Öykü

Dokuz Gezegen

Son günlerde Gezegenler Komitesi’nin gündemi oldukça yoğundu. Acil bir toplantı için dokuz gezegenin yöneticileri Marve Gezegen’ninde bir araya geleceklerdi. Marve, her açıdan en gelişmiş ve Gerçek Göç’ten sonra yaşamın kurulduğu en eski gezegendi. Toplantının konusu ise herkes tarafından biliniyordu. Etkisi ve şiddeti artan, ticaret ağlarına yapılan saldırılardı gündemin en önemli başlığı.

İnsanlar Dünya’yı tam anlamıyla terk edeli -kesin olmamakla beraber- üç yüz elli yıl kadar oluyordu. İlk araştırmaların başlaması daha da geçmişe dayanıyordu elbette. Dünya fiziksel varlığını devam ettirse de yaşam artık pek mümkün değildi. Çeşitli savaşlar, salgınlar, iklim değişiklikleri, doğal afetler vb. olaylar sonucunda kaynaklar hızla tükenmişti. Doğa, artık karşı konulması güç bir hale gelmişti. Tüm bunlara paralel olarak yeni yaşam alanları keşfetmek uğruna teknoloji ve bilim alanlarında büyük yol katedilmişti. Büyük çaplı sorunlar meydana gelmeden önce insanların uzaya karşı merakı sadece meraktan ibaretti. Fakat gelişen olaylar karşısında Dünya’nın ve insanlığın tehlikeye girmesi, bu merakı bir arayışa çevirmişti. Sonucunda da “Gerçek Göç” adı verilen Dünya’yı terk ediş gerçekleşti. Ve birbirinden farklı dokuz gezegende insanoğlu varlıklarını/yaşamlarını yeniden inşa etti/yapılandırdı. Artık insanlar arasında Dünya’da olduğu kadar suç işlenmiyordu. Hatta neredeyse hiç “suç” sayılabilecek eylemler gerçekleşmiyordu. Tüm gezegenlerdeki toplam suç oranı yüzde birin altındaydı. Fakat uzun yıllar sonra ortaya çıkan bu saldırılar bir istisnaydı.

Marve’nin idare edildiği binada tüm hazırlıklar tamamlanmıştı. Toplantının gerçekleşeceği odada bulunan büyük, yuvarlak bir masa üzerinde her bir gezegenin adının yazdığı kartlar sıralanmıştı. Marve, Sergat, Taraful, Reganal, Otrass, Vorgot, Yuksrai, Loxirat, Atrils. Her biri hazır bir şekilde yöneticileri bekliyordu. Vakit geldiği zaman sade bir şekilde dizayn edilmiş, yeteri kadar aydınlatılmış olan odada, gezegenlerin idarecileri yerlerini almıştı. Bu yöneticiler arasında herhangi bir hiyerarşi söz konusu değildi. Kişisel farklılıklar haricinde aralarında bir fark yoktu.

Marve yöneticisi R. William Richard ev sahibi olmasının da etkisiyle söze giren ilk kişi oldu.

“Saygıdeğer yöneticiler, hepiniz Marve’ye hoş geldiniz. Sizleri burada ağırlamaktan ve siz dostlarımı tekrar görmekten büyük bir mutluluk duyuyorum.”

Masadaki diğer kişiler hafif bir baş hareketi ile R. William Richard’ı selamladılar. Ardından da kendi aralarında ufak bir selamlaşma gerçekleştirdiler. Kısa süren bu selamlaşma seremonisinin bitmesiyle Richard sözlerine devam etti.

“Bugün burada bulunma sebebimizi hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Son zamanlarda etkisi artan ve bizi son derece zorlayan, ticaret ağımıza yapılan saldırılara kalıcı bir çözüm bulmak için bir aradayız. Bugüne kadar uyguladığımız politikalar ne yazık ki kesin bir sonuç vermişe benzemiyor. Gezegenlerimiz ve insanlar için ticaretin ne kadar mühim olduğunu hatırlatmama gerek olduğunu sanmıyorum. Hepimiz bunu biliyoruz.”

Evet, gezegenler arasındaki bu ticari akış gerçekten de çok önemliydi. Her gezegen farklı bir yapıda olduğu için bazı madenler, tarımsal ürünler, çeşitli materyaller tüm gezegenlerde yeterli miktarda değildi. Ya da hiç bulunmuyordu. İşte buna bir çözüm olarak Gezegenler Komitesi önderliğinde, uzun yıllar süren çalışmalar sonucu, çok gelişmiş bir ticaret ağı kurulmuştu. Bu sayede eksik veya yetersiz sayılabilecek ürünlerin gezegenler arası transferi sağlanabiliyordu. Fakat şimdi ise bu ticaret ağı büyük bir tehlike altındaydı.

1. William Richard, “Mümkün olduğunca çabuk hareket edip, bir çözüm bulamazsak çok uzun bir zaman geçmeden Dünya’da yaşadığımız senaryolar tekrar gerçekleşebilir. Sizlerin de bildiği üzere bir süredir Sayın Thomas Caldar konu üzerinde araştırmalar yapıyordu. Sevgili Thomas,” diyerek sözü ona bıraktı.

Thomas Caldar, Otrass Gezegeni’nin yöneticisiydi. “Teşekkürler Richard. Sayın komite üyeleri,” diyerek baş selamını verdi. Hafifçe boğazını temizleyerek sözlerine başladı.

“Sizler de kabul edersiniz ki büyük zorluklarla kurduğumuz bu sistem ve içinde yaşayan tüm insanlar için bu saldırıların bir an önce önüne geçmeliyiz. Karşımızda tam olarak kim ya da kimler var henüz kesin bir bilgiye sahip değiliz. Fakat elde ettiğimiz bazı bilgiler de var. Bunları sizlerle paylaşmak isterim,” diyerek ayağa kalktı.

Masanın ortasından bir hologram ortaya çıkmıştı. Bu görüntülerde bazı yüzler, o yüzlere ait isim, yaş ve kısa bilgiler yer alıyordu. Konuşmasına oda içerisinde gezinmeye başlayarak devam etti Thomas.

“Burada gördüğünüz yüzler “Dünya Örgütü” üyelerinden bazıları. Haklarındaki detaylı bilgileri hepinize yolladım, daha sonra inceleyebilirsiniz.” Sözleri, yumuşak bir ses tonuyla Sergat yöneticisi Elena Parvin tarafından kesildi.

“Kusura bakmayın ama bu isme nereden ulaştınız? Dünya Örgütü’ne yani.”

Elena Parvin, oldukça zarif, genelde açık saçları ve yeşil gözleri ile oldukça dikkat çeken bir kadındı.

Thomas Caldar alaycı bir ses tonuyla “Sayın Parvin sanırım son gelişmelerden uzak kaldınız. Üç hafta önce araştırma birlikleri tarafından yakalanan biri. Adı James. 12 yaşında. Örgütle doğrudan ya da dolaylı bir bağlantısını bulamadık. Bize bu ismi o verdi. Hatırlamanıza yardımcı olabildim mi?” cevabını verdi.

Elena Parvin biraz afallamış ama kendisini hemen toparlamıştı.

“Evet Bay Caldar. Teşekkür ederim. Gayet açıklayıcı oldu. Fakat biliyorsunuz ki kişisel olarak zor bir dönemden geçiyorum. Ayrıca anlayışınız için de teşekkür ederim,” dedi.

Elena Parvin, bir ay önce kız kardeşi Elita Parvin’i kaybetmişti. Ailesinden geriye kalan tek kişi kendisiydi artık. Yine de oldukça güçlü durmayı başarabiliyordu. Ve bunu yaparken tüm zarifliğini koruyordu. Bu iğneleyici cevap karşısında Thomas Caldar utancını gizleyemedi.

“Haklısın Elena üzgünüm. Başımızdaki bu dert… biliyorsun,” dedi.

Bu konuşmanın özel bir yere doğru gidip, asıl konudan uzaklaşılmasını engellemek için Vorgot yöneticisi olan Harold Frey, güçlü ve gürültülü bir şekilde öksürerek dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Harold sert bir görünüme sahip olsa da oldukça eğlenceli bir insandı. “Gerçekten öksürmedim,” diyerek yüzüne bir gülümseme kondurdu. Harold Frey’in “açık” imasından sonra Thomas, “Müsaadenizle devam ediyorum,” dedi.

“Bu örgütün nihai amacının Dünya’ya geri dönebilmek olduğunu düşünüyoruz. Büyük Göç’e karşı olan bir grup. Gezegenler Birliği’ne karşılar. Dünya’nın asla terk edilmemesi gerektiğini, kurmuş olduğumuz yeni düzen için harcanan kaynakların Dünya için harcanmış olsaydı kurtulabileceğini düşünen bir yapı.

“İyi de Dünya’yı kurtarmak için bizden önceki insanların tüm enerjilerini, vakitlerini harcadıklarını bilmiyor mu bunlar? Tarih kitaplarında her biri yazıyor.” diye söylendi Regenal yöneticisi Susan Kaller.

Thomas Caldar, lafının ikinci kez bölünmüş olmasından rahatsız olsa da bunu belli etmeden “Bu konuda bir bilgimiz yok Susan,” dedi.

Susan Kaller’den ya da başka birinden cevap beklemeden “Ticaret ağılarının güzergahları belli. Bu yolların değişik noktalarında saldırılarını gerçekleştiriyorlar. Yol kesen eşkıyalar sanki. Yapmış oldukları saldırılardan biliyoruz ki silah güçleri var. Fakat ne büyüklükte kesin bir bilgimiz yok. Ayrıca aktif ve pasif olmak üzere bünyesinde kaç kişiyi bulunuyor onu da bilemiyoruz. Ticaret araçlarını yağmalamaları ile maden, gıda, giyecek gibi ihtiyaçlarını karşıladıkları bilinenler arasında. Ama ayrıca bulundukları bölgede veya bölgelerde elde edebildikleri malzemeler veya üretimleri var mı bunu da bilmiyoruz. Şimdilik sizlere söyleyebileceklerim bunlar. Fakat çalışmalarımız devam ediyor. Teşekkür ederim,” diyerek Otrass yazılı kartın önündeki yerine oturdu.

Oturur oturmaz Thomas Caldar, Elena Parvin ile göz göze geldi. Mahcubiyetinin hâlâ devam ettiği bakışlarından anlaşılabiliyordu. Elena da bu durumu fark etmişti. Ufak bir tebessüm ve içten bir bakış ile “Sorun değil Thomas” der gibiydi. Elena’nın bu hareketi Thomas’ı biraz olsun rahatlatmıştı.

“Teşekkür ederiz Sayın Caldar,” dedi R. William Richard.

Bu sesle beraber Thomas kendine gelip, hafif bir şekilde ayağa kalkarak masadakileri selamladı.

“Sayın yöneticiler toplantıya otuz dakika ara veriyoruz,” bu sözler de William Richard’a aitti.

Toplantıya kaldıkları yerden devam etmek için bütün yöneticiler yerlerini almışlardı. İkinci bölümün ilk kırk beş dakikası saldırılara karşı alınabilecek önlemleri tartışmakla geçmişti. Vorgot, Regenal ve Atrils yöneticileri askeri gücün arttırılmasını, Otrass ve Sergat -farklı nedenlerden- daha fazla bilgi elde edilmesini ve ardından hamle yapılmasını, Marve, Taraful ve Loxirat saldırıları düzenleyen, işleyişin başındaki kişi veya kişilerle gerekirse anlaşma yoluna gidilmesini ve bunun için planların hazırlanması gerektiğini, Yuksrai ise ticaret yollarının değiştirilmesini -ki bu neredeyse imknsızdı- öneriyordu. Tüm bu fikirler sonucunda ortaya kesin bir karar çıkmamıştı. Her bir yönetici dört haftalık bir çalışma sürecinden sonra oluşturdukları önerilerin tekrar görüşülmesi kararına varıldı. Bu süre zarfında araştırma işlemleri genişletilerek devam edecekti. Toplantının geri kalan kısmında ise diğer başlıklar görüşüldü. Gündemde saldırılardan daha önemli bir konu olmadığından bu kısım herhangi bir pürüz yaşanmadan atlatıldı. Son sözler söyledi ve tüm yöneticiler -R. William Richard hariç- gezegenlerine doğru yola çıktı.

Toplantının üzerinden üç hafta sonra tüm gezegenlerde, caddelerde, sokaklarda bütün ekranlarda bir bildiri dolaşıyordu.

“Bütün insanları selamlıyoruz. Biz Dünya Örgütü. Bu bildiri ile şu bilgiyi vermek isteriz ki ticaret ağlarına yapmış olduğumuz saldırılara bugün itibariyle sonsuza denk son veriyoruz. Sizlere yaşattıklarımız için her birinizden özür diliyoruz. Lütfen kabul ediniz. Bilmeyenler için açıklamak isteriz ki, yapmış olduğumuz saldırıların tek sebebi Dünya’ya olan özlemimizdir. Bizler, kurulmuş olan yeni düzen içerisinde kendimize yer bulmakta zorlandık, zorlanıyoruz. Biliyoruz ki eylemlerimize devam etmemiz durumunda istediğimizi elde edecektik. Fakat kayıplarımız daha büyük olacaktı. Yine de Dünya’ya olan arzumuz sönmedi. Kendi içimizde yenilenerek amacımız doğrultusunda ilerlemeye devam edeceğiz.

Bütün yöneticileri selamlıyoruz. Hiçbirimiz bilinçli olarak teslim olmayacağız. Fakat yönetimler tarafından yakalanırsak, herhangi bir karşılıkta bulunmayacağız. Kimliklerimizi hiçbir şekilde açığa çıkarmayacağız. Tarafımızdan kaynaklanan zararların bir kısmını karşılayacağız. İlerleyen günlerde sizleri bu konuda özel olarak bilgilendireceğiz.

Herkese teşekkür ederiz.

Şimdi yanınızdakine bir bakın. Belki de Dünyalıdır.”

Bu bildiriden haberdar olan herkes büyük bir şok ve mutluluk yaşamıştı. Özellikle yöneticiler sevinmişti bu gelişmeye. Artık mücadele etmeleri gereken bir güç yoktu karşılarında. Yine de tedbiri elden bırakmamak için ticaret ağlarındaki güvenlik açıklarını tespit edip çözüm üretmeye çalışacaklardı. Bunun yanında Dünya Örgütü hakkında bilgi edinmeye ve üyelerini ortaya çıkarmaya çalışacaklardı. Fakat bu konuda pek başarılı olamayacaklardı. Yine de böylesine büyük bir tehdidin ortadan kalması yöneticiler için yeterliydi.

Dünya Örgütü temelde, amaçları kötü olan bir yapılanma değildi. Evlerinden zorla atılmış insanlardı sadece. Kendileri için atıldılar Dünya’dan. Yaşayabilmeleri için. İstedikleri tek şey yuvalarına dönmekti. Yeni gezegenlerden hiçbirine alışamamışlardı. Hepsi onlar için yabancıydı. Bu belki de onların yetersizlikleriydi bilinmez ama bu nedenle de yargılanacak değillerdi. “Siz Marve’ye, Atrils’e veya diğer herhangi bir gezegene alışamadınız” diye suçlanacak değillerdi. Dünya’yı tekrar kazanmak, kurtarmak için seçtikleri yol doğru muydu tartışılır. Ama bu yoldan vazgeçmişlerdi artık. Yine de Dünya’yı düşlemekten hiçbir zaman vazgeçmediler.

Mehmet Can Öner