizimler kullanıyor. Her yazar bu konuda yani kelime alt sınırında özgür bırakılmalı diye düşünüyorum.
Ayrıca yine bu han düşü üzerinden; yazarların bu odalara tabelalarını asmaları görmek isterim. Bildiğim kadarıyla Nurdan Atay, Öznur Babur, Engin Yıldırım çeşitli yarışmalarda dereceye girdiler. Ayrıca düzenli yazanlar veya her sene birkaç kez uğrayan arkadaşlar var. Onların “Yazar hakkında” bölümünü görmeyi isterim. Bu hem sitenin, yazarlarına; hem de yazarların, siteye sahip çıkmasını sağlayacaktır diye düşünüyorum.
Tema adının öyküde geçmesi gerekliliğine de karşıyım. Sonuçta en temel kurallardan birisi “söyleme anlat”tır. Yani kelimeyi yazmamak ama onu işaret etmek… Temayı en doğru şekilde kullanacak olan yazara; veya hikayesinde gizem kullanacak yazara engel olunuyor diye düşünüyorum. Eh bu kuralın eksikliğinde bazı yazarların tema dışı öyküler yollayabileceği tabii ki olası. Fakat kendimden biliyorum (piksel teması) bu davranışı sergileyecek kişi, zaten temanın kelimesini saçma sapan bir yere sıkıştırıp yine tema dışı öyküsünü yollayacaktır. Yani asıl engellenmek istenene hayali bir çizgi çizilirken, asıl yazara duvar örülüyor diye düşünüyorum.
Ben de birkaç kelam edeyim, madem konu açılmış. Viking teması için gönderdiğim öykü Vikinglerle ilgili olmasına rağmen Viking kelimesini içinde barındırmıyordu. Fakat yayınlandı. Bizzat denemiş olarak yayınlanmasında sıkıntı olmasa da o kuralın kalkmasından yanayım ben de.
Ek olarak belli bir imla düzeyinin altındaki öyküler de kabul edilmemeli fikrimce. Alt ve üst kelime sınırı benim açımdan uygun. Lakin 250 kelimeyi fazla bulan arkadaşlar varsa o da kaldırılabilir.