Yönetmenin Kuzeninin Kardeşinin Dayısının Oğlu
Pileli etekleri seviyorum. Giyinmeyi de; giyindikten sonra aynanın karşısına geçip kendime sanki ekmek yiyormuş gibi bakmayı da. Üzerimde güzel duruyor…
#168: PALYAÇO
Pileli etekleri seviyorum. Giyinmeyi de; giyindikten sonra aynanın karşısına geçip kendime sanki ekmek yiyormuş gibi bakmayı da. Üzerimde güzel duruyor…
Çocukken, Kasap Kamil vardı. Bıyıklarına bayıldığım, iriliğiyle gözlerimi dolduran. İlkokulda her yaz yanına çırak alsın diye yalvarırdım. Yalvarmalar haziranın sıcaklarında…
Celal, çocukluğundan beri babasının kasap dükkânında çalışıyordu. Celal, orta gelirli bir ailenin çocuğuydu. Babası eskiden beri bu kasabada olduğundan çoğu…
Büyülü elmasın imparator Rhuva’nın emriyle yok edilişinin üzerinden bir ay geçmişti ve şu ana kadar dikkate değer bir sorunla karşılaşılmamıştı….
Dükkânın arka tarafında, elindeki tahta kılıcı ustalıkla dans ettiriyordu. Karşısındaki hayali düşmana aman vermeden ardı ardına yapıyordu hamlelerini. Yıllar boyu…
Üç gündür bıçak boğazına dayalı olan Konstantiniyye’de gökyüzü; sanki tüm olan bitenden habersiz, bir Şubat gününden ziyade baharın habercisi gibi…
Çanların çaldığı ufak bir kasabaya / Önce fareler geldi, sonra veba… Gün batarken sokaklarda bir adam el arabasıyla ceset topluyordu….
Hiç bilmediğimi sandığım yerleri özlüyorum. Öyle sandığım, diyorum çünkü biliyorum. O dünyada şatolar var, kaleler var. O dünyada yemyeşil dağlar,…
Madam Esther sabahın ilk ışıklarıyla kalkmış, üzerindeki enerjisizliği atmak için bol bol adaçayı yakmış, üzerinde sabahlığı, bir odalı evinin bir…
Gökte kanlı bulutlar, karşısında bir dağın heybeti, önündeyse viran bir köy vardı. Öğle güneşini yutmuş toprak ayaklarının altında sıcacıktı. Bu…
Bir odanın içindeydi oymacı. Asıl mesleği bir şarküteri dükkânı işletmek olan genç adam hobi olarak yapardı oymacılığı. Buzdolaplarıyla dolu ana…
Çınlama. Müthiş bir çınlama. Sanki tiz sesli yüzlerce insan kulak zarımı yırtmak için başımda bağırıyor. Gözlerim koyu griye dalmış. Bilincimi…
“Mucize.” “Sesini duyamadım. Ne dedin acaba?” “Mucize gibi doğuyor.” diye yineledi Varoluş’un Yazıcısı. “Evet.” diye karşılık verdim sesine, ne de…
Gecenin karanlığında, dalga sesleri mezarlıkta söylenen uğursuz bir ninni gibi sahili sarmalarken, kumların üzerinde tıp tıp, hayalete benzeyen ayak sesleri…