Ne gördün gördüm sandığın? Ne duydun duydum sandığın? Sadece ölüm döşeğinde gözünün önünden akan yaşam sandığın kareler vicdan azabı oldu sana. Yaşadım diyebileceğin hiçbir şey yoktu sahnelerinde. Hiçbir şey görememek vicdan azaplarının en büyüğüdür o karelerde. Beynini burundan akıtıp avuçlarının içine koymadılar. Böbreklerini çıkarıp silkelemediler içini. O küçüklüğünden utandığın burun deliklerine koymaları gereken pamuğu dışından daha çirkin olan içini döktüğün yerine taktılar. Masmavi gökyüzünün altında bir çukura attılar seni. Ekmek veren eli ısırmış bir köpek nasıl gömülüyorsa öyle gömüldün. Zerresi için tek damla kan dökmediğin bir toprakta, henüz yan mezardaki düşmanın bile olmayan bir adamın kanını emmiş sefil solucan gezindi kırışık, ölü boynunda. Yanı başında görüp görebileceğin tanrıların en muazzamı dururken ona tapmadın. Yaşarken türlü isyanlarla bezdirdiğin o tek sandığın tanrının karşısına dizlerin titreye titreye çıkmaktan da korktun ya. Seni karşısına alıp konuşur mu dersin? O yeri ve göğü yaradan, Güneş’in nurunu üzerine döken, sıcaklığıyla hiç hak etmeyen seni yücelten o tanrı, kendi yarattığı ama senin içine kirden başka bir şey koymadığın o gözlere bakar mı sandın? Hiçbir şeyi olmayan insanların atıldığı çukurda, hayatının karelerini bile çekememiş, aldığı nefes haram olan sen, benim toprağımda böyle amaçsızca ölmeye utanmıyor musun? Utanıyorsun. Deden benim mezarıma elini değdirmediği için şanslısın. Yoksa senin tanrından seni alıp ahirette bir kere daha öldürmek zorunda kalırdım. Hiçbir işe yaramamış birinin Mısır toprağını kemiklerine katmasına dayanamadığım gibi, bir de izleri çevremde olsaydı mezarımdan kalkar senin için gelirdim çünkü. Bana inanmamış her kula yaptığım gibi derini yüzemediğim için pişmanım. Ben yüce firavununuz Kefren! Sen bana tapma cesaretini göstermeyen bir karayılan sürüsünün en zayıf solucanı. Sen yedi kat cihanın en derin çukurlarına atıldığında çukurun zehrine zehir katacak adi müşrik! Ben burada diğer dünyaya hükmettiğim karargâhımda, ebedi istirahatimde dinleniyorken seni unutmadım, unutmayacağım. Sizden olan herkesin ruhunda yine de benim armam olacak. Tanrın armamı gördüğünde kapısından kovacak sizi. Piramidimin yapımında çalışmamak için kaçıp, arsız çöllülere katılmayı kendilerine hak gören ve tek tanrı diye görmedikleri bir şeye tapan sular ortasında yanasıca mahlûklar ve sen o mahlûkların en zayıfı. İşte o gün geldiğinde senin ve bana baş kaldırmış ailenin halkımın yaşadığı cennete adım atacak ayakları tuzla buz olacak, piramidime el sürmeyi reddeden elleriniz dünyada savrulacak, tanrınızın yarattığını sandığınız gözleriniz buharlaşacak. Ben kudretlilerin en kudretlisi, yeryüzüne inmiş en büyük firavun ve tanrınız olarak dünyaya uçuşan tozlarınızı bir bir yakalatarak her zerrenizi yine cezalandıracağım.
Ben Kefren! Adını ağzına alma cesareti gösterdiğinde dudaklarını yakacak olan o ismin sahibi.
- Işıltılı Sular mı Bu? - 1 Temmuz 2023
- Karnıyarık - 1 Aralık 2022
- Dünya Senin Vatanın mı Yurdun mu? - 1 Nisan 2022
- Sakırtlak Han ki O Bir Beşerdir Şaşmaz - 1 Temmuz 2021
- Tanrıçamın Nefesi - 1 Şubat 2021
Firavun’dan mektuplar - Bölüm-1
Mumya olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu…
Firavun’un mezarında bile rahat durmadığının kanıtı bir öykü, farklı bir bakış açısı, kısa ama etkili anladım dili.
Emeğinize sağlık. Sonlara doğru anlaşılıyor ve Kefren’i öğrenmeye itiyor öykünüz. Teşekkürler.
Sevgiler…
Sevgili @merveriii
Ben bu metni, güçlü anlatımını, özenle seçilmiş kelimelerini, devamı gelecek olan bir öyküye girizgah olarak algılıyorum, öyle olmasa bile öyle olmasını umut ediyorum.
Umarım, önümüzdeki seçkilerde bu metne devam niteliğinde bir öykü kaleme alırsın. Şimdiden merak ediyorum.
Eline kalemine sağlık
Merhabalar!
Malesef bu ay uzun kurgular yapacak kadar zamanım olmadı hatta bu kısacık öykümü bile son saatlerde gönderdim. Akademik hayat edebiyata bu kadar izin verdi bu ay diyelim.
@Arokan Teşekkür ederim. Kefren’i öğrenmeye ittiyse ne mutlu bana. Kendisi atmaca firavun olarak anılır.
@Muge_Kocak
Evet biraz kısa oldu sadece giriş gibi farkındayım. Ama dediğim gibi bu ay da böyle. Hem bazen kısa bir beddua da upuzun öykülerde bedel olabilir. Sonuçta koskoca firavun sinirlenmiş.
Bilmiyorum belki giriş olur belki de böyle kalır. ZAman gösterecek Müge. Teşekkür ederim yorumun için.
Selam Kefren;
Artistliğin lüzumu yok, doğru konuş. Tanrıysan tanrılığını bil. Aha aldım adını ağzıma: Kefren, Kefren, Kefren! Hadi sıkıyorsa yak bakalım dudaklarımı.
Merhaba @merveriii;
Valla yoruma Kefren’le konuşarak başlamak geldi içimden. Çünkü kısa ama yoğun öykünüz beni buna itti. Önce anlayamadım öykünün Kefren’in ağzından ben diliyle yazıldığını. Öyküyü yarıladıktan sonra anlayıp tekrar başa döndüm. Sonuç olarak gayet güzeldi öykünüz.
Kaleminize sağlık, görüşmek üzere…
Selamlar @merveriii,
Ulusa sesleniş tadında olmuş ve bence uzunluğu oldukça yerinde, bazı öyküler de giriş - giriş - giriş şeklinde gitsin, hep de kuralcı olmayalım canım, amannn
Kaleminize sağlık,
Sevgiler,
Sena