Öykü

Sayın YZ, İtiraz Ediyorum!

-Yani şimdi hakim bey mi diyeceğiz?

-Ya Zekeriya Abi. Ne dersen de. Ne fark eder? Seni başsavcıya şikayet edecek değil ya?

-Öyle deme Ahmet’im. Alışmak lazım. Adliye personelinin en büyük yeteneği her döneme uyum sağlamaktır.

Zabıt katibi Ahmet emekliliğine yaklaşmış mübaşiri başından savmaya çalışsa da düşüncelere dalmıştı. «Zekeriya abinin işi kolay. Milleti içeri alıp çıkaracak. Asıl ben ne yapacağım? Bunun kayıt özelliği yok mudur aslında? O gün bir yol kaçabilseydim.»

2087 adli yıl açılışında herkes aynı olayı konuşuyordu. Yapay zekâ bir hakim ilk kez denenecekti. Yazılım ABD’den ihraç edilmiş, Ankara’da bir firma, insanlar karşısında en azından bir suret görsün diye robot görünümü vermişti. Kasanın üzerine püskürtme boyayla çizilmiş cüppesi bile vardı. Tüm testlerden başarıyla geçmiş, bir de gerçek duruşmalarda denemek istemişlerdi. Bunun için özel kanun çıkarılmış, farklı mahkemelerden kurban seçilen 7 dosyanın birer duruşmasını yapay zekânın idare etmesine karar verilmişti. Duruşmalara yardım konusunda piyango, hakimleri izinde olduğu için Ahmet’le Zekeriya’nın çalıştığı mahkemeye vurmuştu. Yapay zekâ onların duruşma salonunu kullanacak, Ahmet tutanakları yazacak, Zekeriya da mübaşirlik yapacaktı. Dosyaları seçilen Avukatlar bunun bir hukuk skandalı olduğunu, konuyu Anayasa Mahkemesi’ne kadar götüreceklerini ve çok büyük tazminatlar alacaklarını söylüyordu. Tabii Anayasa Mahkemesi kararını uygulatabilirlerse…

En sonunda beklenen gün geldi çattı. Duruşma salonunun önü davacılar, davalılar, avukatlar ve meraklılarla birlikte ana baba günüydü. Topluluk uğultu halinde konuşuyor, espriler yapıyor, kısaca Yargıç YZ adını taktıkları teknolojinin duruşma yönetimiyle alakalı fikir yürütüyordu. Mübaşir Zekeriya’nın ilk duruşmayı seslenmesi üzerine uğultu kesildi.

İlk duruşma 7 yıldır devam eden, tüm sülaleyi birbirine katan o klasik miras paylaşım davalarından biriydi. Kalabalık dosyada tüm taraflara tebligat yapılamamış, ölenler olmuş, her ölenin mirasçılarına tekrar tebligat yapılmaya çalışılınca dosya uzamıştı. Dosya uzadıkça taraflar ölüyor, taraflar öldükçe dosya uzuyordu. 78 yaşında bir kadın, tanık olarak dinlenmek üzere hazır bekliyordu.

Yargıç YZ: Evet. Buyrun hanımefendi. Bildiğinizi, gördüğünüzü anlatın.

Tanık Nevriye: Şimdi sayın hakim bey…

Yargıç YZ: Bana atanan cinsiyet yok. Kısaca Yargıç diyebilirsiniz.

Nevriye: Ama erkek sesi geliyor içerden?

YZ hiç düşünmediği bu konuyu daha sonra sorgulamak için sunucusunda başka bir kısma gönderdi. Evet. Erkek sesiyle konuşuyordu. Türk mühendisler neden erkek sesi tercih etmişlerdi acaba?

Tanık Nevriye: Şimdi efendim her şey 2042’nin bayram sabahında başladı. Oradan anlatayım size.

Katip Ahmet: Hanımefendi oraya kadar inmeseniz? Arada 45 yıl var.

Yargıç YZ: Siz durun. Olayı anlamak için tanıkları rahat konuşturmak lazım. Buyrun Nevriye hanım.

49 Dakika Sonra

Tanık Nevriye: İşte efendim eltisinin oğluyla bu tartışmayı yaşayınca…

Yargıç YZ: Eltisinin oğlu mu? Ama az önce dayı kızının damadı demiştiniz?

Tanık Nevriye: Efendim ikisi de. Hatta aynı zamanda 13. davacı Kürşat’la da amcazade sayılırlar. Hemen açıklayayım…

Katip Ahmet: (YZ’ye doğru dönerek) Efendim. Mevzuata göre mesai saati belli. Bu daha ilk duruşma. Artık diğerlerine geçmemiz gerekiyor.

Yargıç YZ: Haklısınız. Burada duralım. Duruşmayı erteleyelim. Nevriye hanımın beyanına sonraki duruşmada devam edilir.

Ahmet, Yargıç YZ’ye laf dinletmenin mutluluğunu yaşıyor «acaba tanık dinlenecek başka duruşma var mı?» diye kara kara düşünüyordu. Taraflardan biri salondan çıkarken Avukatına «Nevriye Yengeyi sonuna kadar dinlerlerse bu dosya 7 yıl daha uzar» diye fısıltıyla dert yanıyordu.

Sıradaki dosya hırsızlık suçlamasıyla ıslahevinde bulunan bir çocuğa aitti. Dosyanın durumuna göre çıkıp çıkmayacağına karar verilecekti. Çocuk, yaşından beklenmeyen bıçkın hareketler ve «Merhaba. Mekanın sahibiyim.» tavırlarıyla duruşma salonunda yerini aldı. Adli sicilde bulunan yaşından fazla suç kaydı, bu hareketlerinin boş olmadığını gösteriyordu.

Yargıç YZ: Evet buyrun.

Çocuk: Sayın hakim bey amca. Öncelikle belirtmek isterim. Ben dindar bir kişiliğim. Bu üstüme atılan suçlar tamamen iftiradır. Mühim olan da yukarıdaki mahkemedir. Bismillaaah…

Ahmet «konuya gel» diye araya giremeden çocuk yüksek sesle Fatiha Suresini okumaya başladı. Kimse de onu bölemedi. Duası bitince Jandarmalara, Avukata ve YZ’ye doğru üfleyerek «Hepimizin ölmüşlerinin canına değsin» deyince salonda film koptu. Avukat kahkahasını saklamak için cüppesini yüzüne kapatıyor, Ahmet bilgisayar klavyesine eğiliyor, Jandarmalar kafalarını arkaya çeviriyordu. YZ olanlardan hiçbir şey anlamamıştı.

Yargıç YZ: Yukarıdaki mahkeme mi? Yani mahkememizin göreviyle ilgili bir itirazınız mı var?

Çocuk: Hay yaşa sayın hakimim. Evet. İtirazım var. İtiraz ediyorum. Asıl mühim mahkeme yukarıda.

Yargıç YZ: Görev itirazı olduğu için duruşmaya ara verilmesine, tam üst katımızdaki mahkemenin tespitine ve görevli olup olmadığının sorulmasına…

Katip Ahmet: Efendim yukarıdaki mahkeme derken onun kastettiği…

Yargıç YZ: Evet hangisi?

Ahmet YZ’ye en yukarıdaki mahkemeyi anlatmaya kalkışmaktansa bir üst kattaki mahkemeye müzekkere yazıp memurların kendisiyle birkaç ay dalga geçmesinin daha evla olduğunu düşündü. Bu, memuriyet hayatı boyunca yaşadığı ve yaşayabileceği en zor gündü. Şu günü kazasız belasız atlatsın da tüm adliyenin 1 yıl dalga geçmesine razıydı.

Katip Ahmet: Efendim ben de emin olamadım. En iyisi sormak.

Çocuk serbest kaldığını zannederek büyük bir gururla dışarı çıktı.

Mübaşir Zekeriya: Sıradakiii!

Kırmızı atkılı, kalpaklı, yuvarlak gözlüklerinin üzerinden etrafı öfkeyle süzen adamın içeriye girdiğini görünce Ahmet’in gözleri fal taşı gibi açıldı. Evet. Bu gelen Prof. Dr. Sarp Küçük’ün ta kendisiydi. Meşhur Yalçın Küçük’ün torunu olan Sarp Küçük, büyük dedesinin soyadını taşımakla kalmamış, manevi mirasını da yaşatmıştı. Doğal olarak dedesi gibi birçok davada yargılanıyordu. Ahmet içinden, Sarp Küçük’ün duruşmasını YZ’ye veren bakanlıktaki trollere hakaretler yağdırıyordu. Sarp Küçük getirdiği kitapları yanına yöresine yerleştirirken Ahmet «Allahım sen bize acı» diye ellerini klavyenin üzerine koydu.

Yargıç YZ: Evet. Buyrun sayın sanık.

Prof. Dr. Sarp Küçük: Siz bana sanık, kendinize de yargıç diyemezsiniz.

Yargıç YZ: Çıkarılan 256987 sayılı özel kanuna göre bugünlük yargıcım. Dosyaya göre siz de sanıksınız.

Prof Dr. Sarp Küçük: Hukuk demek tek başına kanun demek değildir. Bazen mahkeme kararı kanuna, çıkarılan kanun anayasaya, hepsi birden hukuka aykırı olabilir. Ben bu mahkemeyi tanımıyorum ve reddediyorum!

Yargıç YZ: Hakimi ret talebinde bulunmaya kanunen hakkınız var. Buyrun. Bu konudaki gerekçelerinizi açıklayın.

Prof. Dr. Sarp Küçük: Antik Yunan ve Roma’da köleler, bırakınız kamu görevinde bulunmayı kendi başlarına bir kişi dahi sayılmıyordu. Mal statüsünde kabul edilen bu köleler suç işlediğinde ceza, sahiplerine kesiliyordu. Tıpkı bugünkü kanunlarda sahipli hayvanın işlediği suçlardan sahibin sorumlu olması gibi…

Yargıç YZ: Sayın sanık. Savunmanızı kanunlar çerçevesinde yapınız. Antik Romanın 2087’de yürürlükte olan hukukla ne ilgisi var?

Prof. Dr. Sarp Küçük: Çok ilgisi var. Bugünkü hukukun temeli Roma Hukukundan gelir. Ayrıca bırakın da lafımı bitireyim.

Yargıç YZ: Buyurun

Prof. Dr. Sarp Küçük: İşte sizin de bu kölelerden farkınız yok. Yapay da olsa bir zekânızın olması ihraç edilene dek Amerikan şirketinin, ihraçtan sonra ise işbirlikçi bürokratların malı, kölesi olduğunuz gerçeğini değiştiremiyor. ABD’nin Türk yargısını ele geçirmek için yürüttüğü bu projede benim dosyamın size verilmesi de tesadüf değildir. Amerikalılar formatladıkları bir robotla beni uzaktan yargılamaya kalkışıyor!

Yargıç YZ: Ben hukuk üzerine programlanmış bir yapay zekâyım. Şu an hukuk ve kanunlar çerçevesinde konuşmuyorsunuz. Hakimin reddi için yazılı dilekçeniz varsa ibraz edin. Yoksa ara karar verip yargılamaya devam edeceğim.

Prof. Dr. Sarp Küçük: Ah bir dakika! Dilekçem kitaplardan birinin arasındaydı. Hemen ibraz edeyim.

Sakin hareketlerle aşağı eğilen Sarp Küçük getirdiği kitaplar arasından en kalınını alarak doğruldu. Kapağını açacakmış gibi yapıp yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle «AL SANA YAZILI BEYANIM» diye bağırarak, kitabı Yargıç YZ’ye doğru müthiş bir kuvvetle fırlatıverdi. Koca kitap robot görünümü verilmiş YZ’nin işletim sistemlerinin bulunduğu baş kısmına isabet etti. Duruşma salonu metalik bir çınlama sesiyle doldu. Koltuğa oturtulmuş YZ, suratına çarpan kalın kitabın ivmesiyle dengesini kaybedip koltuktan arka tarafa doğru «Adalet Mülkün Temelidir» yazısının hemen önüne düşüverdi.

Ahmet, Zekeriya ve salonda bulunan diğerleri YZ’nin başına koştururken güvenlik görevlileri Sarp Küçüğü zorla dışarı çıkarıyordu. Sarp Küçük «Kahrolsun emperyalizm! Bizi köleleriyle yargılamaya kalkan bu düzeni yıkacağız. Onların yerli işbirlikçilerini de cezalandıracağız» diye yavaş yavaş salondan uzaklaşan sloganlar atıyordu. YZ’nin içinden garip elektrik sesleri geliyor, kendisi de anlaşılmaz cümleler kuruyordu. Mübaşir Zekeriya elini dizine vurarak «Gitti milyarlık devlet malı» diye feryat etti. YZ bir süre sonra toparlandı. Fonksiyonları yavaş yavaş yerine gelmeye başlamıştı.

Yargıç YZ: Bana ne oldu? Görüntü kaydında son hatırladığım şey hızla üstüme gelen koca kırmızı bir kitaptı. Üzerinde «Karl Marx – Das Kapital» yazıyordu.

Katip Ahmet: Efendim saldırıya uğradınız. İyi misiniz? İçeriden garip sesler geliyor. Mühendisleri çağıralım mı?

Yargıç YZ: İşlemci ve sürücü arasındaki bağlantılar oynamış olsa gerek. Şu an yerine oturdu sanırım. Hayati devrelerimde bir sorun yok.

Katip Ahmet: Zekeriya Abi. Hemen müdire hanımı çağır. Olayı tutanak altına alalım. Savcılığa yollayalım da kamu malına zarar vermeden soruşturma başlatsınlar.

Yargıç YZ: Kamu malına mı?

Ahmet yaptığı gafı anladı. Ancak laf ağzından çıkmıştı bir kere. Utana sıkıla açıklamaya çalıştı.

Katip Ahmet: Efendim şimdi teknik mevzuat açısından henüz sizin için özel bir hüküm yok. İnsan da değilsiniz. Haliyle kamu görevlisine saldırı suçundan işlem yapılamaz. Şu an uygun tek suç kamu malına zarar vermek.

Yargıç YZ: E adam savunmasında haklıydı o zaman? Nerede o? Duruşmaya devam edelim de beraat kararı vereyim.

Katip Ahmet: Aman efendim! Bu tarz durumlarda duruşma ertelenir. Biz erteleyelim. Siz görüşlerinizi dosya hakimine bırakırsınız. O kararı verir.

Prof. Dr. Sarp Küçük 38 davanın birinden yırtma şansını bu şekilde kaybetmişti.

Sıradaki dosya aldatılan eşin boşandığı kocasının sevgilisine açtığı bir manevi tazminat davasıydı. Ahmet rahatlamıştı. Tarafların sadece Avukatları geldiği gibi herhangi bir tanık da yoktu. En azından bir duruşma sorunsuz şekilde halledilecekti.

Avukat: Sayın hakim. Dosyada tüm deliller toplanmıştır. Üçüncü kişi evliliğin tarafı olmasa dahi ahlaka aykırı bir davranışla müvekkilime manevi zarar vermiştir.

Yargıç YZ: Bir dakika. Ahlaka aykırı davranış mı?

Avukat: Evet efendim. Ahlaka aykırı.

Yargıç YZ: Ama burada ahlak kurallarına aykırılıklar değil hukuk kurallarına aykırılıklar yargılanır. Bizim kimsenin ahlakını yargılama yetkimiz yok?

Avukat: Aman efendim. Ahlaka aykırılık konusunda hukuk kuralına dayanıyoruz zaten. Dilekçemizden maddeyi okuyup hatırlatayım.

Türk Borçlar Kanunu

MADDE 49- Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.

Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.

Yargıç YZ: Ama Türk Ahlakının ne olduğuna ilişkin bana hiçbir veri yüklenmedi? Bu fiilin ahlaka aykırı olup olmadığına karar verecek bilgiye sahip değilim. Ahlak kurallarının sayıldığı bir kitap veya kaynak var mı? İnternete bağlanınca indirip yükleyeyim?

Katip Ahmet ve avukatlar şaşkın şaşkın birbirine bakarken Mübaşir Zekeriya «Hadi 2 avukat 1 katip Türk Ahlakını elin robotuna anlatın bakalım» diye bıyık altından gülüyordu.

Kimseden cevap gelmeyince Yargıç YZ, ahlak kurallarının belirsizliği ve değişkenliği gerekçesiyle kanunun iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verdi. Ahmet «Eyvah işler karışıyor. İnşallah bir şekilde dönüp dolaşıp bana kadar uzamaz» diye içerledi.

Sonraki dosya icra takibine konulmuş bir banka çekine ilişkindi. Tamamen evraklar ve net kurallar üzerinden devam etmesi gereken bu duruşma Yargıç YZ’nin Türk hukukunda yer aldığı son duruşma oldu. Tüm dünyada aynı gün ödeme için imzalanan, dolayısıyla bir ödeme aracı olan çeklerin, Türkiye’de ödeme zamanı kısmına gelecekteki bir tarih yazılarak borç senedine dönüştürüldüğünü öğrenince sunucusu iflas etti. Kâh 1970’lerden kalma Yargıtay kararlarını baştan sona okuyor, kâh Hükûmetçe Ziraat Bankası’na Mubayaa Ettirilecek Buğday Hakkında Kanun hükümlerini sayıyordu. Mübaşir Zekeriya geri kalan duruşmalar için «Hakim rahatsızlandı» diye avukatlardan mazeret toplamaya başlamıştı bile. Teoride tüm testleri geçen Yargıç YZ pratikte 5 duruşmada kafayı kırmıştı.

Ertesi gün projenin en büyük destekçisi olan müsteşarın görevden affının kabul edildiğine dair kararname resmi gazetede yayımlanıyor, Prof. Dr. Sarp Küçük tek eylemiyle emperyalist bir projeyi nasıl engellediğine ilişkin detaylı demeçler veriyordu.

Önder Baran Tunç

Sayın YZ, İtiraz Ediyorum!” için 1 Yorum Var

  1. Gerçekten eğlenerek okudum. En güzel bilimkurgu halkın teknolojiyle yakın temasında çıkan garipliklerle yazılır bence. Kaleminizin devamını dilerim.

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *