“Mavi parıltısı zamanla soldu… Yeşil bereketli topraklarının yerini çöller aldı… Şimdi yaşlanınca güzelliğini kaybeden bir sevgiliye veda eder gibi, arkamıza bakmadan çekip gidiyoruz öyle mi?” dedikten sonra Ethan yerden aldığı kumların rüzgarla birlikte yavaşça avucundan savrulmasını izledi.
Mia gülümseyerek baktı;
“Bu sadece bir tercih değil, bunu yapmak zorundayız Ethan. Tüm bu olanlara birde şu yönden bakmalısın; başka bir gezegende her şeye yeniden başlama şansımız var. Bu şansa sahip olmak büyük bir mucize…”
“Mucizeleri bizim var ettiğimizin farkındasın değil mi?.. Sevgili Uzay Dairesi Başkanı Mia Green, Dünya’yı bu hale biz getirdik ve bir mucizenin gelip bizi kurtarmasını bekleyen de yine biziz.”
“Her zaman bu kadar mantıklı olmak zorunda mısın? Ne yapacağım ben seninle?”
“Belki de yazılım mühendislerinden uzak durmalısın!”
Arkalarında rüzgarla birlikte kaybolan izler bırakarak çölde yürümeye devam ettiler. Gri gökyüzündeki soluk güneş onlara eşlik ediyordu.
***
– 1 yıl sonra – Dünya Uzay Dairesi / Worcester –
Uzay Dairesi Yerleşkesi, Birleşmiş Avrupa Ülkeleri’nin batısında yer alan Worcester şehrinde yer alıyordu. Şehir merkezinden uzakta konumlandırılan bina çokgen camların birleşmesiyle oluşan, devasa bir küre şeklinde tasarlanmıştı. Etrafında yeşil çimler ve küçük bir orman dışında, dört iticili quadcarlar için park alanları yer alıyordu. Mia’nın içinde bulunduğu quadcar yavaşça bu alana yaklaştı ve dikey şekilde iniş yaptı.
Uzay Dairesinin önünde bekleyen bir kalabalık araçtan inenleri protesto ederken, güvenlik görevlileri gösteriyi bitirmeleri için onları ikna etmeye çalışıyordu. Taşıdıkları dövizlerde; “Dünya bize yeter!”, “Cennet bu dünyada.” gibi şeyler yazıyordu ve birçoğunun elinde asi örgüt FWO’nun bayrakları vardı. Aktivistlerden oluşan bir grup başından beri Aura projesine karşı çıkıyor ve Mars’a yapılan yatırımın Dünya’ya yapılması gerektiğine inanıyorlardı.
Mia araçtan inerken yalnız değildi, artık son aşamasına geçilmiş olan Aura projesinde görev alan bilim insanları ve bürokratlarla birlikte araçtan inerek toplantı odasına doğru yürümeye başladı. Toplantı odasında yer alan büyük beyaz masa tamamen gün ışığıyla aydınlanıyordu. Kısa bir süre içinde herkes yerine oturdu ve Mia toplantının açılış konuşmasını yapmak için hazırlandı.
“Değerli bürokratlar, devlet adamları ve çok kıymetli bilim insanları… Uzun yıllardır ırk ve milliyet ayrımı olmaksızın tüm ülkelerin destek verdiği Aura projesinin son adımı için bugün düğmeye basıyoruz.
Bu projeye başlarken bir çok kesimin düşüncesiz ve bilimden yoksun tepkileriyle karşılaştık. Bir çok kişi Dünya’yı daha iyi bir hale getirmek yerine neden atmosferi olmayan, çorak bir gezegene yaşam vermeye çalıştığımızı sorguladı ama geldiğimiz noktada ne kadar doğru bir karar verdiğimizi bir kez daha anladık.
Hepinizin bildiği gibi; Aura projesi, 15 yıl önce “Üvertür” adını verdiğimiz ilk adımla başladı. Dünya’da birbirimizi öldürmekten başka işe yaramayan hidrojen bombalarıyla bu kez Mars’ın kutuplarını vurduk ve oluşan sera etkisiyle Mars gezegeninin yüzey sıcaklığını arttırmayı başardık; gözlemlenen son verilere göre yeraltı su kaynaklarında da hatırı sayılır bir artış elde ettik.
