Öykü

Nanaya

“Gece göl kenarında sevişsek
Yıldızlar çarpışacak gibi
Şu ormanda yürüsek bütün ağaçlar
Yapraklarıyla alkış tutacakmış gibi bize”

Besledi annesi ışığında aylarca

Yeryüzü hazır olduğunda doğuverdi gökyüzünde Miu

Karanfilli sularla yıkanıp saçlarına yaseminler sürüldü

Nanaya’nın yüksek tepelerinde uçtu yıllarca

Bir gün Ay annesi gönderdi onu ormana

Genç ve heyecanlı Miu öğrenirken halkının topraklarını

Büyüyüverdi doğanın kollarında

Nanaya’da herkes çok uzun yaşardı

Burada ay herkesin büyükannesiydi

Tüm gezegen Joi ağaçlarıyla örtülüydü

Ağaçların altında minik evlerinde yaşayan insanlar

Huzura bu ağaçların meyvesi kadar yakındı

Kurbağalar boynuna gül takar

Küçük çiftçi kızlar durmadan kıkırdardı onlara

Zamanın nasıl geçtiğini hiç anlayamamış yaşlılar

Ölmek için yaz ortası gün doğumunu beklerdi

Burada ölüm doğum kadar anlamlıydı

Çünkü kimsenin ağrısı olmaz daima yaşama güçleri olurdu

Miu yeryüzüne inip halkını korumaya başladığından beri

Her şey daha fazla canlılık kazanmıştı Nanaya’da

Annelerinden miras kalan rüya kontrol yetisi

Taçlandırmıştı Miu’nun periliğini

Ne zaman ki yağmur bulutları karartsa yürekleri

Rüyalarına girer onları gülümsetirdi

Günlerden bir gün bahar kapıdayken

Sızlamıştı kanatları Miu’nun

Sızmıştı rüyasına sırtı dönük bir hain

Gözleri önünde bıçaklamıştı kendini

Neler oluyordu?

Omzundan tutup yüzünü döndürdü

Bu yüz kendi yüzüydü

Sıçrayarak gözlerini açtı karanlığa

İlk defa bir rüyayı yönlendirememişti

Düşündü gün doğumuna kadar

Kendini bekleyen neydi?

Öttü horozlar, keman çaldı tavuklar

Halk uyandı her zamanki neşeyle

Hasat zamanı yakındı

Ekilmişti tohumları bu halkın

Çok uzun zaman önce

Ay beslemişti gecelerce ışığıyla

Güneş yeşertmişti iyiliğin filizlerini

Gün ortasında pişen her aş

Mideleri ve sevgi dolu kalpleri doyururdu

Kolay bir araya gelmemişti bu halk

Miu’nun sonsuz bağlılığı

Birlik olmayı öğretmişti en başta

Gündüz sıcacık kalbiyle beklerken geceyi

Miu oturdu bir Joi ağacının dalına

Yılın ilk meyvesi beliriverdi yanında

Küçük, sulu, kırmızı ve lezizdi

Tek ısırıkta midesine inince

Kızardı rüya perisinin yanakları

Heyecanla uçtu büyükannesine

O habersizce tatlı bir uykudayken ayda

Kararmış bulutlar gün doğumuna kadar gözyaşı döktü

Aniden kızgınlaşan fırtına

Öylesine delice esiyordu ki

Tüm meyveler parçalara ayrılarak toprağa karıştılar

Yeşil taze yapraklarsa yağmur damlalarının

Her dokunuşunda çürüyerek öldüler

Güneş bile aydınlık değildi

O sabah Nanaya’nın felaketinin sabahıydı

Halk çaresizce ağaçlarının gövdelerine sarılırken

Kalpleri kum tanesine dönüşüp yok oluyorlardı

Şaşkındı ama güçlü görünmeye çalışan Miu uyardı halkını

Uzak durmalıydı herkes Joi’lerden

Toplandılar nilüfer gölünün etrafında

Kimse birbirinin yüzüne bakamıyor sadece Miu’ya

Kaçamak bakışlar atıyorlardı

Büyük ve neşeli halkından geriye onlar kalmıştı

Gün geçtikçe azalacaklardı

Hasat mümkün olmazsa

Olmazdı Nanaya’da hayat

Bir çare aramak için

Gecelerce uçtu Miu gezegende

Yorgun omuzları çekti onu bir kayalığa

Yasladı canlılığını yitirmiş kanatlarını

Yalvardı Ay’a savunmasızca

Gözünden düşen üçüncü damlada

Bir yıldız kayıp düştü yakınına

Elinde timsahtan asasıyla

Bin cepli siyah peleriniyle göründü yaşlı cadı Maroka

Gülüşü kaçırdı tüm kuşları uzağa

Miu’nun gözlerindeki çaresizlik güç verdi cadıya

Sormadı Miu

Bir nedeni yoktur kötülüğün

Ve hiçbir savunması

Uçtu tüm gücüyle geri kalan Joi ağaçlarının yanına

Orada buldu halkını kol kola

Birlikte dua ediyorlardı gezegenleri için

Ve hazırlardı savaşa

Nanaya için ölmek kötülüğün zaferiyle yaşamaktan iyiydi daima

Henüz ayın bir döngüsü bile tamamlanmamıştı ki

Göründü sekiz ayaklı bir tavşan deliğinden yukarıda

Dişlerinin arasında taşıyordu Nanaya’nın geleceğini

Verdi şifreyi Miu’ya

Geliyordu Yoşi komşu diyardan

Sınır noktasında açıp kapıyı elindeki şifresiyle

Gülümsedi genç prens ve baktı Miu umutla

O güne dek görülmemişti

İki gezegenin koruyucusunun birlik olduğu

Yoşi’nin turuncu gezegeni Miu’nun yeşil gezegeniyle

Birleşince parladı iyiliğin ışıltısı

Kötülüğün asla yenemeyeceği güç onların kalbindeydi

İki gezegenin halkı yaslandı omuz omuza

Kimileri kuruyan kökleri biçti

Kimileri zehirlenmiş yaprakları budadı

Kimileri yeni tohumlar ekti

Kimileri de suladı Yoşi’nin gezegeninin suyuyla

Hem çalıştılar hem beklediler aylarca

Beklerken bazılarının kurudu dudakları

Mideleri küçüldükçe küçüldü

Bir bilye tanesi kadar kaldıklarında

Karıştılar toprağa acıyla

Bazıları ıslattılar birbirlerinin dudaklarını

Kaldılar hayatta zorluklarla

Birden Yoşi’nin bir fikir belirdi aklında

Çağırdı Miu’yu ayın ışığına

Sordu ona usulca

Bu Joi aşkın meyvesi miydi yoksa?

Aşksızlık sağır ederdi gerçeklere

Kör ederdi güzelliklere

Sakat ederdi yalnız kalpleri

Zehirleyerek öldürürdü hayalleri

Ve küçük mutluluklarla kalpleri devleşen bir halkı da hasta edebilirdi

Sessiz kaldı Miu

Biliyordu bugünlerin geleceğini

Kendini bıçaklamıştı sırtından

Onun intiharı Nanaya’nın sonu demekti

Ama bilemezdi kimse sonun nasıl geleceğini

Ve bazen bazı başlangıçlar sona hazırlıktır

Sahiden de dönemin ilk Joi’sini ısırdıktan sonra

Gelmişti bunlar başına

Nasıl önüne geçecekti bu felaketin

Daldı gözleri annesi Ay’a

Ay ışığını çevirdi Yoşi’ye

Yüzü gezegenin en parlak noktasıydı

O kadar güzel parlıyordu ki

Kapıldı Miu Yoşi’nin ışıltısına

Öptü dudaklarından doyasıya

Sanki her geçen saniyede

Biraz daha gidiyordu susuzluğu

Sardı kollarını Yoşi’ye parladı kalbi aniden

Atışı kuş sesleri gibiydi

Yok yok bu hayal değildi

Uçmuştu sahiden bir serçe

Ağzında Joi dalı ayın altında

Dudakları ayrıldığında Yoşi’den

Filizlenmeler görüldü topraklarında

Güneş yeniden doğana kadar

Serpildi minik Joi ağaçları

Yoşi’nin elinden tutup uçtu birleşen halkın yanına

Bugün Nanaya’nın yeniden doğduğu gündü

Mutluluğu gözlerinde görülebilen halk neşe içinde atladı göle

Arındılar Maroka’nın karanlık büyüsünden

Birleşen halkın aşklarının meyvesiyle

Joi meyveleri doğdu aynı anda

Belki Nanaya belki dünya

Belki gerçek belki rüya

Kötülükler bitmeyecek asla

Ama kazanmalı iyilik daima.