Eğer olurda safari yaptığınızda ve arabanız bozulup da onca yırtıcı hayvanların arasında kalsaydınız nasıl hissederdiniz? Diyelim ki hemen karşınızda kocaman bir aslan gözünü size kestirse ve doğruca sizin üstünüze gelse; acaba arabada mı kalırdınız yoksa oradan bir anca yayan da olsa kaçmaya mı çalışırdınız? Diyelim ki bir şekilde oradan uzaklaşmayı başarabildiniz ancak uzun saatler yürümenin bedeli olarak hem mecaliniz kalmadı hem de hava karardığı için gözünüzün önünü göremez oldunuz; o halde kör topal devam mı ederdiniz yoksa zor da olsa gün doğumunu mu beklerdiniz? Her ne kadar yeterince gözlerin önüne bu senaryolar gelmese de veyahut çok da korku duyulmasa da çok da yakından tanıyoruz diye düşünüyorum bu çeşit senaryoları. Bunu sizlere tasdikleyebilirim.
Safariye bir hışımla çıkmak istedik, tabii ilerisinde sıkıntılar olup olmayacağına dair ufak tereddütlerimiz ile birlikte. Ardından ilk zamanlarımız müthiş eğlenceli idi. Gerek aynı yerde birçok kişiyle tanışıp kaynaştık ve gerekse de burada bulunmanın verdiği heyecandan oldukça huzur duyduk. Ama bir süre sonra arabadan takır tukur sesler gelmeye başladı. İlk bakışta o kadar da korku salan cinsten değildi ama; çünkü ilk defa buraya geliyorduk ve ne gibi sorunlar çıkabilirdi ki; hem daha öncesinde hiçbir sorunun çıkmayacağını da söylemişlerdi bize. Bir süre sonra takır tukur sesler nihayet sonlandığında biz de derin bir oh çekip yolumuza devam ettik. Yeni yerler keşfettikçe içimizdeki heyecan hep taze kaldı ve hiç beklemediğimiz bir anda kuytu köşeden bir canlıya rastladık. Daha önce gördüklerimize hiç benzemiyordu. Öyle sokakta dolaşırken gördüklerimiz gibi de değildi; aynı hissettirmiyordu bir kere. Arabadan inip onun yanına gitmek istedik; yanına gidip ona öylece sarılmak ve yumuşak karnına yatıp uyumak; ama öyle pat diye de araçtan inilmek olmazdı; bu yüzden biraz bekledik bekledik ve sineye çekildik ancak gelin görün ki bir de bakmışız ki araç çoktan onun yanından ayrılmış. Üstelik arkaya dönüp baktığımızda bile çoktan ortadan kaybolmuştu.
Tabii acısıyla tatlısıyla yol devam etti ve biz de az burukluk; ama dinmeyen heyecan ile yollara bakınmaya devam ettik. Bu sıralarda araçtan yine tek tük ses gelmeler devam etti ancak pek de oralı olmadık açıkçası. Ancak çok geçmeden araçtan ilk büyük darbeyi yedik. Araç durmuştu ve ondan anlayanlar inip sorunu çözmeye çalışıyordu biz ise araçtan zerre anlamadığımız için olduğumuz yerde kalmayı seçtik hem zaten kaputtan çok pis bir koku geldiği için de yaklaşmaya bile cesaret edemedik. Onlar sorunu halletmeye çalışırken biz ise karşımızda gözüken o manzaraya hayran olmaya devam ettik. Güneşin tam tepede tüm yeri aydınlatması bizim içimizin de aydınlık olmasını sağlıyordu.
En nihayetinde sorunlar çözülüp yola tekrar koyulduğumuzda gezimize kaldığımız yerde devam ettik ancak bu sefer bir terslik olduğunu fark ettik çünkü bizden başka araçtaki kimse eski neşesini korumuyordu. Herkesin üstünde bir gerginlik, herkeste bir kızgınlık boy göstermişti; bunu yüzlerinden anlayabiliyorduk ancak sorunun ne olduğunu ise tam olarak kestiremiyorduk. Mevcut durumlar kâh düzelip kâh kötü de olsa bir şekilde zamanın geçmesini sağladık ve en nihayetinde kaderimizi belirleyecek o bölgeye gelmiştik.
Çeşit çeşit canlılar kendi gruplarıyla hareket edip ortama muazzam bir nizam sağlıyordu ve bize de bu manzarayı seyretmek düşüyordu. Gün yavaş yavaş batarken koltukta otururken karşıya bakıp resmen hayatın anlamını bulduğumuzu düşündük. Nitekim haklıydık da. Her şey bizim için o kadar gerçek üstüydü ki… Güvenliğinden endişe etmeyen insanlar sırayla aşağı inip canlıların yanına vardılar ve onları sevmeye koyuldular; tabii onlar da kendilerine karşılık verdiler. Ancak gördük ki o aşağı inenlerden bazıları araca doğru ağlayarak geri geliyordu. Biz hemen acaba onlara zarar mı verdiler diye düşündük ki gerçekten de öyleymiş; hem de baya bir zarar vermişler. Hiçbirimiz sesli olmasa da içimizden çığlık atıyorduk ve kimseye ne kadar da panik yaptığımızı söyleyemiyorduk.
Oraların deneyimli insanları da müdahale girişimlerinde bulunmak istediler ancak onların gözlerinden de ne kadar umutsuz ve çaresiz hissettiklerini anlayabiliyorduk. Artık hepimizin tadı kaçmıştı ve eve dönmek istedik; kim bilir belki de annemizin kucağına. Herkes de aynı fikirde olmuş olacak ki aşağıda kalanların hepsi de araca döndüğünde dönmek için son gaz ilerleyecektik ki daha önce yaşadığımız hiçbir korkuya benzemeyen korkulara sadece birkaç saniye içinde ulaşmış olduk. Araç çalışmıyordu, yetkililer allem etti kallem etti ama yine de çalıştıramadı. Başkaları da denedi ama onlar da çalıştıramayınca dananın kuyruğu işte orada koptu! Bu sefer düşüncelerimizde dolaşan çığlıklarımız fiiliyata döküldü ve küçücük araçta çığlık ata ata debelenip durduk. Yardım çağırmak için telefonlara sarıldık, sinyal yoktu; Birbirimize bağırıp çağırdık bir anlam ifade etmedi ve dualar ettik, işe yaramadı. En sonunda hepimiz birden umutsuzca, olduğumuz yere öylece çömeldik. Tabii artık o sıralarda aslanlar, kaplanlar, sırtlanlar ve akla dahi gelmeyen bir sürü korkutucu yaratık bizim üzerimize doğru koşup bizi kapana kıstırmışlardı. Aklı selim olanlar ya da nereden baktığınıza göre değişirse o zaman öyle olmayanlar araçtan çıkıp doğruca kaçmaya çalıştı ancak maalesef sonu güzel bitmedi. Geri kalanlarımız ise yardım çığlıkları ata ata araçta kalmaya devam etti.
O sıralarda her kafadan bir ses çıkmaya başlamıştı. Bu araçların çok sağlam olduğunu, bu kafesleri asla geçemeyeceklerini söyleyenler de oldu; başından beri burada olmamızın hata olduğunu söyleyenler de ama her hâlükârda hepimizde bir ve tek şey mevcuttu; o da korku.
Şu an bile o safariden ve o araçtan çıktığımızı düşünmüyorum. Kim bilir belki ileride hiçbirimizin bile öngöremediği şeyler olur ve aklımıza dahi gelmeyen o üçüncü seçenekler gelip bizi bulur; ama o zamana kadar yepyeni araçlarla yeni safarilere gelecek olanlar için; hoş gelsin ve gitsinler dünya denen safariye.
- Bakalım - 1 Nisan 2022
- Tükenmeyen Adam - 1 Ocak 2022
Hangi dilde olursa olsun, ortaya bir eser çıkartmak istiyorsak o dilin yazım kurallarını çok iyi düzeyde bilmemiz gerekir. Bu, tıpkı kırmızı ışıkta durup yeşilde geçmek gibidir. Bazı örnekler veriyorum.
Olur ‘da’
Onca gibi bir nicelik sıfatı kullanıyorsak nitelediğimiz isim çoğul kullanılamaz. Düzinelerce insan’, yedi kardeş’ vb. Bunların sonuna çoğul eki getirmeyiz.
Gözünü bize dikebilir ya da gözün(e) bizi kestirebilir. Eylemi doğru yazmalıyız. Yoksa anlam bir hayli bozulur.
İspatlayabilirim demek mi istediniz?
Örneklerin hepsini burada sıralamayacağım. Şunu söyleyebilirim. Bana biraz wattpad dilini anımsattı. Yazmadan önce çokça okumalı, sonra yazmalıyız. Dilimize olan hakimiyetinizi arttırmanız anlatımınızı bir hayli güzelleştirebilir. Elinize sağlık.