Öykü

Bir Hayır Demedikleri İçin

Biyolog, gayet şık giyinmiş, hafif siyah sakallı, gözlüklü bir uzaylıydı. Bayburtius gezegenini bilinmeyen bir yılda, Ushikemeleughitus gezegeninden şu an kullandığı zaman makinesini çalarak gelmişti.

Bayburtius gezegeni, nüfus olarak evrendeki en küçük gezegendi. Gezegen dağlık, suyu nüfusa yetebilecek kadar azdı. Bu tek su kaynağıda Yıldırım okyanusuydu. Gezegene ismini veren Bayburt ülkesinin içinden geçmekteydi.

Zaman makinesi, lüks villasının yanındaki otoparkındaydı.Oraya gitti ve kapıyı açtı. Burada bir klasik araba, son model başka bir araba ve Ankesör vardı. Arabaların ve Ankesörün üstü branda ile kapalıydı. Arabaların brandasını kaldırıp indirerek kontrol etti. Daha sonra ise Ankesör’e geldi. Brandasını kaldırıp elleriyle metal gövdesine dokundu. Eski ankesörlü telefon kulübelerinde bulunan cam, Biyolog’un Ankesöründe yerini sarı metallere bırakmıştı.

Acil durum dolabında yer alan anatharı almaya gitti. Geri döndüğünde anatharı yerine takarak Ankesör’ü açtı. İçeriye girdi. Bir el şıklatmasıyla ile de ışıklarını yaktı.

Ankesör’ün içi dışından büyüktü. Her tarafta Doctor Who kitaplar ile Atatürk’ün okuduğu ve konusu olduğu kitaplar bulunmaktaydı. Atatürk ile ilgili olan kitaplar Türkçeydi. Öyle bağımlıydı ki bu ikiliye, Ankesör’de yer alan iki tabloda yerleri vardı.

Ankesör’de bir de radyo bulunmaktaydı. Biyolog uzun yolculuklarda Selda Bağcan, İzmir Marşı ve Alevi deyişleri dinlemeyi severdi. En çok dinlemekten haz aldığı şey, İzmir Marşı’ndan sonra, Şah Hatayi Deyişlerinden Muhabbet Bağında idi.

Radyoyu açtı, müzik çalmasını istedi. En sevdiklerinden Muhabbet Bağında çalmaya başladı.

Muhabbet bağında bir gül açıldı
Bir derdim var bin dermana değişmem
Yüküm lal-i gevher mercan saçarım
Bir derdim var bin dermana değişmem

Şarkı bittikten sonra bir tura çıkmak istedi Biyolog. Evrende bulunan herhangi bir gezegene. İlk önce Munduscoffee gezegenine yolculuğa çıktı. Gezegene ulaştığında en güzel kahvelerin tadına ilk defa baktı. Haz almıştı. Kendi gezegenine götürse, bir kapitalist sistem kurabilirdi kahvelerle.

Daha sonrasında ise Aurumpacem gezegenine eski bir arkadaşı olan Jalto’yu ziyarete gitti. Bu gezegen ise, her yerinde altın gibi bir maden vardı. Ancak son kurşun atılalı bir milenyum olmuştu. Jalto’ya başka gezegenlerede barış ve özgürlük gitmesi için kendisiyle gelmesini istedi. Jalto bunu kabul etti. O da artık Ankesör’ün yolcusuydu.

Başka bir gezegene gittiler, her kişinin süper kahraman olduğu Nonestsuper gezegenine. Non est super kelimesi Latince’de süper olmayan anlamına geliyordu. Gayette haklı bir gezegen ismiydi. Herkesin süper kahraman olduğu bir yerde, süper kahramana hiç bir zaman ihtiyaç olunmazdı. Buranın kötü bir yer olduğunu anlayınca uzayın ve zamanın derin bir köşesine doğru ayrıldılar

* * *

Son olarak geldikleri yer, 2019 yılının Mart ayında, Kenntill gezegeniydi. Jalto ile Biyolog oturdukları yerden kalkıp, kapıyı açtılar. Kulübeden çıktıklarında eski sanat faaliyetleri kursunun arkasındalardı.

Tüm erkekler, sarıklı ve sakallı bir biçimde dolaşmaktaydılar. Kadınlardan ise hiç bir şekilde eser yoktu. Sanat Faaliyetleri Kursu, Camii’ye çevrilmişti.Okullarda milliyetçi marşlar yasaklanmıştı.

Arkalarından bir polis düdük çaldı. Biyolog, polis armasında Dunik bayrağının kaldırıldığını fark etti. Bu durumdan çok rahatsızdı polis bağırdı.

“Kaçmayın!”

