Carmen’in Ziyaretçisi
Bayan Carmen ayın ilk haftasının telaşıyla, evin her köşesine menekşe suyu döküp adaçayı tütsüsü yakıyordu. Yıllardır bozulmayan gelenek için yalnız…
#165: YAPAY ZEKÂ
Bayan Carmen ayın ilk haftasının telaşıyla, evin her köşesine menekşe suyu döküp adaçayı tütsüsü yakıyordu. Yıllardır bozulmayan gelenek için yalnız…
Anlatacaklarıma kulak vermeden önce, üzerinize bir hırka geçirseniz iyi edersiniz. Çünkü bu hikâye serinleten, ürperten biraz da düşündüren bir hikâye….
“Kiraz çiçekleri düşüyor omuzlarıma. Ah bir lanetin içinden geçtim az önce! Sanırım kırdım beni tutan zincirleri. Görüyorsun ya sevgili Günebakan,…
Bana doğru yaklaşın, yakın tüm meşalelerinizi. İyi açın kulağınızı! Çünkü söyleyeceğim kısık bir sesle Feronia ve Saxum’un sırrını. Aramızda kalsın…
Nanaya’nın merkezinden yedi gün uzaklıkta derelerin, ormanların ardında Kako adında efsanevi bir dağ vardı. Yaşlı cücelerin anlattığına göre bu dağda…
“Kıvrıldı bir yılan meşe dalında. Kesti sivri diliyle kanatlarını karganın. Düştü karga çarpınca bir kayaya. Kanlar içinde kaldı solucanlar, bölünerek…
Sesi kısılmış bir karga şarkı söylüyordu. Rüzgâr dalını titretiyor, ağacın kökleri bile endişe içindeydi. Fakat şarkının bir türlü sonu gelmiyordu….
“Gece göl kenarında sevişsek Yıldızlar çarpışacak gibi Şu ormanda yürüsek bütün ağaçlar Yapraklarıyla alkış tutacakmış gibi bize” Besledi annesi ışığında…
“ve çömelerek yanına kızgın ocak parmaklığının mırıldan bir az, Aşk nasıl da uçup gitti ve dağların başları üzerinden geçip gitti…