Öykü

Zamana Karşı Bir Peri Masalı

Ayrık zaman büyüsünü kaldıran Selim eski büyücüye döndüğü sırada kapıya vurulan büyükçe bir cismin çıkardığı yüksek ses herkesi yerinden sıçrattı. Hemen ayağa kalkan Selim, kapıya doğru dikkatli bakınca şaşkınlığı arttı: “Minotor başlı kapı kıracağını bu çölde, nereden bulmuş olabilirler?” diye hayretle sordu. Noti, Selim’den bakışlarını kaçırırken kapı büyük bir gürültü ile parçalanarak açıldı.

Çöl eşkıyaları ve Selim’in dillere destan sofrası karşı karşıya gelmek üzereydi ki, o kısacık anda neler olduğunu kavrayan büyücü zamanı dondurdu. Yemekten hemen sonra bu büyüyü yapmak talihinin eseriydi. Büyücü de olsa enerjisini yemekten alan organik beden, büyünün bir başka kaynağıydı. Minicik bir ana zamanı sığdırma büyüsü, zorlu bir büyüydü ve gerçek anlamda zamanı dardı. Güçlü büyülerin güçlü bedelleri olurdu. Çok yorulacaktı ama hemen harekete geçti.

Öncelikle sofrayı yok etti. Şimdiye dek kapı bağlama büyüsünü bozmuştu. Küçük bir hesap yaptı. Bunun büyü olduğunu anlayan birileri vardır diye kapıdaki herkesin anılarını bir 15 dakika kadar sildi. İçinde bulundukları anı silmek zordu çünkü henüz yaşanıyordu. Zor oldu ama son saniyeye dek bu anıyı da herkesten silmeyi başardı. İhtiyar heyetine döndü. Kimin ne sakladığını bilmiyordu. Kiminle nasıl bir ilişkisi olacağını da. Büyü yaptıkça güçlenen pratiği, zor büyülerin altından kalkmasını sağlıyordu. An büyüsünü bozmadan önce çok kritik bir şeye karar verdi. Madem kim dost, kim düşman bilmiyordu. Bunu öğrenmek için oldukça cüretkâr bir büyü vardı.

Zaman yolculuğu büyüsü, sadece yetişkinlerin yapabileceği bir büyüydü çünkü hem enerjisi büyük hem de uygulaması belli bir bilgelik isteyen bir büyü olmasıyla yüksek büyülerden sayılırdı. Onu zorlayacaktı hatta zihnini bulandıracaktı ama yapmaya karar verdi. An büyüsünü bozup buradan gidecek, çöl eşkıyaları ve ihtiyarları karşı karşıya getirecekti. Bu kırılma geleceği bozabilirdi. Ama bir inanışa göre büyü olduğu kadar kader de gerçekti. Bir büyücünün başına gelecekler sadece onu ilgilendirirdi.

Kalan enerjisinin çoğunu bu büyünün merkezine saldı. Ağırlığı artan an kırıldı, parçalandı. Tünele taş döşer gibi kırılan an parçaları, tünel koridoru boyunca dizildi. Pırıl pırıl bir renk cümbüşü sırasında Selim an parçalarına hayranlıkla baktı. Kırılan an bu kadar güzel olabilir miydi? Dikkatini verdi ve çöldeki beş yıla odaklanıp, yılların üzerinden geçip ayaklarının bir zeminin üzerinde basmasını bekledi.

Sonra elleriyle yere kapaklandı. Kısa bir süre enerjisinin geri gelmesini bekledi. Kendine geldiğinde ellerinin altındaki ılık çimleri hissetti. Sırtından ter boşaldı. Kaygısı arttı. Zamanda yolculuk yapabilmiş, buralara dek gelebilmişti. Ya sonra? Buralar derken, burası zamanda hareket aldığı noktaydı, zamanın herhangi bir yerinden mekânsal olarak bahsetmek kafasını karıştırmıştı. Ilık çimler geldi aklına yeniden. Çimler adeta kaygısını çekip alıyordu. Çölde bir beş sene ileriye gitmişti. Çimlerin keskin kokusu burnuna geldiğinde kaşlarını çattı. Çölün beş senede içinde yeşillenmesi mantıklı değildi. Bunun içinde bir büyü olduğunu sezdi.

Kafasını kaldırıp tam önüne baktığında ne düşüneceğini bilemedi. Burası Diyarın kalesinin önündeki zümrüt yeşili ağacın olduğu yerdi. Tam olarak gölgesindeydi ağacın. Yerinde doğruldu ve kuleye uzun uzun baktı. Beş sene önce çadırının olduğu yerde kuleyi bulmayı beklemiyordu. Çölün bir yansıma olup olmadığını düşünürken yaptığı büyünün büyüklüğü yüzünden güçsüz düştüğünü fark etti. Başı döndü. Kule çevresinde dönüyor, ağaç ve çimlerin yeşili gözlerini alıyordu. Yere kapaklandığında sihri de yitti.

E. Nihan Acar

Multi-disiplinli bir alanda akademik arayışını sürdüren bir fenci- sosyolog olarak, peri masallarına ve bilime aynı anda inanan bir edebiyat hayranıyım. Üretkenliğimi sınadığım görsel tasarım, müzik ve sahne sanatlarından sonra -ve akademik yazından önce- edebiyat denemeleri yapıyorum. Kendimi bildim bileli okuyor ve yazıyorum. Online ve yazılı edebiyat platformlarında yayınlanmış kitap analizlerim ve öykülerim mevcut. Üretmenin bu dünyadaki tek sihir olduğuna inanıyorum.

Öne Çıkan Yorumlar

  1. Avatar for SJack SJack says:

    ‘‘Yeterince gelişmiş bir teknoloji sihirden farksızdır’’

    Öykünüzü bitirdiğimde aklıma Arthur C. Clarke’ın bu sözü aklıma geldi. Çok çok az daha ayrıntılı olsaydı daha da iyi olabilirdi.

  2. Öyküm tefrika şeklinde ilerliyor. Bazı detaylar bu yüzden eksik olabilir.
    Arthur Üstadı akıllara getirdiyse öyküm, sevinirim.

Söyleyeceklerin mi var? Kayıp Rıhtım Forum'da yorum yap.

Yorum Yapanlar

Avatar for SJack Avatar for doktorant

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *