Öykü

Hafifçe Yağan Yağmur

“Yarın arenada sizinle karşılaşacağız değil mi?”

“Öyle görünüyor.”

“Kabalığımı mazur görün lütfen. Kendimi tanıtarak başlamalıydım söze, adım Can, İstanbul’da yaşıyorum, mikrobiyoloji uzmanıyım.”

Avuçlarımın içi terliyordu. Ellerimi istemsizce kısa pantalonuma silerken çaprazımdaki koltukta oturan, otuzlarında gösteren ancak gerçek yaşını hiçbir zaman anlayamayacağım kadının yanıtını bekliyordum. Odada sadece ikimiz vardık. Uyumadan önce tanışmamızı istemişlerdi. Neden, bilemiyorum. Daha fazla cezalandırmak ya da hayatta kalanın sonrasında vicdan azabı ile başbaşa kalması için miydi? Hangi nedenle olursa olsun çok keyifsiz bir buluşmaydı aslında.

“Rebecca adım ancak kısaca Bec diyebilirsiniz. Mesleğiniz, şirket için çalıştığınız intibası uyandırıyor. Burada, Los Angeles’ta yaşayan bir bilim insanıyım. Yarın bu şehirde öleceğim. Sizin ellerinizde.”

Güzel yüzüne acı bir gülümseme yayılmıştı. Bir yanağında belli belirsiz gamzesini görebiliyordum. İyi bir insana benziyordu. Keşke bu ortamda tanışmasaydık diye geçirdim içimden.

“Kesinlikle kabul etmiyorum. Ben de sizden aynı şeyi rica edecektim. Lütfen bir katil olmama izin vermeyin. Ölümü göze alarak vermiştik kararımızı. Yani ben ve sevgilim, dünyaya bir çocuk getireceğiz. O, orada göz altına alındı ben ise burada bir konferanstayken. Bir haftadır hiç konuşma şansımız olmadı. Biz zaten hamile olduğunu iki hafta önce öğrenmiştik. Ne kadar safız. Yani sevgili Bec, doğumu ve ölümü kontrol eden bir şirket varken kendi kaderimizi çizebileceğimizi sandık.”

“Doğru ya, yeni bir hayat, yeni bir ölüm. En basit kuralı hatırlattınız bana” diyerek söze başladı Rebecca. “Onlar biyolojik ölümsüzlüğü keşfederek her şeyi çözdüklerini sandılar. Ancak yanılıyorlar, belki başka bir evrende ölüm olmaması büyük bir sorunun çözümü, mutluluğun kaynağı olabilir. Bizim evrenimiz ise korku, acı, kaos ve çileden besleniyor. Uzay zaman, maddeyi bozuyor, kararsızlaştırıyor. O soğuk, acımasız uzay boşluğundan gezegenimize, yuvamıza sığınmış çaresiz, kırılgan canlılarız. Şirketin teknolojisi ile yaşlanmıyor olmamız bir aldatmacadan ibaret. Bakın siz, kız arkadaşınız ile birlikte anlamı yeni bir hayatı dünyaya getirmekte bulmuşsunuz, ben ise şirket’in şu an hiç hoşuna gitmeyecek teoriler üzerinde çalıştım. Bir fizikçi olarak uyarılar üzerine uyarılar aldım. En sonunda şimdi buradayım. İyi ki sizinle konuşmamıza izin vermişler Can Bey, böylece yarın arenada ölümüm bir anlam kazanacak.”

İkinci kez kendini feda edeceğini söylüyordu. Ama bunu kabul edemezdim. Bu işe kalkışırken sonuçlarını göze almıştım.

“Tanıştığımıza ben de çok sevindim. Sanırım içlerinde kalan medeniyet kırıntılarını göstermek istiyorlar. Son günlerimizde mutlu olalım, rahat bir şekilde kaderimizi kucaklayalım, onlar da bizi izlerken rahat olsunlar, dertleri bu. Artık kimse doğal yollardan ölmüyor ancak içlerindeki kana susamışlık bitmiyor. Antik Roma’daki gibi kılıç kalkan ile karşılaşacağız, ben ise elimi size kaldırmayacağım. Lütfen bunu istemeyin benden.”

“O zaman yarın istediklerini vermeyelim onlara ne dersiniz? Savaşmayalım.”

Gecenin karanlığında belli belirsiz hafifçe çiseleyen bir yağmur başlamıştı dışarıda. Başımı pencereye çevirirken yanıtladım. “Evet, öyle yapalım.”

Deniz Çevik

Öne Çıkan Yorumlar

  1. Naif bir başlangıçtan sonra yarım kalmışlık hissiyle sona eren bir öykü oldu benim için. Bir paragrafla da olsa kararlarının sonucunu görmek isterdim. Her şeye rağmen güzel bir konuya değinmişti, emeğinize sağlık.

  2. Avatar for Darius Darius says:

    Değerli yorumunuz için çok teşekkürler :slight_smile: hikayenin bir sonraki günü de anlatan bir versiyonunu yazamayı deneyeceğim.

Söyleyeceklerin mi var? Kayıp Rıhtım Forum'da yorum yap.

Yorum Yapanlar

Avatar for OykuSeckisi Avatar for acimatriyarka Avatar for Darius

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *