Öykü

Feecafijo

Buraya yazacağım her şeyin bir anlamı olmayabilir. 2 kelimenin art arda gelişindeki rastlantısallık gibi. Cümlelerin arasındaki sınırlar da oynak, belirsiz, şekilsiz hatta bazen içeriksizdirler.

Tıpkı üçüncü nesil bir kahveye gittiğinizde menüde karşınıza çıkan onlarca kahve çeşidi gibi. Hepsinin tat aromaları farklı da olsa tek bir şey önemlidir. Biraz daha canlanmak. Elinizi kıpırdatırken rüzgârın dokunuşlarını hissetmek. Ayak parmaklarınızdan omuzlarınıza doğru çıkan kanın yerini alabilecek kadar güçlü bir maddedir. Ya da arkadaşınızla sohbetinize eşlik eden koyu ve buruk tatlı bir dert emme makinesidir o.

Filtre kahve her şeydir ama ya Tanzania’nın topraklarında oranın kültürüyle büyümüş insanlar için anlamı ne olabilir?

Dodoma’da bir garson, müşterisine “16 saat boyunca soğuk demleme yöntemi ile damlatılan kahve Cold Drip’in tadına bakmak ister misiniz?” diye sorduğunda ne cevap verirsiniz?

Susarsanız, garson devam eder.

“Robusta coffee, sizi tadı çürük elma kokularını andıran filtre kahveler gibi hayal kırıklığına uğratmaz.

“Size umut da vermez ama. İçinizi serinletirken bilincinizi törpüler. Birazdan sizi uyandıracak.”

Ve çocukken bir süre mahallede oynadığınız ve taşındığınız için adı yıllardır aklınıza gelmeyen ama gözlerindeki hınzırlık da unutulmayan o çocukluk arkadaşının adı gelicek.

Cold Drip. Kesinlikle Columbia Chemex içse bu deli çocuğun adını hatırlayamayacaktı. Şimdi ne yapıyordur acaba diyerek boşuna beyninizi yormuyorsunuz. Önemli olan hatırlamaktı.

Gerçeklik ise hatırlanmaz. Yaşanır. Sonra ya arzuya ya da peşinizi bırakmayan hayalet bir gölgeye dönüşür.

Sonsuza kadar filtre kahve içebilirsiniz. Dünyanın bütün kahvelerini deneyebilirsiniz. Çünkü siz uykusuzluğu dayanamaz, yorgunluğa gelemezsiniz. Bu yüzden denemelisiniz. Tanrı kadar enerjik olmayı. Bir anıta dönüşüp sonsuza kadar canlı ve uykusuz gözükmeyi. Menüde adı çok yabancı gelen bir kahve mi var? Size Tanrı’dan bir lütuf olabilir. Mutlaka deneyin.

İçerseniz size Peter Pan’dan bir mektup gelecek ve uykusuzlukların diyarında bir düelloya çağıralacaksınız.

Feecafijo

İşte ilk yudum. Kısa bir sessizlik anını bozan ve ilk yudumu anlamayan çalışan tükürüklerinizin gırtlağınızda bıraktığı kahveli asit tatları.

İkinci yudum. Bir sigarayı söndürürken duyulan tatminlik hissiyle beraber seviştiğiniz tenin hazdan gözlerini devirdiğini izliyor gibisiniz.

Üçüncü yudumda sizi geçmişe çağıran dayanılmaz bir baskıya boyun eğiyorsunuz. Dördüncü yudum. Artık durduğunuz yerden hiç ayrılamayacağınızı görüyorsunuz.

Beşinci yudumda Cold Drip’in üstüne Feecafijo’yu içtiğiniz için cezalandırıldığınızı anlıyorsunuz.

Altıncı yudum. Bütün hayatınız, anılarınız, sizi siz yapan benliğiniz bir kahve seline kapılarak yok olmak üzere.

Feecafijo, ferahlatıcı tadına eklenmiş tütsülü aromalariyla sizi andan koparıp geçmişin sisli diyarlarına götürür.

Yedinci yudumda artık kurtuluşun olmadığı bir büyünün içindesiniz.

Feecafijo, size uykusuzluğun getirebileceği bütün aromaları tattırdı bile. Artık düşleriniz içi boş kabuklar gibi. Yoksunuz.

Helin Jignore

Helin çocukluğunda edebiyatla tanıştığından beri düz insan ilişkilerine karşın bitmek bilmeyen sayfaların arasında. Şiirlerini dünyayı tekrar okumak için yazıyor. Yazma yolculuğuna altı yıl önce başladı, Beşiktaş’ta yaşıyor.

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *