Gözlerini açtığında çöldeydi. Daha önce hayatında hiç çöl görmeyen biri için bu aykırı sayılabilecek bir deneyimdi. İnanamaz gözlerle hiçliğe uzanan kum manzarasına bakakaldı. Sanki bir müddet önce fırtınaya tutulmuş kumlar tenine batmamış gibi, çok sessiz ve hareketsizdi çöl. Şimdi ne yapacaktı? Adımını attığında ayağı kuma hafifçe battı. Yavaş bir keşif olacaktı. Adım adım çölde ilerlemeye başladı. Tam o esnada arkasından gelen sesle irkildi. Biri ona sesleniyordu.
Başını çevirince gördüklerini anlaması biraz zamanını aldı. Peri diyarının idaresindeki en önemli birkaç isme çölde rastlamak, bugünkü planları arasında yoktu. Şaşkınlıkla üçlüye göz gezdirirken diğerleri ondan daha şaşkındı. “Ne işin var burada oğlum? “Sana mı yaptılar bunu?” Kafası karışmıştı. Ne yapmışlardı ona? Peki, onların başına ne gelmişti? Kafası almıyordu. “Bizimle gel” dediler sonra. Hafif hafif başlayıp kendini hissettiren kum fırtınası, konuşmalarına imkân vermiyordu. Derhal peşlerine takıldı. Başka da seçeneği yokmuş gibi görünüyordu.
Ne kadar ilerlediklerini bilmiyordu ama uzun sürmüştü. Dizleri ağrıyor, susuzluğu artıyordu. Bunun yanında önde ağır ağır ilerleyen grubun gerçekliğini sorgulamaya başlamıştı şimdi. Onların burada olması, tam anlamıyla, imkânsızdı. Soru sormak istedi, vazgeçti. Kum fırtınası belli ölçekte devam ediyordu. Ağzını boşuna açmak istemezdi. Sessizliğini korudu ve bunlara kafa yormayı bıraktı. Onları çepeçevre saran kum düzlüğüne kendini bıraktı. Bunu yapınca birden bacakları hafifledi ve süzülmeye başladı. Sihri hâlâ onunlaydı. Bunu nasıl unutmuştu? Gözlerini kapattı ve grubun ona ulaşmak için yaptığı çağrıya kulak kabarttı. Ona sesleniyorlardı, onu takip etmesini ve ondan biraz daha dayanmasını istiyorlardı. İnsan olmaya bu kadar kolay alıştığına şaşırdı. Ayaklarını, kas gücünü kullanarak kendine eziyet etmek insana mahsustu. Bu da insan emeğini değerli hale getiren bir şeydi. İnsan dünyasında acı, kan ve ter vardı. Bunlar yaptıkları her şeyi meşrulaştırıyor ve ellerine geçen her şeye değer katıyordu. Onu insan olmakla ilgili yakalayan fikir buydu. Ama bunlar geride kalmıştı. Yeniden peri olamazdı belki ama melez olma fikri oldukça akla yakındı. İnsanlıktan çıkmamıştı henüz. Buna da razıydı.
Hızlıca geldikleri mekân, çölün doğasına hiç uygun değildi. Burası sihirle bezeli kuytu bir diyar taklidiydi. Derme çatma görüntüsü rahatsız edici değildi. Hapishane zamanlarından sonra onu hiçbir mekân gerçekten rahatsız edemezdi artık.
Yüz yüze geldiklerinde gruptaki büyüklerin yaşlanmış olduğunu fark etti ilkin. Sonra bedeninin ne kadar yorulduğunu hissetti. İnsan olarak bu yorgunlukla baş edemezdi belki ama şimdi gözlerinin kapanmasına engel olamıyordu. İçlerinde biri onu kolundan kavradı ve hemencecik yerdeki yatağa yatırdı. Uykuya yuvarlanırken zihnine dökülen kelimeleri rüya zannetti:
“Klonlarımız Diyar da iken neler döndüğünü belki bu genç periden öğreniriz.”
“Bu gençte bir şey var, büyüsü niye bu kadar az? Onun yaşındakiler bizi buraya ışık hızıyla getirir, mekânı daha konforlu döşememize yardım ederdi. “
“Onun büyüsü ile buralara kadar gelebildik, teşekkür mü etsek öncelikle?”
“Büyüsünün ışığının hissedemiyorum şu an. Resmen insan gibi uyuyor. Periler uyumayı seçmez, isteseler de bu kadar yorulmazlar. “
“Uyudukça sihri geri gelecektir.”
“Buraya düştüyse neden klonu değil de kendisi geldi? Buraya sihrin gelmesi tam bir mucize.”
“Diyar kralının “klon projesi”ni duyduğunu sanmıyorum. Hele bir uyansın…”
“Yarım ve sihirsiz bırakılmış peri ömürlerimiz için zaman daralıyor ama.”
“Biraz daha sabır…”
Üzerine nazikçe kapanan uykunun örtüsü siyah ver derindi. Duydukları zihnin kenarında asılı kalırken kalbinin tek arzusu, kendini uykuya teslim etmekti.
- Zamana Karşı Bir Peri Masalı - 1 Kasım 2022
- Minotorlu Bir Peri Masalı - 1 Şubat 2022
- Ayrık Zamanda Bir Peri Masalı - 1 Kasım 2021
- Eşkıyalar İçinde Bir Peri Masalı - 1 Ekim 2021
- Klonlanmış Bir Peri Masalı - 1 Eylül 2021
Henüz yorum yok. Kayıp Rıhtım Forum'da yorum yap.