Şimdi geldiğimiz aşamada, artık Mars’a baharı getirecek son bir füze göndereceğiz; “Hıdırellez”. Tüm kültürlerin ortak geçmişi olduğuna atıfta bulunan bu isim, bilim insanlarımız tarafından, ortak geleceğimizi temsil eden bir umuda dönüştürüldü. Milyarlarca yıl önce nasıl gök taşları Dünya’ya çarparak hayatın filizlenmesini sağlamışsa bizde şimdi Mars’ın doğasına uygun şekilde genetiği değiştirilmiş bitki ve ağaç tohumlarını “Hıdırellez” sayesinde gezegenin yüzeyine serpeceğiz.”
***
Mia toplantı sonrası, binadan ayrılmaya hazırlanırken Ar-ge Danışmanı Logan yanına gelerek onu tebrik etti;
“Çok başarılı bir sunumdu bayan Mia, tebrikler…”
“Beğenmenize sevindim bay Logan, sizin de projedeki katkınız gerçekten çok değerli. Siz ve yetenekli mühendisler olmasaydı böyle bir proje sadece taslaklarda kalabilirdi.”
“İyi bir ekip olmadan mühendislik becerisi yetersiz kalırdı; bu ekibi kuran kişide büyük oranda sizsiniz. Tekrar tebrik ediyorum, bir sonraki toplantıda görüşmek üzere.”
Logan, Mia’nın yanından bir kaç adım uzaklaşmıştı ki, döndü ve; “İsterseniz sizi şehire bırakabilirim…”
“Çok kibarsınız ama buna hiç gerek yok, geldiğim quadcar zaten beni bekliyor şu an teşekkür ederim.”
Logan dışarıdaki kalkış yapmış quadcar’ı gösterip gülümseyerek; “Şu az önce havalanan quadcardan mı bahsediyorsunuz acaba?”
Mia dışarıya göz attıktan sonra; “Sanırım evet… Teklifiniz hala geçerli mi?”
Kısa bir uçuşun ardından Worcester şehrindeki yüksek kulelerinin silüetleri ufukta görünmeye başlamıştı. Sanki her biri mızrak gibi göğe yükseliyor ve etraflarında uçuşan quadcarlar vızıldayan sineklere benziyordu.
“Kahve sever misiniz? Belki sizin içinde uygunsa birer kahve içebiliriz.”
“Kahveyi kim sevmez, özellikle Kolomb Dark favorimdir ama sanırım pek zamanım yok.”
“Kolomb Dark’mı? Hayır ben sentetik aromalı o şeylerden bahsetmiyorum. Gerçek kahve, hala az da olsa organik olarak üretilenlerden bahsediyorum; Quentichiala mesela. Daha önce denemişmiydiniz?”
“Sanırım hayır.”
“İzninizle rotayı değiştiriyorum, De La Rose’a gidiyoruz; böyle bir lezzetten mahrum kalmamalısınız.”
***
– De La Rose – Worcester –
Ethan önündeki kahveden bir yudum aldı ve hologram ekrandaki kodları göstererek;
“Oldukça temiz yazılmış kodlar; bence %75 oranında proje hazır. Arayüz tasarım çalışmalarını da bu ay sonu bitirdikten sonra yayınlamamız için hiç bir engel yok. İki ay sonra tüm holograflarda bizim yazılımımız olacak.”
Jas,”Bilirsin yazılım konusunda kimse benimle yarışamaz, bu konuda alçakgönüllü olamam. Sende ön kısmı gerçekten iyi tasarlamışsın; hakkını vermek lazım.” dedikten sonra kahvesinden son bir yudum aldı ve holografı kapattı.
Toplantı sonrası Ethan quadcarının ekranından gidiş rotasını ayarlamaya uğraşırken yeni bir araç piste iniş yaptı. Ethan’ın dikkatini çeken şey araçtan inen kişinin Mia olmasıydı, peki yanında ki adam kimdi? Hemen holo-lenslerini aktif hale getirerek Logan’ın yüz detaylarını kopyaladı; bilgi kütüphanesinde kısa bir arama yaptıktan sonra kimlik bilgilerine ulaşamayı başardı.
“Logan Methew Skyland… Uzay Dairesi Ar-ge Danışmanı…”
Ethan, bir yandan Mia’yı izlerken bir yandan da onu arıyordu ama müsait olduğu halde çağrıyı yanıtlamıyordu. Bir yıldır beraberdiler ve Ethan, Mia’nın hayatının kadını olduğunu düşünüyordu ama toplantısı olduğu için ona zaman ayıramayan Mia şimdi başka bir adamla kahve keyfi yapmak için çağrısına cevap vermiyordu.
“Alo, Jas… Senden birini araştırmanı istiyorum adı Logan Methew Skyland, Uzay Dairesi Ar-ge Danışmanı. Sana görselini atıyorum. Son mesajlaşmalarını ve olabilirse konuşma kayıtlarını istiyorum! Özellikle Mia Green ile ilgili olanları.”
***
– Titan / Sky Tower – Worcester –
Odanın geniş camından şehri izleyen Ethan, Mia’nın odaya girdiğini fark etmişti ama hiç istifini bozmadı; camdaki yansımasından onu izliyordu. Mia yavaşça omuzuna dokundu ve boynundan öptü.
“Tüm gün toplantıdan toplantıya koştum, çok yorucu bir gündü… Sen neler yaptın, yoksa dışarıya çıkmadın mı?”
“Jas ile küçük bir toplantı yaptık… Onun haricinde hep oteldeydim.”
“Biraz durgun gibisin de… Toplantı kötü mü geçti?”
” Yo, iyiyim… İşler gayet yolunda, iki ay içerisinde yayınlamayı planlıyoruz uygulamayı.”
“Harika!.. Çok yorgun hissediyorum hemen bir duş alıp uyuyacağım sanırım.”
Ethan şehri izlemeye devam etti; aslında şehirden ziyade sanki kendini izliyor gibiydi. Aklından geçen onlarca düşünce arasından mantıklı olanları ayıklamaya çalışıyordu. Mia’yı iyi tanıdığını düşünüyordu ve sadakatinden emindi ama aklının bir köşesinde kendini inceden inceye hissettiren şüphe diğer düşünceleri gölgeliyordu.
Holograf’ın uyarısıyla uyanan Ethan, Jas’ın çağrısını görünce heyecanlandı. Mia’da bir not bırakıp sabah erkenden gitmişti; “İçkiyi sanırım biraz fazla kaçırmışsın, akşama dışarıda bir şeyler yapalım… Seni seviyorum.”
“Seni dinliyorum Jas.”
“Bu adamı neden araştırıyorsun bilmiyorum ama ilginç bilgiler var elimde. Bir kere adamın tüm bilgileri dışarıdan müdahale edilerek şifrelenip, yanıltıcı içeriklerle kamufle edilmiş. Bu arada hiç bir yazışması ya da konuşması Mia Green’le direkt olarak gerçekleşmemiş.”
“Hiç konuşmamışlar demek… Peki şifreleri tamamen çözebildin mi?”
“Evet ilginç olan kısım da bu şifreli bilgiler zaten; adamın Crossover adında bir silah üreticisi ile yüzlerce yazışması var. Aralarında referans talepleri ve lobi faaliyetlerinin organize edilmesi gibi şeyler var. Logan’ın özellikle Aura projesinde yer alması için bağlantılar kullanılmış ve üstüne de bolca rüşvet dağıtılmış. Bir başka ilginç şey; “Tanrı’nın Gazabı” adında gizli bir proje yürütüyor olmaları.”
Jas konuşurken bir yandan da çeşitli görseller paylaşıyordu. Bu görseller arasında nükleer bir silah yer alıyordu; Crossover tarafından üretilen “Cehennem Tohumu” kod adı verilen füzeye ait çizimler dikkat çekiciydi. Bir başka ilginç detay öncelikli olarak Mars’a gidecek gemilerin yolcu listesi ve bu listede yer almak için insanların ödediği miktarlardı. Ödenen paralar dudak uçuklatan cinstendi.
“İyi de sıradan insanlar nasıl bu gemilere binecek? Bu çılgınlık, tamamen üst tabakaya yönelik bir satış politikası yürütmüşler!”
“Görmedin sanırım asıl çılgınlık bu gemilerde yer alması planlanan nükleer füzeler.”
“Savunma amaçlı olamazlar mı?”
“Dostum bu füzeler dünyanın yörüngesini bile değiştirecek güçteler!”
***
– De La Rose – Worcester –
“Buraya seninle daha önce gelmişmiydik Mia.”
“Ethan, hafızam kötüdür biliyorsun… Ama gelmiş olabiliriz niye sordun?”
“Sanırım hep yeni yerler keşfetmek istiyorum.”
“İyi o halde Mars’a giden ilk gemiye bilet almaya ne dersin?”
“Nerden nereye bağladın konuyu, nükleer füze yüklü gemilerle sürecek uzun bir yolculuğa kim hayır diyebilir ki değil mi? Hala bu projenin çılgınca olduğunu düşünüyorum.”
“Teknolojiyle bu kadar iç içe olup ta nasıl bu kadar eski kafalı olabiliyorsun; bazen sana hayret ediyorum. Gemilerde sadece yolcular ve onların eşyaları yer alacak nükleer silahları nerden çıkardın?”
Ethan nükleer füzenin detaylarının yer aldığı görselleri Mia’ya gösterdi. Mia şaşkındı ama bunu Ethan’a belli etmemeye çalışıyordu; “Bunlara nereden ulaştın, gizli belgelere benziyorlar…”
“Nasıl ulaştığımın ne önemi var…”
“Bunların sadece konsept görseller olduğunu düşünüyorum. Eğer mantıklı bir açıklaması yoksa böyle bir şeye bu projede asla müsade edilemez!”
***
– Dünya Uzay Dairesi / Worcester –
Mia, Ethan’ın verdiği bilgilerden sonra Uzay Dairesini acil bir toplantıya çağırdı. Tüm katılımcılar merakla toplantının nedenini öğrenmek istiyordu.
“Acil toplantı talebinde bulunmamın nedeni dün elime ulaşan bu görseller yüzünden; görmüş olduğunuz gibi tasarımlar nükleer bir füzeya ait. Bu füzelerin Mars’a gidecek gemilerde yer alması için lobi faaliyeti yürütüldüğü bilgisini aldık.”
Mia’nın konuşmasından sonra söz alan Logan gergin bir yüz ifadesiyle ayağa kalktı ve masadaki katılımcıları kibarca selamladı.
“Bayan Mia’nın kaygılarına bir anlam veremediğimi öncelikle belirtmek isterim. FWO örgütünün Aura projesini sonlandırmak için etrafa yaydığı bir takım bilgilerle, insanlığın kaderini değiştirecek bu projenin önüne set çekilmek isteniyor. Evet bu gemilerde savunma amaçlı olarak bazı füze sistemlerinin yer alması konusunda araştırmalarımız ve ar-ge faaliyetlerimiz devam ediyor. Ancak bu füzeler ne dünyaya ne de yeni evimiz Mars’a zarar vermeyecek şekilde projelendirildi. En son teknoloji kullanılarak ve milyarlarca dolar harcanarak yapılan uzay gemilerini asteroit yağmurlarına karşı savunmak için en efektif yöntem füze savunma sistemidir. Bu gemilerde yer alan bazı savunma kalkanları sadece küçük boyutlu tehlikeleri savuşturabilirken füzeler çok daha büyük astreoitlere karşı bile etkili olabilirler.”
“Peki ar-ge ekibinin bu füzeleri geliştirme konusunda neden teşvik primi aldığı ve “Aura” projesine paralel yürütülen “Tanrı’nın Gazabı” projesi hakkında da bir bilginiz var mı bay Logan?”
“Uzay Dairesinin tüzüğüne aykırı hareket ediyorsunuz sayın başkan. Bu toplantı şu an için amacını aşarak anlamsız bir mahkemeye dönüşmüştür. Eğer bana ipe sapa gelmez hayali şeylerle ilgili soru sormak istiyorsanız bunu belli kurallar çerçevesinde yapmalısınız; bu soruları yanıtlamak zorunda değilim.”
“Yani böyle bir proje var mı yok mu? Eğer varsa amacı nedir?”
“Buna cevap vermek zorunda değilim!”
Gergin geçen toplantının ardından eve gelen Mia yemek bile yemeden yatağa uzandı. Ethan yanına gelerek onu anlından öptü ve sonra yere bıraktığı eşyalarını dolaba kaldırdı.
***
– 2 Saat sonra – Titan / Sky Tower – Worcester –
Mia’nın el çantasının içinde aniden bir ışık belirdi; ışığın kaynağı mikro ölçülerde bir robot böcekti. Böcek lazerle çantanın yan tarafından dışarıya çıkabileceği bir delik açtı; biraz uçtuktan sonra uygun bir yere kondu, sanki önceden programlanmış gibi kanatlarını daha da açarak holografik bir ekran oluşmasını sağladı; ekranda bazı yeşil dijital yazılar akıyordu ve kısa bir aktarım sonrası etrafına yaydığı ışık yavaşça sönerek robot böcek tekrar uçmaya başladı. Dışarıdan biri yönlendiriyormuş gibi evin karanlık noktalarında kendini kamufle ederek yatak odasına kadar ilerledi ve uyumakta olan Mia’nın yanı başına kondu.
Ethan, bir kaç saattir aralıksız çalışıyordu ve artık iyice yorulmuştu. Odanın havalanması için pencereyi aralayıp yatmak için odaya yöneldiği sırada yanından hızla uçarak bir şeyin geçtiğini fark etti; sineğe benzer küçük bir böcekti.
Ethan Mia’nın yanına uzandığında her zaman yaptığı gibi yorganın dışında kalan omuzundan öptü ama garip bir şekilde omuzu buz gibi soğuktu, eliyle alnına dokunduğunda da yine aynı soğuk hisle karşılaştı. Uyanması için seslendi ama artık çok geçti; Mia nefes almıyordu.
***
– Worcester Adli Tıp Kurumu –
“Bay Ethan, otopsi sonucunda herhangi bir dış etkene bağlı olmaksızın karaciğer ve böbrek yetmezliği nedeniyle ölümün gerçekleştiği anlaşıldı. Yakın zamanda buna benzer bir şikayetle hastanelere başvurmadığı ve kişisel sağlık biriminin raporlarında da böyle bir rahatsızlığa neden olacak semptomların kaydedilmemiş olması şaşırtıcı… Ancak başka herhangi bir bulgu da söz konusu değil, sormak istediğiniz bir şey var mı?”
Ethan sadece kafasını hayır anlamında salladı ve ağır bir hareketle yerinden doğruldu. Her şey ne kadar kolaydı; çölde eline alıp rüzgara savurduğu kumlar gibi sevgiliside zamanın rüzgarına kapılıp öylece savrulmuştu sanki.
Ethan bir takım prosedürleri yerine getirdikten sonra, otele dönerek Mia’nın eşyalarını toplamaya başladı. Birlikte Afrika seyahatine çıktıkları mavi bluzu, en sevdiği turkuaz pantolonu, yeni ayakkabıları ve bir önceki doğum gününde Ethan’ın ona almış olduğu rugan çanta; Mia’nın uzun süredir almayı istediği çantayı hediye paketinden çıkarırken ki o şaşkınlıkla karışık yüz ifadesi hala aklındaydı. Ethan çantayı almak için uzandığında yan tarafındaki küçük leke dikkatini çekti; biraz daha dikkatli bakınca bunun leke değil küçük bir delik olduğunu fark etti. Çantayı dün dolaba yerleştirirken böyle bir şey dikkatini çekmemişti oysa, yerinden doğruldu ve tam odadan çıkarken duvardaki bir başka izi fark etti; hemen hemen çantanın üzerindeki deliğin boyutlarında küçük, siyah bir yanık izi.
Ethan elindekileri yere bırakıp, güvenlik hareketlerini kontrol etmek için holografik kişisel asistanından kayıtları listelemesini istedi. Duvardaki iz enerji sistemiyle alakalı bir problemden kaynaklanıyor olabilirdi. Listede gün içine ait herhangi bir kayıt yoktu ancak saat iki civarında dolabın bulunduğu odada düşük dereceli tanımlanamayan bir hareketlilik kaydedilmişti. Ethan, detayları incelmek için görüntü moduna geçti. Video’da sadece olay anında parıldayan kısa süreli kırmızı bir ışık görülüyordu; görüntüyü durdurduktan sonra yavaş yavaş ilerlettiğinde küçük bir siyahlığın havada hareket ettiğini fark etti, görüntüyü netleştirdi ve olabildiğince yaklaştı; bu A-28 tipi mikro ölçülerde bir robot böcekti.
***
– Jas’ın Ofisi –
“A-28 tipi robotlar casusluk faliyetlerinde kullanılan bir robottur. Tronyum iğnesi ile kısa bir sürede hedefinin ölümüne sebep olabilir ve bu madde kesinlikle otopsilerde açığa çıkmaz. İlginç olan ne biliyor musun Ethan? A-28’leri Crossover firmasının alt birimi SpyDro üretiyor. Resmi olarak olmasa da Logan Skyland de bu birimin baş mühendisi…”
“Bunun ne zamandan beri çantasında olduğunu öğrenebilir misin peki?”
“Bu imkansız dostum, bunun için çok güçlü bir holograf ağımız olması lazım. Bu cihazlar senin benim kullandığım internet sistemini kullanmazlar; UltimaNet adında illegal bir ağ üzerinden bilgi paylaşırlar ve bu ağ şifresi her gün değişen farklı bir algoritma kapısıyla korunur.”
“De La Rose’un güvenlik kayıtlarına ulaşabilirsin ama…”
“O çocuk oyuncağı!..”
Jas kısa bir süre sonra Logan ve Mia’nın De La Rose’da kahve içtikleri güne ait güvenlik kayıtlarına ulaşmayı başardı; içeriye girdikten kısa bir süre sonra Mia lavaboya gidiyor ve Logan çantasına bu sırada böceği yerleştiriyordu; Mia çantasını unuttuğunu fark edip hemen geri gelsede böceği fark etmiyor ve lavaboya doğru yürüyordu.
“Bu görüntülerle birlikte mahkeme konseyine başvurabilirim…”
Bu sırada Jas holografta gördüğü bir haberi Ethan’a gösteriyordu;
“Mia Green’in ölümünün ardındaki perde aralanıyor mu? FWO örgütünden yapılan açıklamalar, Mia Green’in bir suikaste kurban gitmiş olabileceğini gösteriyor. Mia Green’e tekrar otopsi yapılması gündemde.”
“Sanırım birileri günah keçisini bulmuş!”
***
– 3 yıl sonra –
Ethan dişini fırçalarken aynada yansayan holografik kişisel asistanı ona günün haberlerini okuyordu; “Günaydın Ethan, bugün senin için oluşturulan haber başlıkları şu şekilde. Dünya’da FWO karşıtı gösteriler çığ gibi büyüyor; Mia Green’in FWO tarafından suikaste uğramasının ardından güç kaybetmeye başlayan örgüt Aura projesine karşı protestolara devam etsede projede son adıma gelindi. İki yıl önce Mars’a gönderilen “Hıdırellez” füzesi sayesinde oluşan bitki örtüsü Mars’ı yaşanılır bir yer haline getirdi ve gezegen bu yıl ilk yerleşimcilerini ağırlayacak; bugün dünyadan ayrılacak 3 yolcu gemisi yerleşimcileri Mars’a taşımaya hazırlanıyor.
Sırada teknoloji haberleri var, Ethan Wise’ın kurucusu olduğu Pogo adlı uygulama yükselişini sürdürüyor. Dünya çapında büyük bir fenomen haline gelen Pogo uygulaması son eklenen hikaye özelliği ile holograflarda en çok tercih edilen küresel uygulama oldu…”
“Haberleri bitir ve Jas’ı ara.”
“Jas’a bağlanılıyor…”
“Günaydın Ethan son güncelleme yayınlandı, uygulamanın yüklü olduğu holografların %72’si güncellemeyi yükledi.”
“Harika, nerede buluşuyoruz. Bence Port Neo’da ki tepe bu gece için çok ideal.”
***
– Hugh Town – Dünya Uzay Dairesi Havalimanı
Üç gemide de hummalı bir çalışma vardı, ardı ardına gelen kargo araçları yolcuların eşyalarını gemiye taşıyordu. Binlerce yolcu bugün dünyayı terk ederek yeni evleri; Mars’a taşınıyorlardı. Artlarında bıraktıkları dünya yıllardır yüz üstü bırakılmış ve yozlaşmış bir haldeydi. İş adamları tüm imkanlarını Mars için seferber etmiş ve dünya eski bir oyuncak gibi kenara atılmıştı.
Saatler süren hazırlık sonrası gemiler yola çıkmaya hazırdı, projenin baş mühendisi Logan tüm gemilerdeki holograf ekranlarda aynı anda yayına çıkarak bir konuşma yaptı; “Yıllardır yürüttüğümüz çalışmalar sonunda meyvesini verdi ve artık Mars’a gitmemiz için herhangi bir engel kalmadı. Hazırladığımız son teknoloji ürünü bu gemiler bir çok tehlikeye karşı çeşitli güvenlik önlemleriyle donatılmış durumdadır; uzayda da karşılaşabileceğimiz tüm süprizlere karşılıklı hazırlıklıyız. Üstelik bu yolculuğunuz boyunca dünyadaki yaşantınızı size aratmayacak konfor detayları da düşünüldü; çeşitli dünya mutfaklarından yemekler, farklı kültürlere ait dans partileri, şaşırtıcı Mars simülatörleri sizi bekliyor olacak ve tüm bunları yaparken hala global ağ ile internete bağlanabileceksiniz. Şimdiden herkese iyi yolculuklar dilerim; Yaşasın yeni, cesur ve güçlü dünyamız Mars.”
Gemiler büyük bir gürültüyle Impulse motorlarını çalıştırdı ve dikey olarak biraz yükseldikten sonra yıldırım gibi hızlı bir şekilde gökyüzünde bulutlara karıştılar; kısa bir süre sonra atmosferin dışına çıkmışlardı bile.
“Bay Logan şu an etki menzilini aşmış durumdayız. Cehennem Tohumu dünyaya saçılmaya hazır.”
“Nihayet yıllardır beklediğimiz zaman geldi; soluk mavi gezegeninize son kez bakın yozlaşmış insanlar. Ateş!.. Artık yepyeni elitist, güçlü ve görkemli bir çağ başlıyor. “
“Füzeler ateşleniyor… Üç… İki… Bir… Fırlatıldı… Bir dakika… Bu nasıl olabilir!”
Tam bu sırada füzeleri kontrol eden holografın ekranında elinde FWO bayrağı tutan bir kuru kafa amblemi belirdi.
“Bay Logan! Birileri sanırım sistemi hacklemiş…”
“Bu nasıl olabilir, füze bağlantıları güvenli ağ üzerinden yapılmıyor mu?.. UltimaNet’e sızabilecek güçte bir yazılım…”
Logan sözünü bitirmeden holografına Pogo uygulamasından bir bildirim geldi; Elinde FWO bayrağı tutan bir kuru kafa. Gemilerdeki tüm yolcuların holograflarında da aynı görüntü vardı. Dünyada holografında Pogo uygulaması yüklü olan herkesin ekranında olduğu gibi.
– Port Neo – Gözlem Evi
Holografda beliren kuru kafayı gördükten sonra Ethan, hızlı adımlarla teleskopa doğru yürüdü ve atmosferin dışına çıkmış olan Mars gemilerine odaklandı. Gemilerde yer alan füzeler ardı ardına ateşlendi… Ama planlandığı gibi hedeflerinde dünya yoktu; gemilerden fırlatılan füzeler birbirine isabet etti ve tarihin uzayda gerçekleşen en büyük faciası gökyüzünün karanlığını aydınlattı.
***
Ethan çölde tek başına yürüyordu, çöl kumlarının ortasında yerde duran yeşil yaprağı aldı ve tepeye doğru tırmanmaya başladı; aştığı tepenin ardında parlak güneşin aydınlattığı uçsuz bucaksız yeşil tarlalar ve yeni dikilmiş binlerce ağaç fidanı uzanıyordu.
- Akineri - 1 Mart 2021
- Aquanis - 15 Nisan 2019
- 184 Dakika - 15 Şubat 2018
- Aura - 17 Mayıs 2017
- Khadda Rughsa - 15 Mart 2017
Merhaba,
Temanın füze adı olarak yer alması güzel buluş 🙂 Bilimkurgu kaleminize yakışıyor, güzel yazıyorsunuz. Emek verdiğiniz belli. Film gibiydi, merak unsuru finale kadar getirdi öyküyü. Hep Mars, hep Mars… Çözümün yine dünyada olduğu mesajını verdiği ve farklılık oluşturduğu için artı puan 🙂
Bu arada bilimkurgu dedim ama Bear Grylls’li öykünüzü de okuduktan sonra yazdığınız her metnin okunabileceği, kendini fark ettireceği hissiyatına kapıldım. Özenle yazmanızın, espriyi dozajında vermenizin, yaratıcılığınızın bunda payı büyük.
Kaleminize kuvvet.
Her ay üşenmeden yorum yazdığın için çok teşekkür ederim.
Bilimkurgu ve fantastik arasında giderken geçen ay yazdığım öykü benim içinde oldukça ilginç bir yazım deneyimi oldu; içinde ejderha, kılıç ve uzay olmadan bir hikaye yazmak hiç kolay değil 🙂
Bu ay fantastik ve geçmişte geçen bir hikaye yazmayı düşünüyordum; konu çok müsaitti ama aklıma ilk gelen şeyi yazmak biraz kolaya kaçmak olacak diye düşündüm ve bir kaç gün daha düşünmeye zorladım kendimi. Hıdırellez ve uzay kelimeleri oldukça tezat aslında ve bu bana keyifli geldi.
Hep mars 🙂 evet niye hep mars. Dünya’yı daha iyi bir yer haline dönüştürmek çok mu zor? Bence bunun nedeni biraz kolaya kaçmak, sorunları çözmek yerine onlardan kaçıp uzaklaşmak en iyi yaptığımız şey.
Tekrar teşekkürler motive edici yorumun için.
Bu ayda sen yazmamışsın 🙂
Merhabalar. Hem bilim kurgu hem fantastik hem de gerçekçi öyküler yazıyorsunuz ve her birinin altından usta bir hamal edasıyla kalkıyorsunuz. Tebrik etmek düşer bana da. Hiçbir öykünüz yazılmış olmak için yazılmış şeyler değil; benim gördüğüm bu. Gözlerim bu seçkide bazı isimleri arıyor ilk başta, öyküler yayınlandığında yani. Siz de onlardan biri oldunuz yalan yok. İmlaya biraz daha özenseniz metnin üzerindeki acemi hava da güneş görmüş sisler gibi dağılacak ve geride yalnızca başarılı bir çalışma kalacak. Belki çoğu okuyucu için sıkıntı olmuyordur bu kusur ama ben cümlede takılı kalıyorum 🙂 Ellerinize sağlık, gelecek seçkilerde de görüşebilmeyi umuyorum.
Merhaba,
Yazacağım türle ilgili kendimi şartlandırmıyor ve o ayki tema bana ne hissettiriyorsa; o tarzda yazıyorum. Bu bir ay fantastik bir başka ay bilimkurgu olabiliyor. Aslına bakarsanız gerçekçi çok fazla öyküm yok ama ne olursa olsun vakit ayırarak, hakkını vererek yazmaya çalışıyorum. Sizin ki gibi güzel yorumları okudukça da bunu bir nebze başardığımı düşünüyorum.
Güzel yorumların için çok teşekkürler. Sonraki seçkide görüşmek üzere…
Böylesi büyük bir projenin geçtiği evrenin gerçekliklerini çok iyi bir şekilde vermişsiniz. Bu projeye karşı çıkan bir örgütün var olmasının yanı sıra bürokrasi ve uydurulan yalanlar. Yukarıdaki yorumlara katılmaktan fazlası gelmiyor elimlen, kaleminize sağlık 🙂
Okuyup yorum yazdığın için çok teşekkürler 😉
Sonraki seçkilerde görüşmek üzere.
Merhaba; bu güzel bilimkurgu öykü için teşekkürler. Sanırım -de -da’lar sizin için de biraz problem. Üzerinde durmanızda fayda var, yazım hataları dikkat çekiyor maalesef(benim sancılı olduğum yanlardan biri gidermeye çalışıyorum). Kurgunuz, olayı başından sonuna kurgusal gerçeklik içinde döngüyü tamamlayarak anlatmanız çok güzeldi. Ellerinize, yüreğinize sağlık.
Merhaba,
Okuyup yorum yazdığınız için de ben teşekkür ederim. “de” “da” konusunda ne kadar dikkat etsemde aradan kaçanlar oluyor maalesef 🙂
Sonraki seçkide görüşmek üzere…
Merhaba,
Başından sonuna kadar tutarlı bir evren yaratıp içerisindeki çarpık ilişkileri ve güç savaşlarını gayet akıcı ve merak uyandırıcı bir şekilde anlatmışsınız. Öykünüz bana Frank Schatzing’in Limit romanını çağrıştırdı. Okumadıysanız, bir göz atabilirsiniz. Arzu ederseniz blogumda yayımladığım kitap incelememi okuyabilirsiniz: http://duslerdengercege.com/2017/02/17/limit/
Yüreğinize ve kaleminize sağlık…
Öncelikle yorumun için teşekkürler,
Hem kelime sayısını az tutup hem de detaylı bir dünya kurgulamak gerçekten pek kolay değil bu yüzden bu tarz bir yorum duymak beni mutlu etti. Bahsettiğin romanı okuma fırsatım olmadı, en kısa zamanda edinip okumak isterim.
Sonraki seçkilerde görüşmek üzere,