Biyolog ve Jalto koşmaya başladı, poliste arkalarından. Sağa dönüp, sola dönüp, bir sakallıyı devrirerek koşmaya devam ettiler. En sonunda bir kapının ardından bir el uzandı onlara. Polis bunu görmemişti. Bu el bir kadına aitti. Dışarda gezmesi yasak olan kadına.

Kadın, Biyolog’u çektikten sonra, Jalto, Biyolog’un arkasından geldi. Düdük sesi ötmeye devam etti. Bu ses 30 saniye sonra kesildi.

Biyolog ve Jalto, Kadına doğru baktılar. Kadın adeta bir Turgut Uyar şiiri kadar güzeldi. Biyolog’un aklına Turgut Uyar’ın “Tomris Uyar için Bir Şiir Kurma Çalışması” şiirinden şu dizeler aklına geldi.

“Seversin diye söylerim her şeyi, sana uygun olsun
 Çünkü her şeyin birbirine uygununu sen bulursun
 Gel ellerini ver en güzel ellerini öyle
 Ruhum, ateş yüreğim, kokum birlikte öyle…”

Kadın’ın yemyeşil gözleri, Munduscoffee gezegeni kadar bir güzelliği vardı. Her gülüşünde öldürebilirdi insanı. Dik merdivenlerden yukarı doğru çıktılar. Güzel bir turuncu ile boyanmış odaya oturmalarını söyledi Kadın.

Kadın’ı eğer yazar olarak ben değilde, Biyolog olsaydı, kelimeler kifayetsiz kalırdı. Ama bunların hiç bir önemi olmamalı diye düşündü. Çünkü şu anki ütopya, her şeyden daha önemliydi. Dünyada bir hata, bu yanlışın ortaya çıkmasını sağlamıştı.

Televizyon kumandasını alan Jalto, açtı. Ekrandaki tüm kanallar, iktidara bağımlıydı. Kanallarda Batı ve Doğu’da darbe girişimine katkısı olduğu iddia edilen 14 milyon kişi kendi şehirlerinde kurşuna dizileceklerdi. Çocuklar, eğitim görerek, beyni silinmiş yeni sarıklılardan olacaklardı. Biyolog ekrana baktığında “Aman Allahım!” dedi.

“Bu ülkede bu tür şeyler çok normal. Eğer buna ‘Aman Allahım!’ diyorsan onlara ne diyeceksin kim bilir.” dedi, Kadın.

“Önceki ziyaretimde burası, hiç böyle değildi.”

“Nasıldı?”

“Her şey yeniden kuruluyordu.  Fabrikalar, dükkanlar…”

“Nerelisin sen?”

Şimdi, Kadın’a uzak bir gezegenden geldim diyemezdi. Dese bile Kadın inanmazdı. Kadın, Bilim ile ilgili hiç bir şey bilmiyordu çünkü.

“Agintalıyım.”

“Aginta?”

“Kuzey Combia kıtasında bir ülke.”

Biyolog, daha sonradan Kadın’ın kıtalar hakkında da bilgisi yok olduğunu sezdi. Bu ülke nasıl bir ülkeydi? Böyle cani ülkeler hala var mıydı gibi düşünceler kurdu. Jalto çıktı geldi o turuncu odadan. Heyecanlı bir biçimde konuşmaya başladı.

“Ee gençler ne yapıyoruz?”

* * *

Biyolog, düşündü, düşündü ve yine düşündü… Bu asil ülke, nasıl bir kara çöplüğe dönüşmüştü? Bunları sormak için Kadın’a yöneldi.

“Adın neydi senin?

“Benim mi? Şey.. Beizo.”

Beizo… Aman tanrım ne kadar fantastik bir isim dedi kendi içinden. Ama şu an ki durumdan daha önemli değildi. Kendini kadından alıkoymaya çalışsa bile, dinlediği bir Farsça şarkı, kulaklarında çınlanmaktaydı.

?Mreyti, ya Mreyti, Rah Ehkilik Hkayti, Oulili Ana Min, Inti Ana w Ana Inti, Mahma Kberti w Tghayarti Bi Ouyouni Inti ‘s Sâbti, Ya Mreyti.?

“Şimdi bana cevap vermen gerekiyor. Burada, her şey ne zaman kötüleşti?”

“2017, Nisan ayı.”

“Peki, neden?”

“Bir referandum yüzünden. Çoğunluk demeyelim de ülkenin yarısından sadece bir fazlası evet dedi. O günden beridir durum bu.”

Jalto’ya seslendi Biyolog. Şu işi halledelim, dedi. Koşup gelen Jalto ile beraber merdivenden aşağıya doğru inmeye başladılar. Beizo, aşağıya inmeyip yukarıda kaldı.

Kapıyı açan Biyolog, sağına soluna baktı. Yukarı tarafta bir polis vardı. Elinde bir cop vardı bu sefer. Düdükte ağzındaydı. Salak salak öttürmekteydi. Biyolog ve Jalto, polise görünmeden koşmaya başladılar. Görünmeden dediğime pek bakmayın. Polis onları fark ettiğinde arkalarından düdüğünü öttüre öttüre koştu.

* * *

Bu çok aksiyonlu olan koşu, Biyolog ve Jalto’nun Ankesör’e ulaşıncaya dek sürmüştü. Biyolog sesli komutu açıp Ankesörden 2017 Nisan’a gitmek istediğini söyledi. Feci bir gürültüyle, anında harekete geçti. Bu ses zaman yolculukları sırasında gayet normaldi.

Dunik’te herhangi bir şehirdeki okul tuvaletine iniş yapmışlardı. Biyolog bunu Ankesör kamerasından gayet net bir biçimde görmekteydi.

Biyolog, konuştu.

“Janto, kardeşim. Şimdi senden bir ricam var. Bak, şu yeşil kapının arkasına girmeni istiyorum.”

“Tamam kardeşim. Ne için?”

“Sen kapının arkasında görünmez gibi olacaksın ama görünmez olmayacaksın. Yani, seni kimse fark etmeyecek. Zamanı durdurarak iki kişinin imzasını falan atıp onların yerine Hayır damgasını basacaksın. İki kişinin ismini de şu an almaya çalışıyorum.”

İsimler ekranda belirdi. Biyolog, Janto’ya bu iki ismi söyledi.

“Ogonc Fulliz, Bilggsu Poyyat. Bu isimler oy kullanmaya gelmemiş. 12 no’lu sandığa gideceksin. Şimdi zamanı donduruyorum ve sana şans diliyorum. 600 saniyen var. Bu süre bütün galaksiyi değiştirmeye yeter.”

“Tamam o zaman çıkıyorum.”

“İyi şanslar.”

* * *

Çıktı kapıdan Jalto. Mavi duvarlarla kaplı okulda 12 no’lu sandığı aradı. Buldu da.

Sandık görevlilerinin kağıtlarını karıştırdı. İki isminde olduğu tüm kağıtlara, tüm seçmenlerin yaptığı gibi imzaladı. İkişer tane evet ve hayır yazan oy pusulalarını alarak oy kullanılan yere doğru gitti. Hayır’a bastı her ikisinide sandığa attı.

* * *

Biyolog, elinde Nutuk kitabı ile kahverengi koltuğunda oturmaktaydı. Nutuk kitabının 232. sayfasını okumaktaydı. Jalto kapıyı açıp içeriye girdi. Biyolog ona doğru bakıp, şu sözleri sarf etti:

“Hallettin mi, kardeşim?”

“Evet. Geri dönebiliriz.”

“Önce birkaç şey bakmamız gerekiyor. Beizo..”

O çok sevdiği Beizo’yu tekrar görmek istemişti. Ankesör’ü o düşüncede çalıştırdı.

* * *

Ankesör, görünmemezlik modundaydı. Kapıdan her ikisi dışarı çıkıp ona doğru bakıyorlardı. Beizo, bir fizik mühendisi olmuş, difensiyel denklemler üzerine konuşma yapmaktaydı. Biyolog hala Beizo’ya aşk gözüyle bakıyordu. Şu anda ben durumu düzelttim dese inanmazdı.

Dışarıya, huzurlu ve özgürlükçü bir sistem vardı. Şu an her şey 10 numaraydı. Biyolog, sevinmişti. Bütün her şeyi düzelttiği için.

Ankesör, Biyolog’a uyarı bildirimi gönderdi. Bu onda, hafif kol titremesi olarak geri döndü. Ankesör’e gitmeleri gerektiğini belirtti Jalto’ya.

“Evren’de bir bozulma var Jalto!”

SON

Atakan Güngör

Bir Hayır Demedikleri İçin” için 12 Yorum Var

  1. Mobil Word’ün otomatik düzeltmelerine maruz kaldım. Devrik cümlelerin çokluğunun nedeni bu.
    Gelecek ay Hızır ile İdris’in savaşını anlatacağım. İyi okumalar! ?

  2. Merhabalar. Öncelikle cesaretinizden dolayı kutlayayım 🙂 Referandum yüzdesini önceden görmüşsünüz bunun için de tebrikler. Öykünüze gelecek olursam önceki öykülerinize nazaran çok daha başarılı buldum. Belki biraz daha uzun cümleler ve daha uzun paragraflar, ve de dikkatli bir imla ile metnin seviyesini de yukarılara çekebilirsiniz. Katettiğiniz yol dikkat çekici, devamını diliyorum. Hızır ile İdris’in savaşını okumak da eğlenceli olacak. Ellerinize sağlık.

    1. Öncelikle yorumunuz için teşekkür ederim. Gelecek ay ki öykü üzerine düşünmekten dolayı yorumunuzu biraz geç yanıtlayabildim. Gelecek ay ile ilgili bir iyi bir kötü haberim var. İyi haber, imlayı biraz daha düzeltmiş olmam. Kötü haberim ise, gelecek ayki öyküde 297 kelime var.

  3. Merhabalar, öykü hakkında hislerim biraz karışık aslına bakarsanız. Normalde okuduğumun içinde bu denli ‘açık’ mesaj bulunmasını sevmem. Hatta biraz daha dürüst olursam nefret ederim. Bilim-kurgunun belki de en güzel yanı verebileceği mesajı ‘karıncaları’ kullanarak bile verebilmesi iken açıkça vermeyi gereksiz görürüm. Ancak her şeyin berbat hissettirdiği böyle bir günde mesajın açık olup olmaması KİMİN UMRUNDA!-sesimi yükseltmemin kusuruna bakmayın lütfen-. 🙂 O yüzden ilk kez bu kadar açık mesajlarla dolu bir hikayeye bayıldım, hele birde absürd bilim-kurgu iken nasıl beğenmem. Ellerinize sağlık.
    Ufak tefek birkaç yazım hatası vardı, örneğin ‘şıklatmasıyla ile de’, ‘ile’ fazla. Okurken diğerlerini maalesef not almadım, aklımda sadece bu kaldı. ’10 numara’ dediğiniz yerde, ‘on numara’ şeklinde yazmanızı tercih ederdim. Birde şahsi bir müdahale olacak, kusuruma bakmayın ama kaç defa okursam okuyayım şu cümle bana her seferinde yapmacık geldi: “Aman tanrım ne kadar fantastik bir isim dedi kendi içinden.”
    Velhasılıkelam, yukarıda belirttiğim noktalar kesinlikle öyküyü beğenmemi etkilemedi, sadece üzerinden geçmeyi düşünürseniz ileride, size yol gösterebilsin istedim. Öykünüzü çok beğendim ve son olarak 2019 yılında öngördüğünüz geleceğin gerçekleşmemesini dileyerek yorumumu sonlandırıyorum. Kaleminize kuvvet. 🙂

    1. Beğendiyseniz ne mutlu bana! “Aman tanrım ne kadar fantastik bir isim dedi kendi içinden.” Bu sözcük bence bir fazlalık değil, Biyolog’un yaşamış olduğu Bayburtius ve doğum yeri olan Ushikemeleughitus gezegenlerinin kültürünün birleşmesinden oluşan kalıplaşmış kelimelerden. O yüzden ilginç geldi size yani. İmla hatalarının üstünden geçip, biraz daha elini yüzünü düzeltip kendi blog sitemde paylaşırım. Görüşmek üzere!

  4. Merhaba, Sayın Osman’ın ve Sayın Latif’in yorumlarına katılıyorum. 🙂 Sizdeki kopyanın üzerinden geçerseniz güzel bir öyküye dönüşecektir. Gelecek seçkilerde görüşebilmek dileğiyle…

  5. Sayın okurlara.
    Öykünün, eksik ve hatalı kısımları düzeltilmiş olup, en yakın zamanda başka bir yerde yayınlanacaktır. Yayınlandığı zaman bu yorumun altında bulabilirsiniz.

    1. Çok değerli bir öyküydü. Sanırım o kara pazar günü okumuştum öykünüzü. Yorum yazmak şimdiye kısmet oldu.

      Yayımlandığında bir de oradan okuruz artık. Bir zaman makinesi keşfedersem benim de ilk işim nisan 2017ye gelmek olacak artık. İnsanları bu kâbustan uyandırmak gerek.

  6. Merhaba;
    Öykünün başlığını görünce uzun süre okumadan bekledim. Bazı şeyleri sindirmek kolay olmuyor. Sindirebileceğimi de sanmıyorum. Bilim kurgu açısından bakarsak biraz klişe geldi kurgusu ama yaşadıklarımız açısından bakarsak ah dedirtecek cinsten. Kaleminiz dert görmesin…

  7. Canciğeriniz, sevdanız, zaman yolcunuz, Sivas ellerinde sazı çalınan ozanımız… Aktris, başpiskopos, imam, kalpazan, silah kaçakçısı… 72937282904 alemde adı Biyolog, 1 alemde ise adı Satılmış olan saygıdeğer kurtarıcımız Temmuz’da geri dönüyor… Siz sadece Selda Bağcan kasetlerinizi takıp oturun. O sizi saten bulacaktır.

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *