Öykü

İşte Bu Olmadı

“Bittiğini sanmıştım. Üç gün önceki görüşmemizde kesildiğini söylemiştin.” Psikolog defterine bir şeyler çiziktirmiş.

“Bitmişti! Kesinlikle bitmişti… Artık o kabusu görmüyordum. Ama dün akşam… Dün akşam yeniden gördüm. Artık istemiyorum, istemiyorum… Eski sakin huzurlu uykularımı geri istiyorum. Çok uykusuzum… Uyuyamıyorum… Uyursam aynı kabusu görmekten korkuyorum.”

“Kesinlikle aynı rüyayı mı gördün? En küçük bir değişiklik bile yok muydu? Belki de o anda korktuğun için fark etmemişsindir. Korkunun aklımıza yaptığı şeytanlıklar çok korkunçtur. Lütfen hatırlamaya çalış.” Psikolog gözlerini dikip hastasını izliyormuş.

“Hayır, hayır hayır… Hiçbir değişiklik yok. Hep aynısı. En küçük detayına kadar hatırlıyorum… İstemesem de hatırlıyorum. Bazen uyanıkken bile o kabusu gördüğümü hissediyorum. Lütfen… Lütfen unutmama yardım edin. Lütfen kabusu görmeme engel olun.”

Psikolog notlarına bir göz atmış. “Son iki buçuk aydır denemediğimiz bir şey kalmadı. Rü… Pardon kabusların eskiden geçirmiş olduğun bir kazadan ya da tanık olduğun bir olaydan doğuyor olabilir ama geçmişine bakmamıza izin vermiyorsun. Son zamanlarda aldığın bir ilacın ya da maddenin yan etkileri de olabilir ama yapılan kan analizlerinde de böyle bir şey bulunmadı. Uyurken duyduğun bir koku ya da herhangi çeşit bir his olabilir ama böyle bir şey de gördüğün rüyalar açısından imkansız geliyor. Anlayacağın elimiz kolumuz bağlı. Belki başka bir psikoloğa gidebilirsin. Benim düşünemediğim bir çözüm bulabilirler. Diğer birçok gezegende bizden çok daha ileride olan psikoloji ve sinir sistemi çalışmaları yürütülen yerler var. Portallarla birkaç saatini bile almayabilir.” Psikolog yine defterine bir şeyler karalamış. Karaladığı kısmı yırtıp, “Al,” demiş. “Bunlar benim bildiğim kadarıyla beynin ve sinir sistemlerinin uyku sırasındaki işleyişiyle ilgili çalışmalar yapan profesörler. İlk ikisi Esas Gezegeni’nde yaşıyor. Diğeri şu günlerde nerelerde bilemiyorum ama Kozminet’te küçük bir araştırmayla her birinden randevu alabilirsin. Peki, zamanımız doldu. Bir sonraki görüşmemize kadar kendine iyi bak ve ne olursa olsun uyumaya çalış. Bu psikolojin kadar vücut sağlığın için de önemli.”

Opis, ona önerilen profesörlerin hiçbirinden randevu almamış. Randevu almak bir kenara kim olduklarını öğrenmek için Kozminet’e bir girip bakmamış bile. Kendi psikoloğuyla olan görüşmelerini de azaltmış, bazen aylarca gitmediği olmuş ve en sonunda tamamen görüşmeyi kesmiş.

Günlüğüne şu notları düşmüş.

Kabuslarımın rüyalardan öteye gitmediğini düşünüyor. Ama yanıldığı çok açık. Bu kabusları o değil ben görüyorum. Rüyalarımı görürken çektiğim acıların nasıl olduğunu bilemez. Bu yüzden de dar görüşlü davranıyor. Anlayamıyor. Daha önce böyle bir şey olmadığını iddia ediyor ama bunu nasıl bilebilir? Rakamlarla oluşturamayacağımız kadar sayıda canlı varken birinin yaşadığı deneyimleri nasıl genelleyebilirler? Kabuslarımın sıklığı hakkında yalan söylemem doğru bir karardı. Yoksa beni deli diye tımarhaneye bile kapatabilirlerdi. Daha önce gördüğüm birkaç kabusun gerçekleştiğini söylesem beni kesin deli ya da Yasak diye damgalarlardı. Ama artık çok yorgunum. Bugün dayanamayıp uyuyacağım. Aynı kabusu görmekten korkuyorum ama bence bu kabus diğerleri gibi beni geleceğe dair uyarıyor.

Yazının başında olan yorgunluktan dolayı siliklik kendini, yazının sonlarına doğru cesaretle kağıda yırtarcasına bastırılarak yazılmışlığa bırakmış. Kendine biçtiği sıfatlardan ilki de burada baş göstermeye başlamış.

Üniversitedeki birçok profesörü tarafından sevilip sayılıyormuş. Onların gözünde Opis’in giderek çökmesi acıyla karşılanmış. Büyü Enerjisinin Kullanımları profesörü büyüyle onu iyileştirmeyi denemek için izin istemiş ama Opis geri çevirmiş. Bu noktada kendine olanların bir lütuf olduğunu düşünmeye başlamış bile.

Ama özellikle bir profesörü, Trino onu hepsinden çok sıkıştırmış.

“Opis… Opis… Opis! Hiç mi uyuyamıyorsun artık? Eskiden en azından derslerde ayakta durabilecek kadar enerjin oluyordu ama artık onu bile göremiyorum sende. Artık aramızda değilmişsin gibi. Fiziki olarak orada olmandan başka senden bir şey yokmuş gibi. Ayrıca Profesör Kelkör’ü de geri çevirmişsin. O alanında iyi bir uzmandır. Onun yapacaklarından şüphe–”

“Şüphelenmiyorum Profesör. Kesinlikle şüphelenmiyorum ama şimdiye kadar bunu büyüyle yapmayı çok denediler. Sorunun kaynağı bilinmeyince çözümü de bulunamıyor. Ayrıca bu konu her açıldığında, büyü enerjimi kullanmayı doğru düzgün öğrenirsem bunların çoğunu kendi başıma halledebileceğimi söylemeye başlıyor. Doğru söylediği kesin ama bu konuda yeteneğimin olmadığı çok açık.”

“İyi bir öğrencisin, Opis. Bir şeyleri sorgulamanın yanlış olmadığını öğretiyoruz size. Ama keşke profesörlerinin sözüne daha çok güvensen. Yine de seni zorlayamayız… Bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsun peki? Uyumamaya devam mı edeceksin? Bu hiç sağlıklı olmaz.”

“Hayır efendim artık daha fazla uyumaya çalışıyorum. Gördüğüm o görüler beni ne kadar rahatsız etse de.”

“Kabusları mı kast ediyorsun. Kabuslardan görü diye bahsetmekle ne demek istiyorsun?”

“Altında bir anlam yok profesör. Sadece o an aklıma geldiği için o kelimeyi kullandım.”

Profesör Trino, o gün bir şeylerden şüphelenmiş ama Opis’e olan güveninden o şüpheyi göz ardı etmiş.

Opis ise yalan söylemiş. Profesörlerinin gözünden düşmek istemiyormuş. Profesörlerinin onu sevdiği kadar Opis de onları seviyormuş.

Ve aynı hafta adı bir olaya karışmış. Tarna Lepko’yu kendi evinde bıçaklanmaktan kurtarmış. Polis fazla üstüne gitmemiş ve Opis’i serbest bırakmış.

Tarna için aynı şey pek söylenemez. Tarna teşekkür etmek için ertesi gün ve haftanın diğer günleri de ona yemekler ısmarlamış. Bu sırada Opis’le bolca konuşma fırsatı bulmuş. Bu fırsatlar sırasında ağzından aradığı cümleleri alabilmiş.

“Bunun aramızda bir sır olarak kalacağına yemin edersen anlatırım… Hayır adamı arananlar listesinde daha önce görmüştüm ama onun garip davranışlarından dolayı takip etmedim. Ben direkt senin evine geldim. Daha önce rüyalarımda çokça gördüğüm bir şeydi. Televizyonda bir sonraki günün hava durumuna bakarken arkadan bir acı saplanıyordu sırtıma. O kadar derin bir acıydı ki ciğerlerime kadar hissediyordum. Bağırmak istiyordum ama ciğerlerim hava dolmuyor gibiydi. İkinci bir darbe daha alıyordum sonra. Aynı bölgeden. Acı hissetmiyordum bu sefer ama vurmasından anlıyordum. İki üç kez daha tekrarlayıp belime vurmaya başlıyordu. Acıdan kaskatı kesilip olduğum yere yığılıyordum. Beyin bilgisayarıyla polis ve ambulans çağırıyordum ama hiçbir işe yaramıyordu. Acıdan onları da kullanamıyordum. Aklımda adres dönüp duruyordu. Sonra kanlı bıçak gözlerimin önünden geçip boğ–”

“Dur artık!” demiş Tarna boğazını tutarak ve konuşmanın devamında boyuna ağlamış. “Yeter. Bunlar bana olacaktı değil mi? Her gece rüyanda sürekli ben olarak ölüyordun ama benim ölmeme izin vermedin. Çok teşekkür ederim… çok teşekkür ederim… Çok. Sana çok minnettarım. Bundan sonra… bundan sonra başın nasıl derde girerse girsin her zaman yardım için elimden geleni yapacağıma söz veriyorum.”

Böylelikle Opis o zamanlar fark etmemiş olsa da ilk müridini kazanmış. İlk müridi ile başkalarını peşine takmadan önce iki ay kadar neredeyse her gün buluşmuş. Arkasına aldığı ilk altı kişi de Opis tarafından kurtarılmış ve hepsi de ona sonuna kadar bağlıymış. Onlara Opis’in Altılısı denmeye başlanmış.

Bu olaylardan sonra kendine ikinci sıfatını yakıştırmış ve günlüğünde de açıkça belli oluyormuş. Zihnindeki belirginlik ve düzenlilik el yazısına da yansıyormuş.

Görülerim can sıkıcılıktan çok uzaklaştı. Eskiden onlardan korkuyordum ama artık onları görmeye can atıyorum. Onlar sayesinde yeni arkadaşlarım oldu. Bana sadık olan arkadaşlar. Onların hepsini de ben kurtardım. Altı kişi. Altı can. Hepsi de benim geleceği görme yetim, kahinliğim sayesinde kurtuldu. Ben bir kurtarıcı değilsem neyim? Belki de bana artık kahin kurtarıcı derler. (Bu kulağa pek de hoş gelmiyor söyleyeyim de kesinlikle bunu yapmasınlar.) Kahinliğin neden yasaklandığını anlayamıyorum. Kadim Olan kesinlikle kahinleri Yasak’lardan ilan ederek aptallık yapmış. Kahinlerin yarayabilecekleri işleri düşününce insan şok geçiriyor. Önlenebilecek o kadar savaş, o kadar suç… Kadim Olan da tanrılar da hepsi düşük seviyelerdeki canlıları hor görmüyorsa ne olayım! Bizim canımız onlar için yeterince değerli değil sanırım.

İlk altı müridine yaptığı ilk konuşma da bu yönde olmuş. “Geleceği görme yetimden dolayı sizi kurtarabildim ama bunu yaparak Kadim Olan ve tanrılar gözünde kesinlikle Yasak’lar sınıfına girdim. Onlar bizim canlarımızı hiçe sayıyorlar. Bu yanlışı diğerlerine de göstermemiz gerekiyor. Herkes Kadim Olan’ın ve tanrıların ne kadar yozlaşmış olduğunu, ne kadar umursamaz olduğunu görmeli. Yandaş toplamalıyız. Sayımızı arttırmalıyız. Ve onlara doğruları göstermeliyiz.”

Ve böylelikle Opis tanrılara ve Kadim Olan’a savaş açmış. Müritleri her geçen gün artıyormuş ve bu yeni müritleri öğrencileri olarak görüyormuş. Buna en büyük katkıyı da yedinci müridi olan tüccar Lerot Kosal yapmış. Lerot’un galaksi içindeki etki alanı büyükmüş ama asıl önemli olan bu durumu galaksi dışına ve hatta Esas Gezegeni’ne taşıması olmuş. Doğal olarak bu yardımı yaparken iyice zenginleşmiş. Kitaplar, videolar, ıvır zıvır eşyaları derken bu grup içindeki en güçlü üçüncü kişi olmuş.

Lerot’un bu gruba kattıkları sorunun büyümesine ve daha fazla otoritenin işin içine katılmasına neden olmuş. Özellikle de galaksi içinde yayılmaya başlar başlamaz Ölüm’ün Çocukları devreye girmiş. Opis’in evi olan Terlat Gezegeni kendi otoritelerinin sağlam olduğunu kanıtlayabilmek için Opis’i tutuklamışlar ama duruşmalar istedikleri yönde gitmemiş. Hele ki sonuncusu tam bir faciaymış.

“Kahinlik iddialarının yasak olduğunu biliyorum sayın yargıç ama ben geleceği gerçekten gördüğüme göre… Ben gerçeğim. Kurtardığım onca insana bakın bir. Öldürülmek üzere olanlar, açlık ve sefalet içinde olanlar, yalan ve iftira atılanlar. Onları ben kurtardım. Kadim Olan’ınız, Tanrılarınız ya da siz değil! Ben kurtardım! Tanrıları yargılayacağınıza burada böyle zaman kaybettiriyorsunuz bana. Sorarım size en son hangi tanrının sözcüsü bizimle doğru düzgün ilgilendi!”

Duruşma bittiğinde herkes salondan çıkarken Opis’in son söyledikleri bir kargaşaya yol açmış.

“Bu akşam dikkatli olun sayın yargıç sizi kurtarmak için gelemeyebilirim.”

Yargıç, Opis’in tutuklanması için emirler verirken polis yargıcı güvenli bir şekilde salondan çıkartmaya çalışmış. Aynı zamanda Opis’in müritleri de polisle çatışmaya başlamış ve Opis’i oradan kaçırmışlar.

Ne yazık ki Opis’in dedikleri doğru çıkmış ve yargıç o akşam öldürülmüş ama ilginç bir şey daha olmuş. Suçu işleyen Opis’in Altılısı’ndan olan, Gerlk Noral suçüstü yakalanmış.

Olaylar böyle gelişince Opis kaçak hayatı yaşamaya başlamış. Aynı zamanda Opis’in geleceği görmesinin bir kurgu olduğunu düşünmeye başlayanlar da artmış. Genel olarak Opis’in olacağını söylediği ve engellediği her şeyin, onun adamları tarafından gerçekleştirilmeye yönelik girişimler olduğu düşüncesi yayılmaya başlamış. Haber ajansları da boş durmayıp ellerinden geldiğince bu yeni bilgileri yaymaya çalışmışlar. Ayrıca Opis, kahinliğinin aldığı darbeyle birlikte birkaç kez suikast girişiminin bile hedefi olmuş.

Nedeni tam anlaşılmayan tek olaysa Ölüm’ün Çocukları’nın işin peşini bırakmalarıymış. Bu küçük soru için tek bir yanıt bulunmuş. Ölüm’ün Çocukları’nın öncü grupları, olayın Yasaklık ile alakalı olmadığı fikrine vardıkları için olaydan büsbütün çekilmişler.

Uzun bir süre Opis ve müritleri göz önünde olmaktan kaçınmışlar ama Opis bu durumdan hiç mutlu değilmiş. Müritlerine yaptığı seslenişler kan donduracak cinstenmiş.

“Onu almalarına nasıl izin verebildik! Bunu nasıl engelleyemedik! Ama bunu onların yanına bırakmayacağız! Her şeyi gördüm. Bütün olacakları. Onları bekleyen geleceği tam anlamıyla hazırlamamız gerekiyor. Hiçbir şeyi eksik etmemeliyiz. Hatta daha fazlasını hazırlamalıyız. Önümüze çıkan her şeyi un ufak edeceğiz! Çığlıklarıyla ve kemikleriyle şarkılar çalıp oyunlar oynayacaksınız! Bir mezarları bile olmayacak hale gelecekler!”

Günlüğünde ise çok farklı şeylere yer vermiş. Üçüncü sıfatı ise burada ona yapışmış. El yazısındaki bozulmalar hayatındaki olumsuzluklardan ve çaresizlikten kaynaklanıyormuş.

Arkadaşımı benden aldılar. Sonunda bana sadık olan arkadaşlarım olmuşken birini benden aldılar. Ya diğerlerine de bir şey olursa… O zaman ne yaparım. Eski zamanlara dönmek istemiyorum. Bu günleri seviyorum. Bu günler bozulmamalı. Bozulmamalı. Eğer onları elimden almalarını önleyecek tek şey savaşsa bu yolda ilerlemeyi göze alıyorum.

Evrenin birçok yerinde, özellikle Esas ve Terlat gezegenlerinde eş zamanlı baskınlar ve saldırılar yapmışlar. Binlerce cansız bedeni arkalarında bırakmışlar. Bunların hepsi birini gizlemek için yapılmış. Kirli Hapishanesi’ne yapılan baskında bir sürü azılı suçlu serbest kalmış, hatta birçoğu Opis’in müridi bile olmuş. En önemli kaçaksa Opis’in Altılısı’ndan olan, Gerlk Noral.

Böylelikle Opis’in istemediği halde ona takılan unvanı olan ‘Kahin Kurtarıcı’ ‘Savaşların Kahini’ne dönüşmüş. Müritleri evrenin her yanında sayısız savaşlar ve katliamlar gerçekleştirmiş. Bunların birçoğunu o emretmemiş bile. Artık peşinden gelenler, onun yardım severliği için değil de getirdiği yıkımdan haz aldıkları için ona bağlanmaya başlamışlar.

Bütün bu savaşların arkasında bir kişi kendini iyice belli etmeye başlamış; tüccar Lerot Kosal. Savaşlar sırasında Opis’in müritleri git gide yıpranıp giderken o giderek güçlenmiş ve zenginleşmiş. Kaynağını bu savaşlardan sağlamış. Daha çok kazanç sağlamak için daha çok savaş çıkartmış. Müritler arasında neredeyse Opis’e meydan okuyabilecek kadar söz gücü olmuş. Emirleri bazen Opis’inkinden üstün tutuluyormuş.

Bu küstahlığa daha fazla dayanamayan Tarna, tüccarı müritlerin gözü önünde katletmiş ve ipler bu noktada tamamen kopmuş. Müritler arasında olan gerginlik patlak vermiş, aralarında bir savaş çıkmış. Tüccarın oğlu, Tera Kosal katillerden oluşan bağnaz bir orduyu Opis’in müritlerinin üzerine salmış.

Kanlı geçen iki ayın sonunda olan olmuş ve Opis’in Altılısı’ndan, Kibmot ölmüş. Opis, bu gelişmeleri hiçbir şekilde öngörememiş. Günlüklerinde de bundan bolca sözetmiş. Artık el yazısındaki kaos günlüklerinin okunmasını iyice zorlaştırmış.

Öldü… Kibmot artık yok… Ama rüyalarımda onu yanımda görüyordum. Hiç yanımdan ayrılmayacaktı. Ya diğerleri de böyle beni bırakıp giderse. Hayır! Buna izin vermem. Onları elimden alamayacaklar.

Opis’in Altılısı, artık beşlisi ya hep yanında kalabiliyormuş ya da çok ağır bir koruma grubuyla gezebiliyormuş. Müritler, Tarna hariç diğerlerini o kadar sıkı bir gözetim altında tutuyorlarmış ki bazen nefes almaları zorlanıyormuş. Tarna’nın bu sıkı koruma altında tutulmamasının nedeni ise sürekli Opis’in yanında bulunmasıymış. Onun özel koruması sayıyormuş kendini. Geceleri uyumuyor nöbet tutuyormuş.

Savaşlar bitmek bilmiyormuş. Tera, halk gözündeki konumunu düzeltmek için elinin altındaki suçluların çoğunu adalete teslim ediyormuş. Bununla birlikte hapishanelerde kendine yeni adamlar toplayıp Opis’in adı altında daha fazla kargaşa çıkarıyormuş.

Opis’in Altılısı bu baskılar altında ezilmeye başladıklarını hissetmişler. Savaşlar, sıkı korumalar ve onların adıyla işlenen suçların basıncı ağır gelmeye başlamış. Gizli şekillerde birbirleriyle iletişim kurmaya çalışmışlar. Hepsi aynı fikirdeymiş. Artık işler çığırından çıkmış ve bunun bir parçası olmak istemiyorlarmış.

Tarna dışında. Onun Opis’e olan inancı hiçbir zaman yitip gitmemiş. Tera’ya karşı yapılan birçok savaşı o idare etmiş. Opis’e büyük bir sadakat besleyip müritler arasında onu daha körü körüne takip eden bir grup oluşturmuş. Bu grup müritler arasında çıkan söylentilerin kafasını ezip hain olduğuna inandıkları kişileri teker teker avlıyormuş. Opis, olanlardan bir şekilde haberinin olduğunu ama tam olarak ne olduklarını bilmediğini günlüğünde de belirtmiş ama daha önemli bir şey baş göstermeye başlamış. Artık yazdığı birçok şeyin üstünü karalıyormuş, yazdıklarından o da emin değilmiş. El yazısı biraz daha okunaklı olsa da içinde olduğu umutsuzluğu hissettirmeye devam ediyormuş.

Ortamımız çok değişti. Birçok eski yüzü görmez oldum. Bazılarından haber de alınamıyormuş. Neler oluyor grubumuza. En yakın arkadaşlarım bile şeyden beri bir garip davranıyor… Kibmot’un ölümünden beri. Tarna desen hiç yanımdan ayrılmıyor. Sürekli benimle olması hoşuma gidiyor. Arkadaşlığımıza önem verdiğini hissedebiliyorum ama bir garip davranıyor. Bir şeyler çeviriyormuş gibi hissediyorum. O lanet tüccarın piçi de sinirlerimi bozmaya başlıyor. Onun yüzünden öğrencilerim ölüyor, adım lekeleniyor. Ama beni daha çok korkutan bir şey var. Daha kötü bir felaket yaklaşıyor. Eskisi gibi kabus görülerim şiddetlenmeye başladı. Yeniden uymaya korkar oldum. Felaketimiz yaklaşıyor. Başka hiçbir şey göremiyorum. Hiçbir şey.

Her zaman olduğu gibi kabuslarını bir tek Tarna’ya anlatmış.

“Yakıyor, Tarna. Çok kötü yakıyor. Yaklaştıkça hava ısınmaya başlıyor. Etimizden gelen yanık kokuları ciğerlerimizi dolduruyor. Kusanlar oluyor. Damarlarımız kanın buharlaşması nedeniyle acımaya başlıyor. İnfilak edecek gibi oluyoruz. Basınç arttıkça bayılanlarımız oluyor. Kafamızı kaldıramayacak kadar ağırlaşıyor hava. Vücudumuz yandıkça acıdan bilincimizi kaybediyoruz. Ölüyoruz. Bunu hepimizin yaşaması gerekecek. Hepimizin. Hem de çok yakında.”

Müritler arasında neredeyse gezegen kadar büyük bir gök taşının çarpacağı haberi hemen yayılmış. Bu haberden korkanlar gizlice kaçmaya çalışmış ama Tarna’nın küçük grubu buna izin vermeyip hepsini gizlice halletmiş. Tera kendi müritlerini geride bırakarak bütün mal varlığıyla birlikte gezegenden kaçmış. Haber gezegen içinde fazla dikkate alınmamış. Artık halkın çoğu Opis’in deli olduğunu düşünüyormuş.

Opis bir gün dayanamamış ve en sevdiği öğretmeni Profesör Trino’ya gitmiş.

“Üniversiteyi bırakman çok kötü oldu Opis. Başarılı bir öğrenciydin. Ama artık çok geç. Bunca yaptıklarından sonra, bana sorarsan, hayatta kalman bile bir şans. O yanındaki adam kim? Beni… öldürmeye mi geldiniz?”

“Hayır Profesör. Kesinlikle öyle bir şey yapmam. Tarna’nın da aklından bile geçirmeyeceğine kefilim. Size bir şey danışmak için geldim. Halk görülerimi bir deli saçması olarak tanımlıyor ama o görüleri görseler, nasıl acılar çektiğimi bilseler… Her gece ölmekten yoruldum ama buna katlanmak zorundayım. Siz bana yardımcı olabilir misiniz? Buna hazırlanmalıyız. Bunu yaşamalıyız.”

“Eskiden de kabuslarından görü diye bahsederdin. En azından bunun değişmediğini görmek güzel ama hayır, sana yardım edemem. Kehanetin Yasak olduğunu ve evrenimizde kehanetin mümkün olmadığını derslerimizde yeterince öğrenememişsin sanırım. Kadim Olan’ın kuralları kesindir. O kehanet görülerini evrenden tamamen kaldırdı. Bu yüzden kendine kahin diyen, geleceği gördüğünü iddia edenler Yasak sayılıyor. Her ne görüyorsan onlar rüyadan başka bir şey değildir.”

“Yanılıyorsunuz Profesör. Bunun en iyi örneği de Tarna’dır. Onu kurtardığım gün ilk arkadaşım ve öğrencimi kazanmış oldum. Eski öğretiler artık geride kaldı.”

“Eski öğretiler mi? Öğrencilerin mi? Kendi öğrenciliğini tamamlayamamış yarım bir öğretmensin. Lütfen artık bana Profesör deme ve evimden git.”

O akşam sakince oradan ayrılmışlar ama bir hafta içinde bir ara sokakta Profesör Trino’nun cesedi bulunmuş.

Günler geçmiş, bir sürü hazırlık yapılmış. Ama yine de halkın gezegenden giriş çıkışlarını önleyememişler. Portal şehrinin kuvvetine ve yönetimine güçleri yetmemiş. Tera’nın geride bıraktığı hainleri yakalamışlar ve kendilerine inşa ettikleri zindanlarda aç susuz ölüme bırakmışlar.

Sonunda beklenen gün gelmiş ve Opis’in bütün müritleri yeni öğretileri adına çarpacak göktaşını ve ölümlerini beklemiş. İki gün boyunca hiçbir şey olmamış. Sonunda pes edip eski yaşantılarına dönmüşler ama bir şeyler değişmiş. Zaten hep pamuk ipliğine bağlı olan inançları derinden sarsılmış. Bazıları artık onun gerçekten de bir şarlatan olduğuna düşünmeye başlamış.

Gruptan ayrılanlar olmuş. Aralarından öyle büyük bir kısım kaçmış ki Tarna’nın adamları hepsine birden yetişememiş. En sonunda Tarna’nın adamlarından da ayrılanlar olmuş. Ve Opis’in Altılısı’ndan ilk kaçan da bu fırsatı yakaladığı gibi tüymüş. Bu altılıya büyük bir darbe ve diğerleri için de bir örnek olmuş. Opis günlüğünde bunlardan da bahsetmiş. El yazısı sanki yazmayı unutuyor gibiymiş.

Niye gidiyorlar… Arkadaş olduğumuzu sanıyordum… Yanılmış mıyım? Belki biraz değişiklik için gitmişlerdir. Eminim geri geleceklerdir. Tarna onların nasıl cezalandırılmasını istediğimi sordu ama geri gelecekleri için cezaları daha sonraya erteledim. Gök taşının suçu hepsi. Gelip bizi öldüreceğine ortalıklarda gözükmemeyi seçti. Öğrencilerimi kaybediyorum. Belki de Trino haklıydı. Yarım bir öğretmenimdir. Artık hiçbir görü gelmiyor bana. Hiçbir şey. Öğrenciler bunu fark etmiş olmalı. Bizden ayrılıyorlar. Artık dayanamıyorum.

En sonunda bütün müritleri Opis’in son zamanlarda kehanetlerinin bittiğini fark etmiş ve dedikodular yayılmaya başlamış. Koskoca evrende sadece Esas ve Terlat gezegenlerinde müritleri kalmış. Son darbeyi ise Tarna’nın kendi adamlarıyla yaptığı gizli konuşmadan yemiş. En yakın arkadaşları bildiklerinin çoktan Tarna’nın adamları tarafından öldürüldüğünü duymuş. Opis’in Altılısı’ndan geriye sadece Tarna kalmış.

İki yıl boyunca yaşadığı acıların bir hiç uğruna olduğunu düşünüp intihar etmiş.

“‘Onları ilk kurtardığım zaman aslında ölümlerini belirlediğim anmış demek ki. Onları çok özlüyorum. Geriye sadece Tarna kaldı ama sanırım o tanıdığım Tarna da çoktan ölmüş. Öğrencilerim dediklerime iyi örnek olamadım onlara inandığım yolu doğru tanıtamadım. Başta her şey bizim gibi sıradanlar içindi. Tanrıların ve Kadim Olanı’nın bizi umursamadığını, canlarımızın gözlerinde en ufak bir değeri olmadığını savunmuştum ama onlar sanırım hiçbir zaman benim kadar tehlikeli olmamışlardı. Kendi inandığım yola kendim ihanet ettim. İhanetimin bedelini de görülerimi kaybederek ödedim. Sanırım her şeyin yoluna girmesi için yok olmam gerekiyor. Bunu görülerimde görmesem de olanlara bakarak görebiliyorum. Canını yaktığım herkesten özür diliyorum, ne kadar geç olsa da. Elveda Tarna. Kendine iyi bak.’ Son yazdıkları bu olmuş. Şimdiye kadar anlattığımız her şey öğrencilerim dediği müritlerinden, casuslardan, tüccarın oğlu Tera’dan, robotik kayıtlardan, günlüklerden ve ölü hafızalarından elde edildi. Sorun şu ki cesedini bulamadık. Tarna’yı da. Ama artık Tarna’nın geriye kalan müritlere liderlik ettiğini biliyoruz. Opis’in anısının canlı kalabilmesi için onu kendi öldürmüş olabilir mi diye düşünüyoruz. Siz ne dersiniz?”

Büyü koklayan uzunca düşündü. “Opis’in evine ilk girdiğimde ağır bir baharat kokusu alabiliyordum. Kesinlikle büyüden kaynaklanıyordu ama odaklanılmış bir büyüden değildi. Yönlendirme büyülerinin kokusu çok ağırdı. Büyük olasılıkla rüyasında gördükleri, büyü kaynağının işe el atmasından kaynaklanıyordur. Profesörleri de zaten belirtmiş, büyü enerjisini kullanmayı doğru düzgün öğrenememiş. Eğer büyü enerjisi fazla birikirse büyü kaynağı enerjiyi kendi kendine kullanmak zorunda kalır. Bu durumda kurtardığı ilk altı kişinin başına bir şeyler gelmesine sebep olmuş… istemsizce. Aynı zamanda bunların rüyasını görmüş ki onları kurtarıp arkadaş edinebilsin. Yanlış anlamadıysam eskiden çok yalnız biriymiş. Durum böyle devam etmiş. Bir noktada büyü kaynağı olaylara yön veremediği için sadece rüya olarak göstermiş ve gerisini Opis’e bırakmış. Grupta yırtılmalar oldukça büyü kaynağı daha büyük olaylar yaratmaya çalışmış ama sonuncusu gibi başarısız olmuş. Bilinçsiz bir şekilde bir gök taşını büyüyle gezegene çekememiş neyse ki. Her zaman denildiği gibi ‘Kehanet imkansız bir hayal saçmalığıdır’.

“Sorunuza gelecek olursak. Evet, intihar etmiş çünkü hem evin içinde başka kimsenin büyü enerjisinin kokusunu alamadım hem de evde ölüme karşı yapılmış büyüler var, Opis tarafından. Cesedin yerini ben de size bulamam. Belli mi olur belki Opis ölmemiş bile olabilir ama sanmam, büyüler başarılı olamamış gibi kokuyordu. Büyük olasılıkla büyü kaynağı anca cesedi bir yerden bir yere kadar taşımış sonra da geri çağırılmış olabilir.

“Sanırım benden istediğiniz bu kadardı, yanılıyor muyum Amirim? Açıkçası bu tekinsiz gezegenden bir an önce gitmek isterim.”

“Yanılmıyorsunuz Büyü koklayan Artis. Gerisi bizim işimiz. Yardımlarınız için teşekkürler. Kendinize iyi bakın.”

Büyü koklayan portal şehrinin güvenli sınırlarına girerken, ne kadar cıvık bir yerel polis teşkilatıydı diye düşündü. Olayları sonradan masal anlatır gibi anlatmaları, sanki hiçbir olaya kendileri dahil olmamış gibi davranmalarını bir garip buldu. Ama buraya bir daha adım atmayacağı için içi rahattı. Tarna ve diğerlerinin daha ne kadar sorun çıkartacağı kafasının köşesinde dönüp dursa da burayla hiçbir işi kalmamıştı.

Oruç Can Hasmaden

Finlandiya’da gıda mühendisliği okuyorum. Fantastik ve bilim kurgu edebiyatı, filmleri ve oyunları tüketmeye bayılırım.