Öykü

Böyle de Buyurdu Zerdüşt

1. Karşılama Üzerine

Siyah takım elbisesi ile vardı Zerdüşt aramıza. Tümüyle siyah, gömlek, ceket, ayakkabı, kravat ve üst cebindeki mendiliyle… İzbe yerden, kimsenin bilmediği mağarasından çıktı bir kez daha. Elinde yeşil renkli ve yüzeyi pütürlü matarasıyla oluşturduğumuz çemberin kendisine ayrılan boşluğuna oturdu ve tamamladı halkayı. Etrafına bakındı önce. Sonrasında derin bir nefes çekti ve gözlerini kapadı. Bir yandan da matarasının kapağını yavaşça açtı. Her ne ise içerideki sıvının, dumanı çıktı ortaya, hiç bitmeyecek gibi olan ve sürekli tüten sıvının… Gözlerini açtı ve bir kez daha etrafına, bizlere baktı tek tek gözlerimizin içine bakarak ve önündeki bardaklara doldurmaya başladı sıvıyı. Her bir bardağa birer parmak… Her iki yanından başlayarak hepimiz bir diğerine uzatarak dağıttık bardakları. Ve her bir bardaktan dumanlar gök yüzüne süzüldü.

Bir şahin geldi ve tam ortamıza kuruldu. Sert gözleriyle, korkutucu şekilde baktı hepimize, hepimizi süzdü ve hepimizi gerdi. Bardaklardan süzülen duman şahine doğru gitti. Gagasından içeri girdi ve konuşlandı şahin hemen oracıkta. İki yılan belirdi aramızda, gerildi yanından geçtikleri ama kalkamadılar, kör gözler ve gerilmiş dudaklar ile baktı herkes yılanlara. Şahine doğru gitti yılanlar ve sarıldılar çepeçevre ona. Tıslamaları tükendi sonrasında. Ve Zerdüşt kaldırdı başını göğe ve derin bir nefes aldı ve eğdi başını ve baktı hepimize tekrar ve başladı kelama…

2. İletişim Üzerine

Hawking “Sadece konuşuyor olduğumuzdan emin olmamız gerekir” der. İnsan belki de güç istemi içerisinde değildir, ya da belki aşağılık duygusu içerisinde, ya da belki iyi/kötü olanı isteme… Belki de insanın tek bir istemi var: anlaşılmak. Kibirli olan kendini ifade etme konusunda hassasiyetini abartırsa toplum içerisinde aynı zamanda şiddete varan davranışlarından ötürü dışlanacak ya da kötülenecektir. İticidir. Nevrotik olan ise tam tersi bunu hiç beceremeyecektir. Özellikle sosyal medyanın, ki keza Instagram’ın varlığı iletişimdeki hızı arttırdı. Uyarıcılar çok fazla ve buna karşın çok kısa. Yazışmalarda bile enter tuşu aslında bir kaçış, kendinden değil ama bu kaçış: Seni dinlemeyeceklerini bildiğinden! Çünkü sen de dinlemiyorsun. Aktif dinleme sadece göz teması kurmak değil, içeriğe ulaşmaktır. Hayatın teknolojik olarak gelişmesi ve hızlanması sabır denilen erdemi çok farklı boyutlara taşıdı. Sabır sadece beklemek değildir, emek vermektir. Ve karşında en az senin kadar acı yaşamış ve en az senin kadar gülmüş birey vardır.

Var olmaya saygı duymalı ve dinlemelisin. Dinlemek eylemi sadece kulak ile yapılmaz. Görmeli ve hissetmelisin. Empatik yeteneklerini geliştirmeli ve onun ayakkabıları içinde hayal etmelisin kendini. Evet, empati mümkün olan bir şey değildir, bilimsel olduğunu düşünmüyorum. Çünkü kimse bir başkasının aynı olay karşısındaki aynı hormon ve salgı değerlerine asla ulaşamaz çünkü değişkenler hesaplanamayacak çok karmaşıktır. Duygular aslında kaotiktir ama bu anarşik düzen içimizdeki, tahmin edilemez de değildir. Evet empatiyi tam anlamıyla kurmak mümkün değildir ama “O” önemli bir yaklaşımdır!

Biz dinlemiyoruz, kısa geçmesini istiyoruz, yorulmak istemiyoruz. Halbuki bilmiyor musunuz? Vücudun her organı işi neyse sadece onu yapar. Kalp yoruldu, biraz dinlensin denir mi? Beyin de öyle: İşi düşünmektir ve bunu ister! Beyin durduğunda yorulur.

Biz dinlemiyoruz, sadece konuşma sıramızın gelmesini bekliyoruz.

Ve sustu Zerdüşt, herkes bir yudum aldı bardaklarından ve herkes ısındı ve herkes soğudu. Mideye gidince yudumlarımız verdik burunlarımızdan nefesimizi. Burunlarımızdan özün dumanı çıktı ve vardı tekrar şahin ile yılanlara. İrkildiler önce sonra devam ettiler huzurlu uykularına. Zerdüşt de aldı bir yudum sonrasında ve nefes verdi o da. Sessizce bize baktı bir süre daha ve devam etti konuşmasına.

3. Ezilenler Üzerine

Yıkıklık nedir? Tüm o ezikler ve güç istencinde davranan daha ağır ezikler? Siz tümüyle “hiç” olan yargıdaki insanlar: bilmez misiniz kırıldığınızı ve yıkıldığınızı ve yanıldığınızı? Öylesine gururla ve eminlikle söylersiniz ki tiratlarınızı nasıl da haklı sanırsınız kendinizi… Nasıl da inandırırsınız diğerlerinin sizi anlayamayacaklarını… Nasıl da inanırlar sizi anlamadıklarını… Aslında anladılar, sadece kaçıyorlar, sakınıyorlar gerçek erdem olan acıdan, muhabbet ile ve şaka ile… Aslında hakikatin farkındalar sadece anlatma ve yaşama gayreti içerisinde değiller. Sadece korkaklar! Ve korkaklık erdemsizlik değildir, sadece yandaş bulamamaktır.

Değil miyiz hepimiz köpek? Birlikte havlarsak yücelmez miyiz? Değil miyiz hepimiz korkak sırf bizden biri yok diye, yalnız hissettiğimizden? Sırf kazana düştük diye engellendik ve sahip olduğumuz köpekliğimiz, birlikteliğimiz, hem fikirliliğimiz bize aptallık kisvesi altında kötülenmedi mi? Aptalız… Ama lütfen… Güzel aptalız, güzel köpekliğimiz eşliğinde kazana düşmemize rağmen…

Gözlerini kapadı Zerdüşt ve dindirdi öfkesini. Birer yudum daha aldık biz de bardaklarımızdan ve dumanlar yine sardı ortamızdaki şahini ve yılanı. Yine titreştiler ve sakinlediler. Zerdüşt de bir yudum aldı bardağından. Gözlerini kapadı sonra ve uzunca süre bekledi. Hiçbirimiz artık bilmiyoruz zamanı ve ne kadar zaman geçtiğini beklediğimizin. Hınçla ama büyük hınçla açtı tekrar Zerdüşt gözünü ve ekledi…

4. Kibir Üzerine

KİBİRLİYİM! Ama bir sor neden kibirliyim “küçük”? Mütevazılık kibri altına saklanan aşağılık kompleksi içerisinde kavrulan ve bir o kadar da kaybolan entelektüel olmak isteyen ama entellektüellikten öteye gidemeyen bir adam! İsteğinin bile yanlışı olmuş! Her şeyden var ve hiçbir şey tam değil!

KİBİRLİYİM! Benim mertebeme erişmeleri için bırak ekmeği yemelerini, kırk tane fırın işletmeleri lazım!

KİBİRLİYİM ve bununla artık barışıyorum. Bu koca ve tartışmasız “efsane” hiçliğim içerisinde herkes kadar maskemi takmış ve yolumu arayan katlanılmaz ölçüdeki hafif benliğimi hayata tutturmak için ördüğüm duvarlar kesinlikle sınırından büyük.

KİBİRLİYİM! Ve bu konuda yapacak hiçbir şeyim yok, isteğim de yok eylem sarf etme davasına girmeye…

KİBİRLİYİM! Ve benden küçüksün Dünya… Hayatımdan sildim “ben” kelimesini, kibrimden sildim. Koymuyorum artık cümlelerimin başına “bence’yi”, daha yargı içerdiği için. Küçültmüyorum, mütevazılık kisvesi ile sarf ettiğim fikirlerimi, bundan dolayı kaldırdım tüm “bence’lerimi”!

KİBİRLİYİM! Ve erişemeyeceğini biliyorum birçoğunun…

KİBİRLİYİM! Ve ben “bile” yetişemiyorum o ben’e… Yerinizde oturmaktan başka bir halta yaramayan siz kader müsveddeleri, kaza eserleri, yıkıklar! Siz yerinizden kalkmadan sadece şikâyet edenler, korkaklar, yaşken ıslanmış ağaçlar! Siz kölem dahi olamayacak eksik uzuvlular, zihinsizler, noksanlar! Kölem dahi yapmam sizi bu eksikliğiniz ile!

KİBİRLİYİM! Ve bununla barışığım. Barışmalıyım ki kibir olana değil, erdem olan mütevazılığa ulaşmalıyım.

Kendini gerçekleştirmeli ya da uğrunda ölmeli… BENCE!

Ve sustu Zerdüşt. Son yudumlarımızı aldık bardaklarımızdan. Nefes verince çıktı dumanımız ve vardı şahin ile yılanlara. Açtılar gözlerini. Yılanlar ayrıldı ve ormanın karanlığına karıştı. Şahin kalktı ve gökyüzüne süzüldü. Gözlerimizi Zerdüşt’e çevirdik. Bardağını aldı eline ve döktü son yudumunu. Kalktı ve yol aldı mağarasına doğru.

5. Hiç Üzerine

Erdem Tekin

Öne Çıkan Yorumlar

  1. Çok güzeldi :purple_heart: zihninize, kaleminize sağlık

Söyleyeceklerin mi var? Kayıp Rıhtım Forum'da yorum yap.

Yorum Yapanlar

Avatar for OykuSeckisi Avatar for yesimmtekee

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *