Elleri arkadan bağlı alnına dayalı bir silahla son sözü soruldu. Korkudan titreyen çenesinin tek bir söz dahi söyleyecek gücü yoktu ama şifacının duyabilmesi için sesli söylemesi gerekiyordu. Önce çekilen tetiğin sesi duyuldu sonra titrek de olsa “Bir şans daha istiyorum, lütfen!” diyebilen adamın yakarışı duyuldu.
Gözünü açtığında yine aynı yerdeydi. Her tercihinde istemediği sonuçlar ile karşılaşıyordu. Son tercihinde kendini boks sporu alanında geliştirmiş, birçok müsabaka kazanmıştı. Bir maçında şike yapmadığı için kaçırılmış, alnına silah dayanmıştı. Belki de öldürmeyeceklerdi ama çok temiz dayak yemişti. Şifacıdan istediği yeni bir şans ile tekrar başa dönmüştü. Bu sefer yeni hayatını daha düzgün temeller üzerine atmaya karar verdi. Yıllar önce park ettiği yerde durduğunu tahmin ettiği arabasının yanına gitti. Oradaydı. Otoparka ait olan yıkamacıya arabayı teslim etmiş, dönene kadar arabasının gıcır gıcır olacağı hususunda söz almıştı. Kendisi yıkamacı ile arasında fazla mesafe olmayan İmparator Boks isimli kulübe gitmiş, kayıt yaptırmış, boks antrenörü ile kariyeri konusunda detaylı bir görüşme yapmıştı. Boks antrenörünün ilgili olması kadar döndüğünde yıkamacının verdiği sözü tutmuş olmasına çok sevinmişti. Arabası gıcır gıcırdı. Arabasına binip boks için gerekli kıyafet, ayakkabı gibi ihtiyaçları almış, ertesi gün boks eğitimine başlamıştı. 10 yıl sonra tekrar başladığı yere dönen adam yine arabasını görünce tutulan sözü hatırlamıştı. Arabası gıcır gıcır öylece duruyordu.
Arabasına bindi ve doğruca Yıldız Dans Kulübü’ne gitti. Boks yerine oraya gitmeliydim diye kendi kendine sitem etti. Dans etmenin ne zararı olabilirdi ki? Arabasında bulunan navigasyon cihazını seslendiren hoş sesli kadın “Yıldız Dans Kulübü 50 metre sonra sağda kalacak,” dedikten sonra park edecek bir yer aradı. Kulübün hemen karşısında yol kenarında boş bir yere aracını park etti. “Bu sefer aradığım heyecanı bulacağım,” dedi. Kapısından girdi. Kaydını yaptırdı.
Elinde içki şişesi ile deniz kenarında mehtaba karşı ağlarken ne ara bu hale geldiğini düşünmeye başladı. Halbuki her şey çok güzel gitmişti. Dans kulübünde tanıştığı kadın ile evlenmiş. 2 çocuklu bir aile olmuştu. Bir yerden sonra eşi ile yaşadığı anlaşmazlık hayatında hiç içmediği sigara ve alkol alışkanlığı edinmesine sebep olmuş, iş yerine alkollü geldiği bir günde iş yerinden atılmış, işsiz kalmasından ötürü eşi çocuklarını alıp terk etmişti. Bir anda yalnız kalmıştı. Yalnızlık kafasına dayalı silahtan daha ağır gelmişti. İçkisinden yudumlamak için şişeyi ağzına götürdüğünde boş olduğunu fark etti. Cebinde de parası yoktu. Alkolik olmanın en önemli yanı sürekli alkol almaktı. Alkol yoksa sorun vardı. Gözünden akan yaşlar sağanak yağmur halini almış, denizden kopup yüzüne düşen tuzlu deniz suyu damlacıkları, göz yaşlarının içinde boğulup kıyıya düşüyordu. Önce alkolü olmadığı için ağladığını sanıyordu ama yaptığı seçimin yine yanlış olduğunu düşündüğü için ağlamaya başladığını fark etti. Başını geriye doğru yasladı ve yıldızlara bakmaya çalıştı ama göremedi. Gözleri ağlamakla meşgul olduğu için görme yetisi devre dışıydı. Eliyle göz yaşlarını sildi ve şifacının duyması ümidiyle “Bir şans daha, lütfen bir şans daha!” diye seslendi. Gözlerini bir süre kapattı. Tekrar açtığında artık görebiliyordu ama gördüğü yıldızlar değildi. Kocaman harfler ile yazılmış Yıldız Dans Kulübü levhasını görüyordu. Arkasını döndüğünde arabası bıraktığı yerdeydi. Çok yorgun hissediyordu. Arabasının motor kaputuna yaslandı. Hâlâ sıcaktı. Park edildikten sonra bir evlilik yapmış, iki çocuk büyütmüş olmasına rağmen motor hâlâ sıcaktı.
Artık seçim yapmayacaktı. Şifacının yanına gitmeye karar vermişti. Yeni bir başlangıç için kendisine hazırladığı karışımda bir hata olmalıydı. Seçtiği hiçbir hayatı tam olarak yoluna koyamıyordu.
