Öykü

Post-Pinokyo

Pinokyo bir sabah huzursuz düşlerinden uyandığında kendini bir çocuğa dönüşmüş olarak buldu. “Bana ne oldu?” diye düşünmedi bile. Çünkü uzun zamandır kukla olmaktan kurtulup bir çocuk olmak istiyordu. Yine de düş görüp görmediğinden emin değildi. Az sonra uyanacağı ve kendini tekrar kukla olarak bulacağı ihtimali onu korkutmaya yetti.

Bir yandan da kendine her şeyiyle yabancı idi. Tahta olan gövdesi şimdi ete dönüşmüştü ama etin ne olduğunu bilmiyordu. Acaba et nasıl hareket ediyordu? Bu soruya verebileceği anlamlı bir cevabı yoktu. Kalkıp iki adım atmasıyla yere düşmesi bir oldu. Halıya takılmıştı çünkü. Meğer yürümek ne kadar zahmetli bir işti. Birkaç adım daha attı. Bu sefer de çığlıklar atarak ayağını tutmaya başladı. Ayağındaki küçük parmağı sehpanın ayağına çarpmıştı. Ayağında küçük parmağı olması fikrine bu denli yabancı iken bu denli hassas olması onu büsbütün korkutmuştu. Bir an kukla haliyle aynı malzemeden yapılan sehpa kıskançlıkla ona tuzak kurmuş olabilir miydi? Emin olamadı. Düşmanca baktı yine de sehpaya. Ya sehpa bir sabah köpeğe dönüşür ve onu ısırırsa diye de endişe etti ve sehpaya düşmanca bakmaktan vazgeçip gülümsedi.

Pinokyo’nun gülümsemesini karnından yükselen gurultu bozdu. Ne olmuştu ki acaba? Panik içinde Gepetto ustayı aramaya başladı. Mutfaktaydı usta. Onu çocuk olarak görünce sevinçle Pinokyo’ya sarıldı. “Nihayet Pinokyo,” dedi. “Oğlum benim.” Pinokyo da mutluydu elbette. Ancak aklı hâlâ karnındaki gurultudaydı. “Baba karnımdan sesler geliyor. Gurulduyor.” dedi. “Çok güzel,” dedi usta. “Acıkmışsın. Gel sana bir kahvaltı hazırlıyayım.” Pinokyo hayatında ilk kez yemek yerken çok acemilikler yaptı. Yemeğini döktü. Çiğnemekte zorlandı. “Bu normal,” dedi Gepetto Usta. “Diğer çocuklar bebek olarak doğdular. Büyüdüler ve her şeyi yıllar içinde öğrendiler. Sen ise doğrudan çocuk oldun.”

Pinokyo çok şaşkındı. Eskiden ona zarar veremeyen şeyler şimdi vücudu için tehditti. Eskiden yemeğe ihtiyacı yoktu. Saatlerdir böyle düşünürken karnı ağrımaya başladı. Bu sefer acıkmaktan farklıydı durum. Yine ustasını buldu. Durumu anlattı. “Çabuk ol tuvalete gidelim,” dedi ustası. Beraber tuvalete gittiler. Ustası ona yapacaklarını anlattı. “Burada tek başına olman lazım,” dedi ve tuvaletten çıktı. Meğer insan olmak ne zor işti böyle.

Kukla iken gittiği ama sonra kaçtığı okula bu sefer de insan olarak gitti Pinokyo. Bu sefer kaçma lüksü yoktu. Ama çocuk olmanın zorluklarına alışamadan yıllardır çocuk olanların arasına karışmak kolay iş değildi. Çocuklar onun bütün acemilikleriyle acımasızca eğlendi. Pinokyo ise bütün bu alayları sinesine çekti ve Gepetto Ustaya bunları ima bile etmedi. Şimdi bir kukla değildi ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı bundan sonra.

Yıllardır olmak istediği ve bin bir macerayı göze aldığı çocukluk ona mutluluğu getirmemişti. Şimdi elinde sadece kukla olduğu zamana dair hatıraların nostaljisi kalmıştı. Pinokyo derin bir iç çekti ve yaşamaya, yani büyümeye koyuldu.

Yıllar yıllar sonra Gepetto Yazılım ismiyle bir şirket kurdu Pinokyo ve “Dijital Pinokyo”nun kodlarını yazmaya başladı. Bu elbette başka bir öykünün konusu…

Suavi Kemal Yazgıç