“Baba!”
Koca panda oturduğu yerden doğrulup bir bambu daha aldı, çiğneyişi yavaş ve can sıkıcıydı.
“Yine ne var Enik?”
“Ata pandalar da bizim gibi tembel miydi?”
Koca panda ağzındaki lokmayı bitirmek için acele etmiyordu. Sağ sol sağ sol sağ sol sağ… “Tabi ki değillerdi, onlar bu hayatta görebileceğin en çalışkan ayılardı. Şuanda yaşadığımız Ağaç Şehir onların bize mirası.”
“Yani tembellik etmemiz için atalarımız çok mu çalıştı?”
Dev panda çiğnemeyi sürdürürken yavrusunun yüzüne anlamsızca bakıyordu. Renksiz kara gözleri tamamen duygusuzdu.
“Tembellik yapmak seni yoruyor mu Enik?”
“Günün çoğu bambu yemekle geçiyor, geri kalanı da uykuyla. Ben dağın arkasını görmek istiyorum baba!”
Baba ayı bambuyu bırakıp pençeleriyle yüzünü örttü. Enik bu hareketin ne anlama geldiğini iyi biliyordu.
“Bana kızmadan önce söyleyeceklerimi dinle,” Dev ayıdan isteksiz bir inleme çıkmasına rağmen Enik devam etti; “Ormandaki siyah ayılar dağın arkasına avlanmaya gitmiş, çok güzel bir nehir varmış orada. Ben de gitmek istiyorum…”
HUAAAAAUA!
Baba pandanın attığı nara sonrasında yavru şaşkına dönmüş, boncuk gözleriyle ebeveynine bakıyordu.
“Oraya gitmek neredeyse bir haftanı alır, yolda yaşayacak kadar bambuyu bulman imkânsız.”
“Eğer diğer ayılar gibi tembel olmasaydık gidebilirdim…”
“Eğer diğer ayılar gibi tüm kış uyusaydın tembel olmazdın. Bu konunun kapanmasını istiyorum, bambu yemeye devam et Enik!”
Yavru panda babasını rahatlatmak için bambusundan koca bir ısırık aldı, sessizlik içinde çiğnemeye koyuldular.
“Ursus gerçek bir ayı et yemeliymiş diyor, pandalar bunun yüzünden tembelmiş.”
Baba panda tavana bakıp yemeğini sürdürdü. Ormanın kara ayısının yavrusuna akıl vermesinden bıkmıştı.
“Ursidae’yi bilir misin küçük panda?” Dev ayının boncuk gözleri tam da eniğinkilere bakıyordu.
“Sanırım, annem anlatmıştı…”
Baba ayı derin bir nefes aldı ve bambusunu yanı başındaki yığının içine attı.
“Bak Enik, Ursidae inancına göre dünyada üç tip ayı vardır. Siyah olanlar, beyaz olanlar bir de panda olanlar. İlk var edilen pandalardır, diğer iki tip ayı ise pandalardan var olmuştur…”
Baba, yemeğini sürdürmek için sustu, yığına attığı bambuyu hatırlayıp pişmanlık içinde geri aldı ve ısırdı. Yavruysa iki pençesiyle tuttuğu yemeği unutmuş gibiydi, tüm dikkatini babasının söyleyeceklerini bekliyordu.
“Ormanın derinliklerine giden pandalar çamur lekeleri yüzünden beyaz olan postlarını kaybetmişler, dağların tepelerine çıkanlar ise kar yüzünden siyah taraflarını. Gerçek bir ayının ne yapması gerektiğini bir Ursus’tan öğrenecek değilsin. İlk ayı sensin, bunu unutma.”
Yavru pandanın kafası karışmış gibi görünüyordu.
“İlk olmam beni özel yapar mı?”
“Elbette, bu seni kutsal yapar.”
Babasının verdiği cevaplar yavru pandayı kısmen tatmin etmişti. Mutluluk içinde bambusundan bir ısırık aldı. Öğütmeye başlamadan önce konuştu;
“Nehri görmeye acınası ayılar gitsin, ben kutsalım.”
Sonrasında bir siyah ayının mağarası
“Anne, neden panda yavrularının hepsinin ismi Enik?” Anne ayı, iri pençesinin üzerine kafasını yaslamış dinlenmekteydi.
“Çünkü yavrularına isim vermeyi düşünemeyecek kadar tembeller. Eğer ataları gibi et yemeyi bırakmasaydılar şu an böylesi acınası bir durumda olmazlardı.” Yavru ayı, pandanınkine benzeyen meraklı boncuk gözleriyle sorularını sürdürdü.
“Ağaç Şehrin tepesindeki Enik ilk ayıların pandalar olduğunu söylüyor, bizse onlardan var olmuşuz.”
Anne ayı kafasını hışımla kaldırdı, bunu yaparken burnundan güçlü bir nefes vermeyi de ihmal etmemişti, huysuzlandığında hep böyle yapardı.
“Onlar Ursidae’ye yanlış inanıyorlar, yaşın daha küçük ama başka ayılar aklını karıştırmadan önce sana gerçek Ursidae’yi açıklayayım… Ayılar sayamayacağımız kadar çok kış uykusu önce doğaya gönderilmişler. Tasarlayıcı Ayı, ayıları tasarlamaya başladığı zaman ilkin beyaz olanı yapmış ve onu karla buzum hüküm sürdüğü yerlere yollamış…”
“İlk olması onu özel kılmaz mı?”
“Sen ilk balık avında başarılı olur musun? İlkler en çaylak olduklarındır bunu unutma… Nerede kalmıştım… ha pandalar… Tasarlayıcı Ayı ikinci olarak pandaları yapmış, ama pandaların beyaz ayılarla aynı olmasını istemediği için onları kısmen siyaha boyamış…”
“Yani ilk ayılar pandalar değiller miymiş?”
“Dinlemeyi öğren yavru ayı, seni bir daha uyarmayacağım!” Anne ayı sözlerinin tesirini arttırmak için yavrusuna tepeden baktı. Bu hareketi işe yaramış olmalıydı ki minik ayı oturduğu yerde sindi.
“Son olarak siyah ayılara gelmiş sıra, önce kürkümüzü yapmış, sonra tamamen siyaha boyamış. Çünkü artık tecrübelenmiş yaratıcı ayı… Söylesene yavru Ursus, bizden koyu renkli başka bir ayı biliyor musun?”
Yavru ayı kafasını iki yana salladı.
“Yok, çünkü bizden daha kusursuzu yapılmadı, biz siyah ayılar türümüzün zirvesiyiz.”
Yavru ayının gözleri hayranlıkla parlıyordu…
O sırada kutuplarda bir beyaz ayı
Kendinden günlerce uzakta yaşanan üste çıkma kavgasından bihaber, avladığı büyük fok balığını mideye indiriyordu. Arka arkaya ısırdığı sıcak ve yumuşak et onu öylesine tatmin etmişti ki kafasını kaldırıp karlı gökyüzüne kükredi;
“Ursidae! Beyaz ayıları böylesine üstün olarak yarattığın için sana minnettarım!”
- Kozmik Tozun Fısıltısı - 1 Şubat 2024
- Loş Tapınak - 15 Nisan 2019
- Rüzgâr Adam Taşımaz - 15 Nisan 2018
- Tobarin - 15 Mart 2018
- İki Omzu Arasına Üç Adam Sığar - 15 Ağustos 2017
Merhabalar. Öykünüze noktası noktasına bayıldım, tebessümle başladım tebessümle bitirdim. Ayılar üzerinden -gayet de sevimli bir biçimde- verilen anti-milliyetçilik fikri sezdim 🙂 Bir mesaj verilecekse böyle olmalı. Tebrik ederek ve devamını dileyerek gelecek seçkilerde görüşebilmeyi umuyorum.
Beğenmeniz beni mutlu etti, iyi dilekleriniz için teşekkürler. Gelecek seçkilerde görüşmek dilegiyle 🙂
Merhaba. Kaleminize sağlık, güzel bir öykü olmuş. Öykülerde doğayı konuşturmak, bence insanlığın dünyadaki yerini içsel olarak sorgulayarak, diğer türlere karşı bilinçli ya da bilinçsiz yaptığı bencilliğin farkına varmasının edebi bir yolu .Bence sizde bu öyküde alegorik bir bir anlatımla, bir nevi insanlığa ayna tutmuşsunuz, en azından ben böyle hissettim. Gelecek seçkilerde görüşmek dileğiyle, iyi günler.
Güzel yorumunuz ve fikiriniz için teşekkür ederim. Gelecek seçkilerde görüşmek üzere, esen kalın.
Ne desem az. Temayı harika kullanmışsınız. Hem artı yönde hem de eksi yönde Pandayı genişletmişsiniz. Zira ben sadece siyah ayılara uzanmıştım.
İkimizin öyküsünde benzerlikler buldum. Fakat bir o kadar da ayrılıklar. Siyah ayılardan itibaren, okurken yüzümden tebessümü silemedim. Beyaz ayıları da yazar mısınız diye kendi kendime düşünürken son paragraflara yaklaştığımı ve öykünün yeterli yeri olmadığını düşündüm. Fakat ters köşeye yattım. Harika bitirmişsiniz. Birbirinden bağımsız ama bir o kadar da bağlantılı üç hikaye.
Kaleminize sağlık. Seçkilere ara vermeden katılmanız dileğiyle…
Çok teşekkür ederim, görüşleriniz benim için önemli.
Benzerlikler konusunda haklısınız ben de sizin öykünüzü okurken farketmiştim. Beyaz ayıya da aynı sahnede bir rol vermek okuyucuyu sıkar diye düşüp böyle bir kestirme yola başvurdum. Vaktim oldukça seçkiye katılmaya çalışacağım; birkez daha teşekkürler, iyi günler 🙂
Merhaba,
Çok keyifli ve yaratıcı bir öyküydü. Enik’i çok sevdim. “Koca panda ağzındaki lokmayı bitirmek için acele etmiyordu. Sağ sol sağ sol sağ sol sağ…” 🙂
Bu öykünün animasyonu çok güzel olur bence.
Kaleminize kuvvet.
Merhaba, değerli yorumunuz için teşekkür ederim. Benim de aklıma animasyon fikri gelmedi değil açıkçası, özellikle yavru ayıların meraklı gözleri 🙂
Merhaba; çok güzel bir öykü. Kurgusuna bayıldım. Siyah, beyaz ve panda geçişlerinde, yaratım hikayesi çok güzeldi. Ben de beyaz ayıyı bekledim. Hoş onun görüşü de farklı olmayacaktı, doğru. Ellerinize sağlık.
Merhabalar, olumlu sözleriniz beni oldukça mutlu etti, zaman ayırıp okuduğunuz ve değerlendirdiğiniz için teşekkür ederim. Başka seçkilerde görüşmek üzere..