Öykü

Özel Irk – 3: İndigo

NOT: Okuyacağınız bu hikayeyi daha iyi anlamak için bir önceki ÖZEL IRK ve ÖZEL IRK 2 bölümlerini okumanız devamlılık açısından büyük önem arz etmektedir.


Karanlık odamda, camın kenarında duruyordum.Perdeleri sıkı sıkı kapatmış ve kendimi sıkmaya başlamıştım.Kaslarım birden kasılıyor ve eklemlerim titremeye başlıyordu.Kalbimdeki iğneler her zamankinden daha derine batıyor gibiydi.Kriz geçiriyordum. Tenim alev alev yanıyor ve nefesim kesiliyordu.İçimde titreyen güç kalbimi sıkıştırıyor ve çıkmak için debeleniyordu.Gücüm , avını arayan aç bir hayvan gibi iblisler için kıvranıyordu.Kendimi sıktım ve onu biraz daha durdurmaya çalıştım.Ama haftalardır görmediğim düşmanlara muhtaçtım.Enerjim kendisine zıt büyük bir kaynağı hissetmiş ve kendi iradesiyle bedenime savaş açmıştı.Çevrede çok büyük bir grup vardı.Ne kadar uzakta olduklarını bilmiyordum ama bunun bir önemi yoktu.Ben nasıl onlara çekiliyorsam uzun süredir kullanmadığım için içimde biriken enerjim de onları bana çekiyordu.Kasılmalar beni tamamen sararken bu katta yalnız olduğuma memnun oldum.Bir insan bile şu an benim yoğunluğumu hissedebilirdi.Sorun bu yalnızlığın yarın bitecek olmasıydı.

O büyük,sahte ve dağlar kadar büyük egolarla kurulmuş mahkemeyi General Roswald tek hareketiyle yerle bir etmişti.Elini sıktığım anda konuyu sonuca ulaştırmıştı.Kimse dediklerine karşı çıkmamış yada üstüne bir şey eklememişti.Beni kendi katında bir odaya almış ve tüm durumu toparlamıştı.Ona saygı mı duyuyorlardı yoksa ondan korkuyorlar mıydı bilmiyordum ama işime gelen şeyler yapıyordu.Herkesi öyle bir şekle sokmuştu ki sanki olanların hiç biri yaşanmamıştı. Ben bile birden alışmıştım. Bu hızlı gidişat beni endişelendiriyordu.Neler olduğunu yakalayamıyor ve anlayamıyordum.Olayları ben yaşıyordum ama sanki arada boşluklar vardı.Anlamadığım şeyleri beynim es geçiyordu ve sanki o kısımlar uçup gidiyordu.Bir süredir başım çok ağrıyordu.Kendimi binada dolaşmaya ve işleri öğrenmeye adamıştım.Nasıl olsa buradan başka bir yerde bir daha rahatça işimi yapamazdım.

Ne kadar özel olursam olayım tek başıma da yapabileceklerimin bir sınırı vardı.Ama buradaki askerler ile beraber ırk olarak vereceğimiz zarar ve koruyabileceğimiz kitle çok daha dişe dokunur olurdu.Bunu yapabileceğime inanıyordum.Hayvan sürülerinde nasıl hayvanlar kimse bir şey söylemeden sürünün başının kim olduğunu biliyorlar ve ona içten gelen bir dürtüyle saygı duyuyorlarsa bizimki de öyleydi.Damarlarında akan kan sürünün başını hissediyor ,kimden emir alacağını biliyor ve ona göre yaklaşımını değiştiriyordu.Bir kere doğru ayarı yakalarsam sözümden çıkmayacaklarını adım gibi biliyordum.İsteseler de çıkamazlardı.Öyle bir seçenekleri yoktu.Biliyordum çünkü benim de kanıma kodlanan buydu.İstemesem de istemesem de onların başı olacak ve yaratılış amacımızı uygulayacaktım.Onları öğreniyordum.

Burada düzen çok basitti.Enerjileri birbirine uygun askerler kimse bir şey demeden , kendi aralarında eşleşiyorlar ve takımlar oluşturuyorlardı.Toplama parçalardan yapılan bir silah gibi.Bu , görev adını verdikleri belli bölgeleri temizleme işinden maksimum yarar sağlamak adınaydı.Ekip işi ,verimlilik ve garanti açısından diğer askerler için yararlı olabilirdi ama benim ihtiyacım yoktu.Aksine beni yavaşlatırlardı.Bunu bildiği için General Roswald beni kendi takımına almıştı.Dört kişiden oluşan takımı benim gelmemle beş olmuştu.İndigo,Klaus , Leontes ve Bora.İsimleri herkesin dilindeydi.Üst düzey olmasalar da savaşlarda tek başlarına karşı koyacak kadar güçlü askerlermiş.Yarın gittikleri son görevden geleceklerdi.Böylece bu kattaki sakinliğim de gitmiş olacaktı..Odamı sevmiştim.Büyük bir yatağım , çalışma masam ,dolabim ve kendime ait bir banyom vardı.Yerdeki halılar yumuşaktı ve mazaram da oldukça güzeldi.Gelmelerinin tek iyi tarafı artık bir takımda olacağım için görev yapabilecek olmamdı.Acilen bir göreve,bir iblise ihtiyacım vardı.Kaslarım beni yatağa taşımıyordu.Çöktüğüm yere uzandım ve gittikçe ısınırken gözlerimi kapattım.Yarın,ilginç bir gün olacaktı.

Israrcı kapı sesini daha fazla göz ardı edemiyordum.Perdeler kapalı olduğu için oda hala karanlıktı ama sabah olduğunu anlamıştım.Normalde ustamın sesi ile uyanmaya ve uyanır uyanmaz onun yüzünü görmeye alıştığım için birkaç gündür sabahları hiç keyfim olmuyordu.Eksikliğini o kadar çok hissediyordum ki.Endişe ve merak beni bitiriyordu.Kendi kendimi teselli etmekten yorulmuştum.Kapıdakinin ilgisinden bıkmıştım.Pes etmeyenin bayan Kagi olduğunu biliyordum.Onun gibi kokuyordu.Kalkıp kapıyı açmaya gücüm yoktu.Sırtımı duvara dayadım ve seslendim ‘’Girebilirisiniz bayan Kagi.Kapı açık’’.Kapıyı kilitlemiyordum.Nasılsa kat boştu.Bayan Kagi kapıyı omuzları ile ittirerek açtı ve elindeki koca paketi yatağa bırakırken bana bakmaya başladı.

‘’Neden yerde oturuyorsun?’’dedi.Daha sonra bozulmamış yatağa gözlerini gezdirdi.Başını tekrar bana çevirmesine fırsat vermeden cevap verdim’’Çünkü yerde uyudum.’’.Sesimle beraber başı bana doğru döndü.Gözlerindeki ifade birden değişti.O,endişelenmişti.Benle fazla ilgileniyordu.Anlamıyordum. Yüksek ihtimal burada yetiştirilmiş ve aynı muameleyi görmüştü ama beni kurtarmıştı.Hem de kızının hayatını feda ederek.Bunu ustamın hatırına yaptığına emindim.Kızını benim için değil ustam için feda etmişti.Onu bu derece ani bir atağa itecek ve psikolojik yapısını kırarak emirlere karşı gelmeye ikna edecek kadar yoğun iki duygu olabilirdi.Korku ve sevgi.Ustamdan korkuyor muydu?Muhtemeldi ama mantıksızdı.Otoritelerden daha çok korkması gerekiyordu.O zaman ustamı seviyor muydu?Muhtemel değildi ama mantıklıydı.Ustam otoritelerden daha çok sevilecek bir adamdı.Bir adam için konudan tamamen uzak öz kızını feda etmek.Ne tür bir sevgiydi ki bu?Muhtemelsizlik burada başlıyordu.Hangi ara o kadar yakınlaşmışlardı?

Ayağa kalktım ve perdeleri açtım.Teşkilat çok iyi bir yerde gizlenmişti.Aşağıda çok fazla ağaç vardı.Bizim bulunduğumuz yüksek tepe ise normal kimsenin çıkamayacağı bir şekildeydi.Yüksekte ama gözden uzak büyük bir yapıydı.Ve bayan Kagi bu yapıyı kontrol edebiliyordu.Tekrar ona döndüğümde kutunun içindekileri çıkarmaya başlamıştı.

‘’Bunları Walter gönderdi.O hala çok meşgul.Otoritelere rapor verme ve uzun süredir aksattığı tanımlama işiyle uğraşıyor.Ama hemen hazırlanabilirsen onu salonda görebilirsin’’dedi.Ustamın adını duyunca beynim biraz daha titredi.Mahkemede onu sadece kısa bir an görmüştüm.O zamandan beri hiç yanıma gelememişti.Benle beraber olduğu için aksattığı raporların hesabını soruyor olmalıydılar.Beni saklamanın elbette bir bedeli olacaktı.General de bütün haklarını benim üzerimde kullanmıştı ve ustam bütün o aptallarla tek başına uğraşmak zorunda kalmıştı.Keşke bir yardımım dokunsaydı.Ara sıra enerjisini hissediyordum ama çok zayıftı.Bu da çok uzakta demek oluyordu.Bütün bu kargaşayı tek başına idare ediyordu.

Elimi siyah,esnek ve kaygan kumaşın üzerine koydum.Normalde giydiğime benzer bir etekti.Kumaşı aynı ama sanki modeli biraz farklıydı.Ki modelini çok da umursamıyordum.Eteği biraz daha inceleyince içinde minik bir şort olduğunu gördüm.Rahat hareket edebileceğim şekildeydi.Bacaklarımı kullandığım için onları örtemezdim.Örttüğüm zaman ısınan tenim pantolonu yakıyor ve yanan kumaşlar derime yapışıyordu.Uzun çoraplarım vardı ama bunlar da özel bir kumaştan yapılmıştı.Enerjim onu yakmıyor , o da enerjimi engellemiyordu.Pantolon olamayacak kadar inceydi ama çorap olarak iş görüyorlardı.Aynı kumaştan yapılan çoraplar şimdi yatağın üzerindeydi.Eteği bırakıp yan tarafta duran parçayı aldım.Yakaları kalkık ve önden fermuarlı bir üsttü.kolları uzundu ve bileklerden itibaren biraz bollaşıp parmak uçlarıma kadar geliyordu.Bu da aynı şekilde siyahtı ama sol göğsümün orda gümüş rengi bir kumaş,yuvarlak ve şekilli bir düğmeyle iliklenmişti.Aynı kumaştan ve düğmeden omuz kısımlarımda da vardı.Kalkık yakaları düzgün tutmak için kısa zincirler yaka uçlarının arasında sallanıyordu.Karın kısmında , fermuarın çevresine gümüş rengi iplerle belli şekiller işlenmişti.Kollarımda da aynı iple işlenmiş düz çizgiler vardı.Belinden aşağıda kalan son kısımda da kalın tek bir şerit vardı.Şerit sağ kısımda üsttekilerin aynısı bir düğme ile iliklenmişti.Bu iki rengi mahkeme salonunda ve dışarıda karşılaştığım askerlerde görmüştüm.Neden sadece iki renk tercih ettiklerini biliyordum.Siyah geceye karışıyordu,gümüşse iblisleri çekiyordu.Artık teşkilat üyesi olduğum için ustam bana da bir tane hazırlatmıştı.

‘’Senin ölçülerine göreler.Fazla vaktimiz yok.Walter salonda çok kalmayacak.Daha sonra incelersin şimdi acele etmelisin’’dedi.İkinci kez ona adıyla hitap ettiği gözümden kaçmamıştı ama bir şey demedim.O,Hazırlanmam için dışarı çıkarken kapının yanındaki çizmeleri de görmüştüm.Ama onlara bakmadan hemen üzerimdekileri çıkarttım.Koşup yüzümü yıkadım ve dişlerimi fırçaladım.Vücudum normal görünüyordu ama yüzüm tuhaf gelmişti.Sanki her zamankinden daha farklıydı.Gözlerimde parlayan yeşil iyice aydınlanmış ve belirginleşmişti.Elimi yanağıma koydum ve ne kadar soğuk olduğumu fark ettim.Zamanım olsa biraz daha kendime bakmak isterdim ama yoktu.Kalçama gelen kahverengi saçlarımı hızlı hızlı taradıktan sonra yeni kıyafetlerimi giyindim.Çorabı giyince fark etmiştim.üst kısmında kalın gümüş şeritler vardı.Çorabı ilk başta biraz uzun bulmuştum ama eteğide giyince normal olduğunu anladım.Arada çok az bir yerden tenim belli oluyordu.Kıyafetin üstünü de giydikten sonra yakalarını örtmek için banyoya gittim.Zincirleri karşı yakanın çengellerine taktım.Arada az bir bolluk kaldığı için biraz sallanıyordu.Kollarımı açtım ve biraz kendimi büktüm.Kumaş çok iyiydi.Yapışıyor ama sıkmıyordu.Benimle bir olmuştu.Yakışmıştı sanırım.Yakışmamışsa da umursamıyordum bu rahatlıktaki bir şeyi asla çıkarmazdım.Acele ederek çizmeleri giyinmeye başladım.Bağcıkları çapraz olarak düzeltirken modeline bakma fırsatı bulmuştum.Ayak bileklerimden bir karış yukarıdaydı ve tüm kıyafetle uyumlu olarak o da siyahtı.Altı girintili çıkıntılı ve kaymayacağım şekilde yapılmıştı.Dokunduğumda özel bir deri olduğunu anlamıştım.Çoraplar gibi bunlarda enerjimin çıkışına karşı yıpranmıyordu.Ben kullanılabilirliği dışında kıyafetlerle çok ilgilenmezken ustam en ufak ayrıntısına kadar düşünürdü.Acele edip odadan çıktım.

İki kat merdiven inecek sonra da sağa dönüp düz devam edecektim.Yön bulma konusunda berbattım ama Otoritelerin özel salonu orada olduğundan orası aklımda kalmıştı.Merdivenlerin sonuna doğru yaklaştığım her adımda kalbimin yerinden çıkacakmış gibi atmasından güç alarak hızlandım.Neredeyse koşuyordum.Benim kaldığım yer dahil, bu kısım otoritelerin özel bölgesi olduğu için oldukça lükstü.Yerlerde beyaz mermerler ve üstlerinde özenle boyanmış şekiller vardı.Benzerleri tavanı da süslüyordu.Koridorların tamamında bir metre aralıklarla kemerler konmuştu ve üzerlerinde çiçek işlemeleri bulunuyordu.Mahkemenin koridorundan pek farkı yoktu aslında.Aynı büyük camlar burada da vardı.Çevreye dikkat ettiğimde yoktu.Sonuca,ustamın arkasında olduğu kapıya odaklanmıştım.İçeri öylece giremeyeceğimi biliyordum.Kendimi biraz daha sakinleştirdim ve büyük camlardan birinin yanına gittim.Çıkışını bekleyebilirdim.Camın yanına gittim ve ustamın atan kalbinin sesini dinledim.Aldığı nefesi duyabiliyordum.Keşke , nefesinin sıcaklığını hissedebilecek kadar yakınında olsaydım.Kendimi iyice cama yaklaştırdım ve ağlamamaya çalıştım.Orman çok hoş görünüyordu.

Birden her şey yeni bir tona büründü.İçimi yırtıp geçen bir şey hissettim.Uzaklarda bağıran bir ruh.Bir soğukluk.Bir nefes alış.Kaslarım sertleşiyor ve vücudum titriyordu.Her yerim ilk önce uyuşmaya sonra da yanmaya başlamıştı.Gözlerimin genişlediğini ve gittikçe ileri doğru eğildiğimi hissediyordum.Tüm tüylerim diken diken olmuştu.Boynum gittikçe ileri doğru uzarken açılan kapıya ve bana seslenen ustamın sesine aldırmamıştım.Karşımda ki çok daha dikkat çekiciydi.Gerginlikle titreyen kaslarım dalga dalga bedenime yayılan sıcaklıkla çözülüyor ve tüm benliğim eziliyordu.Enerjim aklımı ve bedenimi kuşatırken omzumda ustamın elini hissettim.Beni hafifçe sarsmıştı ama faydası yoktu.Kontrolümden çıkan kaslarım tepkisiz kaldı.Öyle ki, içime dolan güçle gören göz bile bana ait değil gibiydi.Bu iblis eksikliğinden yaşadığım anlık krizlerden biri değildi.İblis fazlalığından yaşadığım enerji patlamalarından biriydi.Omzumu sarstım ve ustamla temasımı kestim.Yoğunluklarına girdap gibi çekiliyordum.Camı açtım ve burnumdan derin bir nefes aldım.Harika kokuyordu.

Tenime yayılmış ve onu ısıtmış yeşil zehir,elimi tutmak isteyen ustamı yaktı.Bunun üzerine arka tarafın gittikçe gerildiğini sezdim ama umurumda değildi.Onları görebiliyordum.Kollarıma doğru koşan sekiz ölü beden kendilerinden geçmiş gibiydi.Hissettikleri ama kullanamadıkları vücutları iblislerin çirkin derilerine kılıf olmuştu.İlgiyle biraz daha eğildim ve bacağımın tekini dışarı çıkarttım.Artık izlemekle yetinemeyeceğim bir noktadaydım.Gittikçe kalabalıklaşan arkamda bir tuhaf telaş vardı.Fark etmişler miydi bilmiyordum ama engellenmek istemiyordum.Onlar benim avımdı.Tek hamleyle ileri doğru atıldım içimde köpüren ruhu serbest bıraktım.Düşmek yerine bacaklarımda canlanan enerjimle ileri doğru gidiyordum.Rüzgar pişman ruhların çığlıklarını kulağıma getiriyordu.Artık onlar da beni görebiliyordu.Gelmek istediğim nokta ormanın hemen önündeki boşluğun başıydı.Orada yavaşladım.Beni izlemelerini istiyor ve buna engel olamıyordum.Teşkilattakilerin beni izleyebilecekleri ama zarar göremeyecekleri bir noktada durdum.Enerjim havayı sarıp içine alıyor ve altımda dönüyordu.En sevdiğim moda girmiştim.Öten her kuşu duyuyor,her şeyi hissediyordum.Yapraktan kayıp yere düşen damlanın serinliğini hissettim.Aldığım derin bir nefesle yalnız olmadığımın da farkına vardım.Arkada,iblislerin hemen kuyruğunda başka bir grup vardı.Onları kovalayacak kadar hızlı ama tutamayacak kadar geride kalmışlardı.Takım arkadaşlarımla beraber ilk görevimizi yapma zamanı gelmişti.Günlerdir uykumu kaçıran iblisler ayağıma kadar gelmişlerdi.

Ateşlenen silahın sesini ve vurulan hedefin kan kokusunu aldım .Artık ayağıma gelmelerini beklemek istemiyordum.Kollarımı yanlara açtım ve zıtlık karşısında güçlenen enerjimi avuçlarıma akıttım.Avucumda şekillenen ışık son halini aldığında bacaklarım bedenimi havada itti ve tüm gücümle ileri atıldım.Hepsi aynı anda bulundukları deriyi yırttılar ve takırdayan iskeleti kırarak içlerinden çıktılar.Kopan çığlıklar cehennemde yanan sahiplerine aitti.Boyları,renkleri ve kokuları değişmişti.Daha çok büyümüşler,farklı renge girmişler ve kötü kokmaya başlamışlardı.Tamamı ikinci seviyelerden oluşan bu küçük grup fazla iştahlıydı.Bana en yakın olan yaklaşık dört metreydi.Geniş bir bedeni ve çarpık dişleri yüzünden doğru düzgün kapanmayan bir ağzı vardı.Mora boyanan gök yüzünde sahne değişti ve aşağıda , ameliyat masasında kesilen küçük bir kız görüldü.Kimin anılarını kullanıyordu bilmiyordum ama buna kanmayacak kadar deneyimliydim.Oynayan oyunu izlemeye bile gerek duymadan direk iblise yöneldim.Onun üstünde olmamdan yararlanarak kendimi aşağı bıraktım ve düşüşün sertliğiyle birleştirdiğim tekmemi yuvarlak bedeninin tam ortasına indirdim.Kesik bir çığlıkla beraber kırılan gökyüzü parça parça yok olurken dışarıdaki manzara daha kendini belli eder oldu.Yan tarafımda bacakları uzun ama bedeni ince ve küçük bir tanesi üzerime atladı.Yana açılan ve bir kürdan kadar ince kollarını omzumun altından geçirdi ve beni yere yapıştırdı.İkinci hamlesiyle diğer kolunu kaldırırken , beni tutan kolunu kavradım ve keskin köşelerine rağmen sıkıp kırdım.Ağırlığını verdiği tarafın boşalmasıyla dengesini kaybedip yana doğru yatınca diğer kolu kafama dahil,tam yanına saplanmıştı.Tekrar kalkamadan kafasını tuttum ve sert kemikleri çatlayana kadar geri doğru yatırdım.Kollarını panikle sağa sola oynattığı için yüzümde bir iki yeri çizmişti.Altında daha fazla kalmamak için dizlerimi karnına koydum ve onu sağa doğru ittim.Benden uzaklaşma isteği ile kolayca kayarken diğer kolum uzaklaşmasına izin vermeden boynunu kavramıştı.Üstüne oturdum ve çatlattığım yere bir yumruk attım.Bu kadar ince ve bu kadar dayanıklı olması şaşırtıcıydı.Uzun kolunu bir kez daha bana doğru uzattı ama hedefi tutturamadan önce boynunu tutup kopartmıştım.Kolu burnumun ucunda havada kalırken kalkıp işlevini yitirmiş bedenini bir köşeye tekmeledim.

Silah sesleri çevreyi sarmış ve bir yerlerden gelen ikinci bir enerji kaynağı benimkine bulaşmıştı.Karşımda kavga eden grup benim kim olduğumu anlamıştı.Onlar mesafelerini koruyarak Karşı koyarken benim bu kadar yakın dövüşmeme şaşırmışlardı.Enerjilerini kullanmak yerine silahlarını kullanıyorlardı.Bende koştum ve teşkilata doğru ilerleyen iblisin sırtına bindim.Kocaman bir bedeni ve dev gibi elleri vardı.Kendi enerjimle onu geri doğru çekerken ellerini sırtına götürdü ve beni tutmak istedi.Kıl payı sırtından aşağı kaydım ve önüne geçip karnına doğru sıçradım.Omzumu tam boşluğuna geçirirken sendeledi ve bir sinekmişim gibi beni kovmaya çalıştı.Bağırmak için açtığı ağzına doğru hamle yaptım ve sarı dişlerinin arasına ellerimi koyarak bir tur havada döndüm.Bacaklarımı kulağının arkasına doğru koyarken çoktan çenesini ayırmaya başlamıştım.Karşı koymak için ellerini kaldırmıştı ama acıdan hedefi tutturamıyordu.Gittikçe esneyen ve yırtılan derisi sonunda tamamen ayrıldı ve kafasının üstü ile beraber geri düşmeye başladım.Ayaklarımın üstüne konduğumda yaratık üstüme düşmek üzereydi.Hızla yana kaydım ve düşüşüyle havalandırdığı tozlara rağmen gözlerimi açık tuttum.Kan damlayan yarım kafayı yan tarafımda , yediği mermilere rağmen ayakta kalan iblise doğru fırlattım.Önünde duran mavi saçlı kıza doğru hamle yapacakken omzuna aldığı sert darbeyle bana döndü.İblis bana doğru hamle yapmak için ilerliyordu fakat benim gözlerim kızda takılı kalmıştı.Küçük ama kaslı vücudu ile çevik bir şekilde ileri sıçradı ve silahıyla hedef aldığı iblisi tek atışta yere indirdi.Daha yere inmeden öteki tarafa doğru döndü.Sol tarafındaki uzun saçları beline dolanmış bir ip gibi çözülüyor ve havada dalgalanıyordu.Sert bakışları ve çattığı kaşlarıyla işine ne kadar odaklandığını anlıyordum.Yüzü o kadar güzel ve hatları o kadar inceydi ki sanki bir melek önümde süzülüyordu.Kendimi ona kaptırmışken sol omzuma çarpan diğer omuz ile geri doğru uçtum. Karşımdaki iblis iki metreden fazla değildi.Bedeni hala çok bozulmamıştı.Üstüme doğru koşmaya başlayınca bende ona doğru koştum ve arkada gerdiğim yumruğumu ona doğru attım.Çenesinde patlayan yumruğumla eş zamanlı olarak karnıma bir yumruk yemiştim.Elini bir tur döndürüp iç organlarımı ezerken topuğumu çenesinin altına yerleştirmiş ve dişlerini eline vermiştim.Zevkten deliye dönecektim.Ben onu ittirecekken yakamdan tutmuş ve kafasını benimkine vurmak için ileri eğilmişti.Elimle alnında tuttum ve başını geriye yatırıp onu kafa üstü yere düşürdüm.Kırılan kemiğin sesiyle beraber açık kalan ağzından en ufak bir ses bile çıkmadı.Ayağa kalktığımda ise tüm eğlencenin bitmiş olduğunu gördüm.

Sağ tarafı boş olsa da sol tarafında uzun mavi saçları olan kız kahverengi gözlerini benimkilerden ayırmıyordu.Kaşlarını çatmayı bırakınca yüzündeki asıl hatlar çok daha belirginleşmiş ve güzelliği kendini çok daha gösterir olmuştu.O,küçücüktü.Minik vücuduna sardığı kemerlerdeki silahlar ise görüntünün ne kadar yanıltıcı olabileceğini gösteriyordu.Siyah,gümüş şeritli pantolonunun altına ve üstüne sardığı kemerler,Belinde ve sırtında çapraz bulunan kemerler,her yerinde silah vardı.Siyah ceketinin içinde de bir bu kadar olduğuna emindim.Yanında duran kızıl saçlı çocuk kılıcını sırtındaki kılıfa geri sokarken alttan alttan bana bakıyordu.Tekini kapattığı altın sarısı gözü sakinlikle yere doğru indi ve sırtını dikleştirip bakışlarını arka tarafıma doğru kaydırdı.Arkamdan gelip önüme geçen siyah , uzun saçlı adam gördüğüm diğer ikisinden yaşça büyük duruyordu.Diğer ikisinin benim yaşıtım olduğuna eminken bu adam otuzlarında olmalıydı.Mavi gözleri benden tarafa çevrilmedi bile.Uzun ceketinin eteklerini savurarak ilerledi.Kanayan ellerini cebine soktu ve diğerlerinin yanına geçti.Son olarak lacivert saçları ve aynı renk gözleriyle hırpalanmış bir çocuk diğerlerinin yanında yerlerini aldı.Bu da en az yirmi yaşında gibi duruyordu.Hepsi karşımda durmuş bana bakarken ne diyeceğimden emin değildim.Ardından bu tarafa doğru gelen birkaç kişinin sesini duydum.General Roswald ve ustam arkalarından gelen birkaç kişinin önünde ilerliyorlardı.Başımı o tarafa çevirdim.Generalin yüzüne bile bakmamıştım.Ustam tam karşımdaydı.Gümüş rengi saçları yüzünü çevrelemiş ve tanıdık çehresi beni rahatlatmıştı.Koşup kucağına atlamamak için kendimi zor tuttum.Diğerleri de benim yanıma geldi ve kendi ustalarına biraz daha yaklaştılar.General birkaç adım sonra durup hepimize şöyle bir baktı.Geniş gülümsemesi tüm yüzüne yayıldı.

‘’.Oldukça iyi kaynaştınız ha?Daha normal şartlarda tanışmanızı isterdim ama bu tür bir yol birbirinizi anlamakta çok daha etkili olmuştur.Eminim bundan sonra çok daha büyük işler başaracaksınız.Siz,bizim en büyük silahlarımızsınız.’’dedi.sonrasında herkes de bir gevşeme hissettim.Ustama doğru ilerledim.Bana uzattığı bandajlı elini görünce içim acıdı.Bana dokunmaması gerektiğini bilmeliydi.Neden dokunmuştu ki.Hızımı ayarlayamadım ve üstüne atladım.Ben karnının üstünde oturup elini yakalamak isterken o yanağıma uzandı ve sızan kanı sildi.Duyduğum en güzel koku,hissettiğim en güzel his,duyumsadığım en sıcak nefesti.Taze ve harika hissettiren sevgisiyle içim gıdıklandı ve gülümsememe engel olamadım.Geri çekilip gri gözlerine bakarken sevinçten deliye dönecektim.Tüm vücuduma baktı ve ‘’harika görünüyorsun tatlım’’ dedi.Bana böyle seslenmesine bitiyordum.Ona tekrar sarıldım ve gülmeye başladım.Gözlerim dolu dolu olmuştu.Onun da sesi benimkine karışırken ellerime bulaşan kanı üstüme sildim ve o buna biraz daha güldü.’’O giysinin ne kadar pahalı olduğunu biliyor musun sen?’’ diye kolunu omzuma attı ve hafifçe beni salladı.Omzumdaki sızıyla dilime gelen inlemeyi bastırdım.Arkadakilerin ona seslenmesiyle kalkıp geriye gitmek zorunda kalan ustamdan sonra biraz daha yerde oturdum.Ayağa kalkmak için davranacakken burnumun dibine giren elin sahibine baktım.Gözlerinin içinde titreyen parıltılara saplanıp kalmıştım.Üstüme doğru eğilmişti ve uzun saçları yandan aşağı doğru kaymıştı.Sağ kaşındaki küçük metal çiviyi fark ettim.Normalde beğenmediğim bu aksesuar onda nefis durmuştu.Birden tüm çevreyi bir ışık sardı.Kanlı elimi iğrenmeden tutan melek , yumuşak sesiyle kendini tanıttı.

‘’Merhaba Vega.Ben İndigo.Tanıştığımıza çok sevindim.Aramıza hoş geldin.’’dedi.Ondan yayılan hiç enerji hissetmiyordum.Gözlerinden akan şey enerjisi değil, içinde barındırdığı saf azimdi.Beni çarpan enerjisi değil,kalbinden yayılan saf masumiyetti.Etkileyiciliği karşısında gülümsemekten kendimi alamadım ve elini iyice sıktım.Çevrede ışıklar patlıyor gibiydi.Kalbim çıkacakmış gibi atmaya ve nefeslerimiz İndigoyla birleşmeye başladı.

‘’Hoş buldum İndigo.’’diyebildim.İstediğim şey konuşmak değil ona sarılmaktı.İçimde filizlenen yeni bir duygu hissettim.O duygu bir iki saniye içinde beni öylesine sarmıştı ki,bunun uğrunda canımı verebilirdim.Gözleri iyice irileşti.Kendimi görebileceğim kadar şeffaflaşmıştı.Sanki kendimi onun gözlerinden de ötede,kalbinde görüyordum.Aynısını o da benim için hissetimi bilmiyordum.Ama teması kesmeden elini omzuma koydu ve beni kendine yaklaştırdı.Sanki sonsuza kadar o biçimde durmak istiyordu.Asla ayrılmadan.

Özel Irk – 3: İndigo” için 6 Yorum Var

  1. Harika olmuş bence Elif. Senin içine pek sinmedi biliyorum. Merak etme, bu başarısızlığını değil yükselmeye olan eğilimini gösterir. Seni seviyorum devam et !!

  2. Selamlar. Üçüncü bölümü okuyamadım henüz ama bir uyarı / hatırlatma yapmama izin verin lütfen. İlk iki bölüm güzeldi. “Acaba üçüncü bölüm olur mu?” diye düşünürken geldi. Umarım hayal kırıklığına yol açmaz.

    Benim sorunum noktalamalarla. Bir metin içerik açısından güzel / hoş / ilgi çekici ise, biçimin de kusursuz olmasını istiyor insan (ben) Her nokta, virgül, kapatan tırnak veya parantezden sonra bir boşluk lütfen. Açan tırnak ve parantezden de önce aynı şekilde.

    Dediğim gibi üçüncü bölümü henüz okuyamadım ama tek eksiğimiz bu sanırım.

    1. Uyarınız için teşekkür ederim.Noktalama gerçekten ciddi bir konu.Olabildiğince dikkat etmeye çalışıyorum ama hala hatalarım oluyor ve ben sonradan fark ediyorum.Tabii ki kusursuz olması için daha çok çalışacağım.Umarım beğenirsiniz.

  3. Merhaba Elif, romanının üç bölümü de güzeldi, eminim kitap haline getirildiğinde çok daha akıcı ve ilgi çekici olacaktır. Kelime dağarcığın genç birine göre oldukça etkileyici. Devamını merakla bekliyorum ve seni tebrik ediyorum.

  4. okumaya doyamadım çok güzel tasvirler olmuş bir ara dantenin ilahi komeyası aklıma geldi umarım sen de ileride ona yakın bir yazar olursun.
    çok güzel

Osman GÜLBEYAZ için Yorum Yap Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *