Öykü

Derin Dondurucu Vakası

Sevgili Martha,

Senden ve çocuklardan uzak geçirdiğim bu sürede beni affedebilecek misin bilmiyorum. İşlerimin yoğunluğundan ötürü sizleri bir süredir habersiz bıraktım. Mektuplarınızı düzenli olarak almış olmama rağmen sizlere bir kez olsun cevap yazamadım. Yazmak istedim, ancak sürekli gelen siparişlerden ötürü seyahat halinde olmam buna engel oldu. İşlerin yolunda gittiğini duymak ve bir haftaya kadar yanınıza döneceğimi bildirmek bilmem seni mutlu eder mi?

Sana yazmaktan beni alıkoyan son derece yoğun şu birkaç haftada başıma enteresan bir olay geldi. Burada, Dublin’de, tutuklandım ve birkaç gün yerel yetkililer tarafından sorguya çekildim! Benim gibi işinde gücünde bir adamın tutukladığını duymak seni şaşırtmış olabilir ancak bir de cinayet şüphesiyle tutuklandığımı öğrendiğinde doğrusu yüzünde oluşacak ifadeyi çok merak ediyorum! Evet, Martha, cinayet şüphesiyle tutuklandım!

Başıma gelen ve okuduğunda seni de hayretler içerisinde bırakacak olan bu olay yaklaşık iki hafta önce vuku buldu. Merkezleri Dublin’e birkaç kilometre uzaklıkta bulunan Dogers&Dogers Steaks grubu benimle görüşüp kasap dükkânlarındaki derin dondurucu dolapları için otomatik zaman ve ısı kontrollü kitlerden almak istediler. Kendileri ile yaptığım görüşme olumlu geçti ve şirket bir denemenin ardından her dükkân için bir adet kit sipariş edebileceğini belirtti. O gün vakit kaybetmeden kitlerden birini deneyeceğimiz dükkâna hareket etik. Dublin’in merkezinde bulunan kasap dükkânı Bay Matthew Mc Douglas adında birisi tarafından işletiliyordu. Bay Douglas’a ve yanımda bulunan yetkililere ürünün çalışma prensibini anlattıktan sonra birlikte dondurucu dolapların olduğu bölmeye gittik. Henüz içi boşaltılmış olan dolaplardan birine kiti yerleştirdim. Cihazın çalışıp çalışmadığını kontrol ettikten sonra dolaptan çıktım. Birkaç gün sonra görüşlerini almak üzere anlaştıktan sonra dükkândan çıktım ve kaldığım otelin yolunu tuttum. Olumlu bir geri bildirimin ve büyük bir anlaşmanın hayali ile yatağımda uykuya dalarken, sabah iki polis ve bir otel görevlisinin eşliğinde uyandım!

Kısa sürede kendimi Bay Douglas’ın ve Dogers&Dogers yetkilileri ile dolu bir karakolda ifade verirken buldum. Öğrendiğime göre Bay Douglas’ın çıraklarından biri kasap dükkânında et soğutma dolabında ölü bulunmuştu. Zavallı çocuk o dolabın içinde donarak ölmüştü!

Başlangıçta büyük bir korkuya kapıldım. Karakola çağrılışım, olayın geçtiği kasap dükkânı ve dolabı düşünerek benden şüphelenildiği hissine kapıldım. Ancak düşüncemin aksine oraya sanık olarak değil bir uzman olarak çağrılmıştım. Polis yaptığı incelemeler sonucunda Bay Douglas’ın çırağının bir ihmal sonucu dolapta kilitli kalmış olabileceğini söyledi. O gece merkezden etler gelince Bay Douglas iki çırağına etleri dondurucuya taşıyıp, oyalanmadan dükkânı kapatmalarını tembihlemiş ve oradan ayrılmıştı. Çıraklardan birinin o gece genç bir kızla sinemada randevusu vardı. Bu randevu aklını başından almış olacak ki arkadaşının dolaptan çıkıp çıkmadığını kontrol etme gereği duymadan dolabı kapatıp çıktı.

Buraya kadar olay aydınlanmıştı. Dolapta kilitli kalan çocuk sabaha kadar soğuktan donmuş olmalıydı… Üstelik genç çırağın başına gelenler sadece ifadeler ve tahminlerden ibaret değildi! Dolapta kilitli kalan çırak polisleri aydınlatacak bir de nota sahipti. Polisler çırağın dolapta kaldığı süre boyunca tuttukları not kâğıdını bana gösterdiler.

“20.00 – Dolap kapısı kapanalı 2 saat oldu…”

“21.00 – Kapıyı bir türlü açamıyorum ve sistemi kapatamadım. “

“23.00 – Çok soğuk. Kimse içeride unutulduğumu fark etmedi. Burada ölmek istemiyorum”

“00.30 – D O N U Y O R U … ”

Kâğıtta ilerleyen saatler için de bir takım yazılar yazılmıştı. Ancak bunlar okunamayacak kadar kötü bir haldeydiler. Polis gece yarısından sonra soğuğun etkisiyle çırağın uykuya dalmış olabileceğini belirttiler. Bunun üzerine neden karakola çağrıldığımı sordum.

Sonradan doktor olduğunu öğreneceğim yaşlı bir adam bana soğutucu cihazları için çeşitli ekipmanlar pazarlayıp pazarlamadığımı sordu. Bu soruya cevap vermem için orada olmam gerekmiyordu. Bay Douglas da pekâlâ bu soruyu benim adıma cevaplayabilirdi. Doktoru daha fazla bekletmeden istediği cevabı verdim üstelik olay günü sabahı söz konusu derin donduruculardan birine deneme amaçlı bir cihaz taktığımı da ekledim. O an için biraz gerilmiştim. Ne yani iki çocuktan biri diğerini soğuk hava deposunda unutacaktı ve bu depoya otomat takan ben de suç ortağı mı olacaktım?

Meğer iş düşündüğümden oldukça farklıymış… Doktor ve polisler beni olay yerine götürene kadar gergin bir bekleyiş içindeydim. Nihayet olay yerine geldiğimizde doktor bana bir açıklama yapma lütfunda bulundu!

Çırak ölü bulunduktan sonra doktor olay yerine çağrılmıştı. Maktulün vücudu soğukta donarak ölen bir insanın tüm özelliklerini taşıyordu! Tek bir farkla… Beden bir insanın sahip olması gereken normal vücut ısısındaydı! Dahası odayı bir koku kaplamaya başlamıştı. Koku asılı duran etlerden geliyordu. Etler tamamen çözülmüş haldeydi!

Doktor bu açıklamaları yaptıktan sonra benden soğuk hava deposu kitlerinin bir kayıt özelliği olup olmadığını sordu. Ona bu cihazların saat saat odayı ölçtüklerini ve herhangi bir ısı değişikliği durumunda tekrar odayı eski hale getirebilecek özellikte olduklarını söyledim. Bunun üzerine bana cihazın içeriden ayarlanıp ayarlanamayacağını sordular. Cihaz tabii ki ayarlanabiliyordu ama bu sadece bir şifre girerek yapılabilirdi. Yalnızca benim ve Bay Douglas’ın bildiği bir şifreyle! Bunun üzerine doktor ve polisler benden gece boyu odanın kaç derece olduğunu söylememi istediler.

Birkaç dakikalık incelemenin sonucunda meslek hayatımın en büyük şokunu yaşadım! Hayatımda hiç yapmadığım bir şeyi yapmıştım! Cihazı kurmuş ancak ona güç sağlayacak olan bağlantı kablosunu takmayı unutmuştum! Dolap çalışmamıştı. Soğutmamıştı! Bütün gece boyunca soğumak şöyle dursun giderek ısınmıştı!

Yaşadığım şokun büyüklüğünü tahmin edebilirsin Martha… Gencecik bir çocuk, soğuk olmayan bir dolapta donarak ölmüştü. Polis benim de ifademi içeren tutanağı hazırladıktan sonra soruşturmayı sonlandırdı. O gün karakolu terk ederken sanırım şuan aklında olan soru benimde aklımdaydı.

Karakoldan çıkınca beklemeye başladım. Doktor fazla vakit geçmeden kapıda görünmüştü. Derhal ona yaklaşıp benimle bir şey içmek isteyip istemeyeceğini sordum. Teklifimi hiç düşünmeden kabul etti. O gece ona böyle bir şeyin nasıl olabileceğini sordum. Bana uzun uzun insan beyninin çok karmaşık bir yapısı olduğundan, sinirler ve hislerden bahsetti. Çeşitli tıbbi terimlerle dolu açıklamasının aslında çok basit bir açıklaması vardı. Çocuk içeride bulunduğu süre boyunca odanın soğuk olduğuna inanmıştı. Bu inanca o kadar sıkı sıkıya bağlanmıştı ki, soğuk olamayan bir odada tüm vücudunu dondurmayı başarmıştı!

Erce Emekli

1987 yılında Ankara’da bankacı bir anne ve mühendis bir babanın oğlu olarak doğdum. Çocukluk dönemimde köy enstitüleri mezunu, eğitmen bir anneanne ve müfettiş bir dede tarafından yetiştirildim. Genellikle ortaokul yıllarına kadar 90 yılların televizyon kültürü ile büyüdüm. Ortaokul yıllarında Türkçe dersi öğretmenimin zorunlu olarak olarak yaptığı okuma derslerinde J.R.R. Tolkien’in eserleriyle tanıştım. O zamandan itibaren de fantastik kurgu kitapları hayatımın ayrılmaz bir parçası oldu. Bu kitapları daha sonra bilim kurgu, korku ve tarih kitapları takip etti. Özellikle J.R.R. Tolkien ve H.P. Lovecraft’ı akıl hocalarım olarak görüyorum ve hayallerimibu iki güzel insana borçluyum.