Şifacının nerede olacağını bilen sayılı kişilerden biriydi. Şifacı ona yeteneklerini nasıl kazandığını anlatmış, çok etkilenmişti. Anlattığına göre şifacı, dünya turuna çıktığı bir anda Afrika’da hastalanmış, bir kabilenin şifacısı tarafından iyileştirilmiş. O şifacıdan çok şey öğrenmiş. Öğrendikleri ile yetinmeyip, Mısır, Hindistan, Moğolistan, Çin seferleri düzenleyerek bitkisel ilaçlar ile ilgilenen bu ülkelerin önemli şifacıları ile tanışmış, bilgilerinden yararlanmış, onlarda da çok şey öğrenmişti. Her ülkeden toplayabildiği kadar bitki toplamış. Topladığı bitkileri kaynatmış, kurutmuş, ilaç haline getirmiş. Sonra memleketine dönmüş. Arada bir halka karışıp onlar ile tanışırmış. İhtiyacı olanlara geliştirdiği bitkisel karışımlar ile yardımda bulunurmuş. Şimdiye kadar yedi kişiye yardım etmiş. Her birinin derdi farklıymış. Kimisi çocuk sahibi olmak istemiş, kimisi çok güçlü olmak istemiş. Hepsinin de istediklerine şifa olmuş. Keşke ben de onlar gibi basit şeyler isteseydim diye düşünmüş ama hayatının bir anında yaptığı seçimden dolayı çok pişman olduğu için bundan sonraki hayatında hangi seçimlerin doğru olabileceğini öğrenmek istemiş. Şifacı da bunu mümkün kılabileceğini söylemiş ve bu isteğine karşılık hazırladığı karışım ile yaptığı seçimler sonucunda nasıl bir hayatı olacağını önceden görebilme yeteneği kazanmasını sağlamıştı. Karışımı içer içmez zaman onun için hızlanıyor yaşayabileceği tüm hayatını görüyordu. Şifacı, bu karışımdan aldığı her yudum ile yaşamak istediği hayatın sonunu görebilmesini sağlayan bir hayal alemine gireceğini söylemişti. Adam ise hangi seçimi yapsa hepsinde sıkıntı yaşamıştı.
Şifacının yanına vardığında, şifacı bir elinde tuttuğu bitkisel ilaçlar konulu kitabını okuyor bir elinde kaşık ile bir kazanda kaynattığı bitkisel ilacı karıştırıyordu. Kapısı her daim açık olan şifacı kendisini gördüğüne şaşırmamıştı.
“Senin karışımın işe yaramıyor. Seçtiğim her seçimde sıkıntı çektim. Bana yeni bir karışım yap,” diye esip gürledi.
Şifacı, adama bakmadan, karışımını hazırlamaya devam etti. Bir cevabı vardı ama cümlelerini soğutmayı severdi. Zihninden sıcak sıcak çıkan cümleler bir anda dilden çıktığında konuştuğu kişilerin canını yakabilirdi. İyice bekledi. “Hoş geldin,” diyerek soğumuş cümlelerini soğuk soğuk sunmaya başladı.
– Sen benden hayatın için en doğru seçimin hangisi olacağını öğrenmeyi istedin. Ben de sana ahtapot bacağı karışımı hazırladım. Bu karışım sayesinde birçok hayat yaşadın. Hiçbirinde mutlu olamadın çünkü hayatının mutlu son ile bitmesini bekledin. Hayat mutlu sonla biten bir yer değil. Bir insanın sonu ölümdür. Ölümle biten bir hayatta mutlu son diye bir şey yoktur. Olabildiği kadar mutlu yaşamak vardır. Karışımı içtikten sonra seçtiğin her yeni yaşamda her olumsuzlukta pes ettin. Hiç biri ile mücadele etmedin. Her dara sıkıştığında yeni bir hayat diledin. Hayat bir ahtapotun vücuduna benzer. Hangi kolu seçersen seç farklı ama benzer yollardan geçerek ahtapotun kafasına ulaşırsın. O kafa yaşamın bittiği yerdir. Ölümdür. Ölüm sonuçtur. Ölüm öncesi her şey ise hayattır. Hayatta her duygu vardır. Keder, mutluluk, hüzün, özlem, zafer, yenilgi… Hepsi sırası ile gelir gider.
Şifacı daha konuşacaktı ki adam son bir yudum hakkı kalmış olan karışımı masaya bıraktı. Hayatını karışıma bırakmaktansa akışına bırakmayı tercih etti. Gıcır gıcır arabasına bindi ve kaldığı yerden hayata dair yaşanılacak ne varsa yaşamaya gitti.
- Dövüş Kulübü - 1 Eylül 2024
- Hayırlı Evlat ile Sadık Dost - 1 Temmuz 2024
- Sağım Solum Sobe - 23 Mayıs 2024
- Mutlu Son - 1 Kasım 2023
- Oksimoron - 18 Eylül 2023
Ben Abdulkadir Kara. Şifalı Bitkiler Dükkanı isimli öykünün sahibiyim. Sanırım isim benzerliğinden ötürü bir hata olmuş ve benim Zamanın Dışladığı ve Şifalı Bitkiler Dükkanı isimli öykülerim sizin isminizle yayınlanmış. Bu yanlışlığın düzeltilmesi için site yönetimine bir mail attım. Ayrıca siz benim öyküme nasıl bana danışmadan bir son yazıyorsunuz? Alelade cümleler ve beceriksizce bitirilmiş bir metin. Bu garabetin de kaldırılmasını site yetkilisinden rica ettim.