– İkimizi de tek kişilik bu hücrelere hapsettin. Bu lanet olası yerden bizi çıkar John. Bunu bize neden yapıyorsun? Katie ve benim suçum sadece seni sevmek. Ama ne hikmet ki ikimiz de bize zarar veren bu adamdan bir türlü uzaklaşamıyoruz.
– Aç kapıları John bizi buradan çıkar artık!
Öyle tiz ve acı bir sesle haykırmıştım ki boğazımın düğümlendiğini, nefessiz kaldığımı hissettim. Zorlukla nefes alarak birden uyandım. Nasıl korkunç bir rüyaydı bu aman Tanrım! Rüya denemez ki buna basbayağı yürek hoplatan bir kâbus.
Mutfağa koştum ve kana kana su içtim. Resmen içim yanmıştı.
Ah John sen bana da aramızda kalan zavallı Katie’ye de neler yaptın böyle. John zor biriydi. Ama onu 6 yıldır bütün kaprislerine, kötü huylarına rağmen deli gibi seviyordum. Bir dargın, bir barışık bir türlü netliğe kavuşmayan muallakta kalan ilişkimiz yine de kalbimi avutuyordu, ondan vazgeçmeme imkân yoktu. Kalbim onun ismiyle çarpıyor, o varsa eğer yaşadığını hissediyordu.
Ben John ile 6 yıl önce en yakın arkadaşım Katie ile gittiğimiz Endonezya tatilinde tanışmıştım. Katie benim çocukluk arkadaşım ve tek dostumdu. Hem evimi hem de farkında bile olmadan sevdiğim adamı paylaşmışım onunla. Bu çok sonra öğreneceğim öğrenince bende şok etkisi yaratacak ağır bir travma olacaktı. Ta ki onları otele yakın dalış noktasında beraber dalış yaptıklarını ve bundan büyük keyif aldıklarını gördüğüm o güne kadar. Şakalaşıp gülüştüler; dalışları bitmişti ve tekrar suya atlayıp öpüşmeye başladılar.
Biraz uzakta bir palmiye ağacının arkasına gizlenip onları izledim. Kardeşim gibi gördüğüm Katie ‘nin bana bunu yapacağı kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Ağlayarak uzaklaştım oradan farkına bile varmadılar. O kadar birbirlerine konsantre olmuşlardı ki. Halbuki John ilk tanıştığımız günden beri bana pervane olmuştu ve çok geçmeden ilişkimiz başlamıştı. Gerçekten bana âşık olduğunu sanmıştım. Hayatımda daha önce hiç hissetmediğim duyguları bana hissettirmişti. Katie’ye John’u anlata anlata bitiremiyordum, onu ne kadar sevdiğimi hayran olduğumu sayıklayıp duruyordum. Bugün Katie ile onu o halde görene kadar hayatımın aşkını bulduğumu bile düşünmüştüm.
Güzel başlayan Endonezya tatilimiz hayattaki tek dostumun bunca zaman sonra gerçek aşkı bulduğumu sandığım adamı elimden almasıyla zehir olmuştu bana. Tatilin son günlerinde ikisine de her zamanki gibi sıcak davrandım, bir şey anlamasınlar istedim. Gizli gizli onları gözetledim. Onlar hem tatil yapıp hem eğleniyor hem de bu gizli aşkın tadını çıkarıyorlardı. Bense sanki bir anda patlayacak bir bomba gibiydim adeta. Hatta onların fotoğraflarını bile çektim. Sonunda tatilimiz bitti ve Katie ile beraber eve döndük. Fotoğrafları flash diskimde saklamıştım. Reklam şirketim vardı. Tatildeyken de çalıştığım için tatile giderken de bilgisayarımı götürmüştüm. Eve döndüğümüzde bir süre Katie’ye belli etmemeye ona aynı sıcaklıkla davranmaya çalıştım. Ama artık canıma yetmişti odasına gidip gizli gizli John’la konuşuyor gülüşme sesleri geliyordu sürekli.
Aman Tanrım bu başıma gelen nasıl bir cezaydı bana? Resmen kafayı yiyecektim. Kendi evimde resmen hapishanede gibiydim. John hem benimle hem Katie ile görüşüyordu.
Aslında Katie’yi John’la konuşurken bir iki defa
– John bunu Annie’ye yaptığıma gerçekten pişmanım ama senden kopamıyorum dediğini duymuştum.
Ara sıra yine üçümüz beraber takılıyorduk. Çok sevdiğim Barcelona sokakları, kaç yıllık memleketim üstüme üstüme geliyordu sanki. Bu duruma daha fazla katlanamazdım. Mutlaka bir şeyler yapmalıydım. Onlar benim kâbusum olup beni beynimdeki ve ruhumdaki zindana hapsetmişlerdi madem şimdi de bedel ödeme sırası onlardaydı.
Çektiğim fotoğrafları isimsiz bir zarfla ve içinde tehdit notlarıyla Katie’ye göndermeye başladım. İtalya’da hasta annesinden başka kimsesi yoktu Katie’nin. Ayrıca benim çalışanımdı. Benimle birlikte çalışıp kazandığı paradan annesine yolluyordu. Ve evimde kalıp ekmeğimi yiyordu. İnsan çocukluk arkadaşına yıllarca her şeyi paylaştığı sırdaşına bunu yapar mıydı? Biz aynı okullarda aynı bölümü okuduk; hep beraberdik yıllardır, o her şeyimi bilen tek kişiydi.
Aklım, kalbim, ruhum isyan ediyordu. Kardeşimden farksız Katie’nin bana bunu yapabileceğini söyleseler dalga mı geçiyorsunuz derdim.
Herkes yapar ama Katie yapamazdı bana göre. Demek benim yıllardır tanıdığım Katie değişmişti aynı Katie değildi. Katie aldığı tehdit notlarından bana hiç bahsetmedi, ben bahsedebileceği son kişiydim çünkü.
Tehdit notlarına korkunç eşyalar da eklemeye başladım. Her gittiği yerde farklı bir şey buluyordu Katie. Bazen kocaman bir taş bir sopa ya da silah. İlginç ve ıssız yerlere sürüklüyordum Katie’yi. Karanlık, ıssız sokaklarda, sahil kenarında kuytu köşelere terkedilmiş kayıkların içinde. En son tehdit mesajimi abarttım. Şehre yakın ormanın en kuytu köşesine bir bidon benzin bıraktım. Uzaktan yanına yaklaşıp o fark etmeden izledim Katie’yi. Öyle fena korktu ki; panik atak geçirmeye başladı, John’u aradı. John’un ve Katie’nin telefonlarını dinliyordum telefonlarına gizlice yüklediğim bir program sayesinde.
John’a tehdit notlarından bahsettiğini öğrendim. Sesi acı acı bir boğuklukla çıkıyordu telefonda konuşurken ;
– John sana bahsettiğim tehdit notları var ya bu sefer iyice abartmış bunu yapan çok korkuyorum. Bir bidon benzin bırakmış bunu yapan kimse. Bu manyağın şakası yok.
John nefes nefese panik atak geçiren Katie’yi sakinleştirmeye çalıştı.
– Sevgilim sakinleş artık lütfen. Ben varken sana kimse bir şey yapamaz.
– John hemen buraya gel çok korkuyorum.
– Tamam sevgilim bir yere ayrılma yakındayım hemen geliyorum. On dakikaya oradayım.
Katie aniden bayıldı. Bir yanım ona çok kızgın olsa da üzüldüm haline. Ama yine de aşktan umudumu kesmişken dünyama güneş olan John’u benden kopardığı için düşman olmuştum ona.
Bir yanım da ona üzülüyordu. Katie kocasını genç yaşta kaybetmiş sonra kimseyle beraber olmamıştı. Hep sığınacak bir liman aradı kendine.
Küçük bir kızı vardı İtalya’da annesinin yanında. John’un şefkati, sevecenliği, koruyuculuğu ona kaybettiği mutluluğu geri vermişti.
İşin kötü yanı John bana da aynı şekilde davranıyor ve beni de umutlandırıyordu. Kimi gerçekten sevdiğini anlamak çok güç bir durumdu.
Ben bunları aklımdan geçirirken John Katie’nin yanına geldi ve ben hızlıca arabama koştum beni görürse mahvolurdum; Katie’nin bayıldığını görünce kucağına alıp hastaneye götürmek için yola koyuldu.
John’un arabasını takip ettim. En yakın hastaneye geldiler.
John hemen acile koştu. Acil servis çok kalabalıktı. İçeri kalabalığa karışıp uzaktan ikisini izlemeye koyuldum. John bir oraya bir buraya koşuyor Katie için kendini paralıyordu. Tansiyonunu ölçüp serum verdiler Katie’ye sakinleşmiş görünüyordu.
Duygularım o kadar karışmıştı ki nasıl hissedeceğimi bilmiyordum. Hüzünle öfke acıma ve zafer kazanmışım gibi duyduğum garip bir sevinçle karmakarışık olmuştum. Bir süre onları izledim. Sonra çıkıp eve gittim. Bir saat sonra bizim sokağın başında araba sesi duyuldu. Koşup cama çıktım. John Katie’yi getirmişti. Katie yukarı çıkarken onu kapıda karşıladım yüzü hâlâ bembeyazdı.
– Yorgun görünüyorsun Katie.
– Bugün hiç iyi bir gün değildi Annie. Hemen yatacağım kusura bakmazsan.
– Tabii ki canım sorun değil.
Sabah çok kötü bir kâbusla uyandım.
John ıssız bir yerde Katie’yle bizi kuyu gibi bir yere hapsetmişti. İkimiz de çığlık atıyorduk.
– John lanet olası pislik bizi buradan çıkar bizi buraya nasıl hapsedersin diye bağırdım.
– Sen orada kalacaksın Annie. Sadece Katie’yi çıkarmaya geliyorum.
– Tanrı ikinizin de belasını versin. Beni burada bırakamazsın.
– Çocuğumun annesini değil seni mi çıkaracaktım bu saçma yerden?
– Sen bencilliğin ve acımasızlığınla kalbimi hiç kazanamadın. Sana hep rol yaptım. Katie sırf bana âşık oldu diye zavallı kıza neler yaptın. Oysa Katie kendini sana ihanet ediyormuş gibi hissediyordu. Senin beni çok sevdiğini bu yaptığımızın yanlış olduğunu söyleyip durdu.
– Sen orada zihninin hapishanesinde ömür boyu mahkûm kalacaksın.
Nasıl bir kâbustu aman Tanrım! Gerçek gibiydi uyandığımda kulaklarımda John’un sesi yankılanıyordu.
Katie’nin hiç sesi çıkmıyordu merak edip odasına gittim. Bir tuhaf olmuştum ona bakarken gayri ihtiyari saçını okşadım.
Acaba gördüğüm bu yürek ürperten kâbus gerçek olabilir miydi? Katie hamile olabilir miydi gerçekten?
Katie birdenbire gözünü açtı.
– Nasılsın canım?
– Lavaboya gitmem lazım.
Katie’nin kustuğunu duydum. Yanına gittim.
– İyi misin?
– Hiç iyi değilim bugün.
– Neden canım ne oldu?
– İstersen bugün çalışma, bir doktora görün.
– Peki çok teşekkür ederim Annie.
John’u aradığını duydum. Onları dinlemeye koyuldum.
– Beni doktora götürür müsün canım?
– Neyin var sevgilim?
– Bilmiyorum John bir süredir mide bulantılarım sıklaştı.
– Tamam canım meydanda yarım saat sonra buluşalım seni almaya geliyorum.
Katie konuşmasını bitirip hızla hazırlanıp evden çıktı. Duyduklarımdan sonra telaşla üstümü giyinip peşinden fırladım.
Uzaktan takip ettim onları. Buluştular. Hastane yoluna koyuldular.
Hastaneye geldiler. Beş dakika bekleyip arkalarından hastaneye girdim. Kalabalığa karıştım onları izlemeye başladım. John yine oradan oraya koşturdu. Birkaç saat tahlil ve tetkikler yapıldı.
John hastanenin ortasında birden sevinçle çığlık attı.
– Baba oluyorum.
John’un sevinç çığlığı hastaneyi inletmişti. John’un çığlığını duyunca aklıma birden o tüyler ürperten kâbusta gördüklerim geldi.
John çok bencil ve acımasız olmakla suçlamıştı beni. Katie sırf ona aşık diye Katie ‘ye neler yaptığımı… Sesi hâlâ kulaklarımda çınlıyordu.
Zihnimde o kâbus tekrar canlandı. Nefessiz kalmıştım, kulaklarımı tıkayıp yere çöktüm. Zihnimin uğuldayan sesi ve bu üçlü aşk oyunu benim zindanım olmuştu. Gözlerim kararmıştı, her şey bulanıklaşmaya başlamıştı ve yeni bir kâbusun içine gömüldüm o anda.
– Aşk üç kapılı bir zindan bir kapıda ben ve yalnızlığım diğer iki kapıda John ve Katie. Aşk üç kapılı bir zindan buradan asla kurtulamayacağım.
Sayıklamaya başladığımı hissettim. Sonra yavaşça kendimi hastanenin beyaz, soğuk ve ilaç kokan havasına teslim ettim; sonsuza uzanan bir boşluk içinde…
- Benim Suçum Neydi Ey Tanrım? - 1 Aralık 2022
- Küçük Kıyametim Kanlı Safari - 1 Nisan 2022
- Aşk Üç Kapılı Bir Zindan - 1 Mayıs 2021
- Yeniden Varoluş: Altın Diyar İmparatorluğu - 1 Şubat 2021
- Yeni Dünya Cehennemi ve Saklı Cennet’e Yolculuk - 1 Aralık 2020
Merhaba @deniz_gunes,
Aşk-aldatma sorunlarıyla başlayıp, terk edememe tutsaklığıyla devam eden hikayeniz, temaya farklı bir yaklaşım olmuş. Yine de Annie’ye hak veremedim. Çekip gitseydi ya, ne eziyet etti kendine o kadar?
Kaleminize sağlık, sevgiler.
Sena
Merhaba @deniz_gunes
Esasen Annie’nin tek kapılı bir zindanı vardı sanırım. Bu aşk veya aldatılmışlık değil, takıntı gibi daha çok.
Anlatım konusunda; biraz daha frenli olsa daha güzel bir tat bırakabilirmiş. Akıcı bir olay anlatımı olarak gayet iyi, merak da uyandırıyor. Ama psikolojik çözümlemeler bu hızda biraz flulaşıyor olabilir.
Ellerinize sağlık.
Merhaba @Senaa evet terk edememe tutsakligi. Aşk aldatma konularıyla başladı. Bence Annie’nin terk edememe tutsakligi John’u gerçek ve büyük bir aşkla sevmesinden kaynaklanıyor. Bir laf vardır bilir misin “Aşk bile bile tutsaklıktır”. Kesinlikle doğru bence Annie aşkından bu hale düştü. Aşk insanın gözünü kör edebiliyor bazen gerçekten sevince😊
Merhaba @MuratBarisSari benim hikayem bir aşk hikayesi. Annie’nin takıntısı değil John. Onu hayata döndüren bir aşktı ta ki en yakın dostunun John ile beraber oldugunu öğrenene kadar. Güzel yorumunuz için teşekkür ederim. Tabii ki yazarak gelişiyorum. Yazarak daha da gelişeceğime inanıyorum.