Öykü

Radyokafa

            zamanında kafasının yerinde kocaman

eski bir radyo olan

            küçük ama kalbi dev gibi

bir oğlan vardı

            ve onunla dalga geçmekten geri durmayan

senin benim gibi kafası normal

            yüreği şeytan arkadaşları

ona ‘Radyokafa’ adını takmışlardı

 

            Radyokafa hiç konuşmayı bilmez

elini düğmelerine götürür bir FM bandı açar

            oradan şarkılar çalardı

mutlu olduğu zamanların

            ve heyecanlı

ve korkulu

            ve utangaç olduğu zamanların şarkıları vardı

üzgün olup da canını bir şeye sıkarsa

            hemen karıncalı parazitli sesler çıkarır

kendinden utanıp bir köşeye saklanırdı.

 

            Sabahları kalktığı zaman tepesindeki anten

gerçekten de saçmış gibi inat eden

            dimdik durur bir türlü inmezdi

bazen arkadaşları arkasından sinsice gelir

            antenini bir uçtan öteki uca yatırır kaçar giderlerdi

frekanslarını bozarlardı Radyokafa’nın

            kafasını karıştırırlardı

elleri kafasının üstüne yetişemeyen Radyokafa

            olduğu yerde kalır ağlayamazdı

karıncalı – parazitli sesler çıkarırdı yine

            yine

ve yine…

 

            Sonra bir gün yeni bir kız geldi Radyokafa’nın okuluna

o da farklıydı arkadaşlarından Radyokafa gibi

            bu kızın kafası vardı olmasına

hem de Radyokafa’nın gördüğü en güzel kafa

            kafası bir kar küresinin içindeydi ama

o yürüdükçe küçük yalandan kar taneleri dolaşırdı yüzünün etrafında

            arkadaşları onu da beğenmemişti

adını bile sormadan bir isim takmışlardı ona da

            bu kafayla hiçbir zaman sevgilisi olmayacağını

hep yalnız kalıp bir kız kurusu olacağını söylediler ona

            ‘Kar Kurusu’ koydular adını da

kızcağız ağladı zırladı

            sahte yapay karlarını oradan oraya attı

ama arkadaşları susmadı

            bu onları daha da alaycı yaptı

 

Radyokafa olanları anlayamıyor

            FM bandından sinirli müzikler çalıyordu

Kar küresinin ardına gizlenmiş o güzel yüzü kimse mi görmüyordu

            arkadaşlarına anlatmaya çalıştı

ama anlamadılar

            antenini çevirdiler

onu itip kaktılar

 

            Sonra bir gün Kar küresi yanına geldi Radyokafa’nın

ona dedi ki: ‘Ben senden gerçekten çok hoşlandım’

            bir anda unutuverdi Radyokafa her şeyi

arkadaşlarının ona kötü davranıp Kar küresine Kar kurusu dediğini

            sevinçten havalara uçarak onu camının yanağından öptü

Kar Küresi sahte yapay karlarını sallayarak onun yanında yürüdü

 

 

            Günlerce birbirlerini çok sevip mutlu oldular

ama bilmiyordu ki Radyokafa her güzel şeyin bir sonu var

            bir gün okula geldiğinde arkadaşlarının Kar küresiyle dalga geçtiğini gördü

‘çekilin yoksa karışmam!’ diye aralarına girdi

            ama arkadaşları çok fazla ve Radyokafa çok güçsüzdü

birer birer anteniyle oynayıp hepsi onu dövdü

            Radyokafa da fazla dayanamayarak yere düştü

 parazitli bir kanala ayarladı kendini

            bir türlü anlatamıyordu arkadaşlarına derdini

tüm olanları izlerken birisi itti Kar küresini

            bütün bir mahalle duydu kırılan camın sesini

arkadaşları dağıldı Radyokafa yanına koştu

            Kar küresi kırılmış yerde yatıyordu

havayı bir anda Radyokafa’nın çığlığı doldurdu

 

            Radyokafa o an mutlu olmak için ne yapması gerektiğini biliyordu

Kar küresinin içi su dolu bir parçasını ellerine aldı

            ve havaya kaldırdı

parçayı tüm gücüyle suratına çarptı

            suyun kafasının içinde akışını hissedebiliyordu

kafasında bir yerlerde bir şeyler bozuluyor

            bozuldukça o tuhaflaşıyordu

kafasının içinde bir ses dolaşıp duruyordu

            yavaşça Kar küresinin yanına uzandı ve gözlerini kapadı

her yeri parazitli bir ses kaplarken

            onun yüzünü bir gülümseme sardı

radyolar, kar küreleri ve tüm diğer güzel şeyler nereye gidiyorsa

            onlar da o cennete doğru gidiyorlardı

A. Orçun Can

Alanya’da doğdu. Uzun süre Ankara’da, bir süre de Londra’da yaşadı. Uluslararası İlişkiler ve Sinema-Televizyon alanlarında öğrenim gördü. Kitapları Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkıyor, öyküleri Kafasına Göre Dergi ve Kayıp Rıhtım’da yayımlanıyor. Şu an İstanbul ’da yaşıyor; metrolara, çift satır aralığına, kablosuz teknolojiye ve kırmızıya ilgi duyuyor.

Radyokafa” için 5 Yorum Var

  1. Öncelikle tebrik ederim ! Gerçekten ilginç bir öykü olmuş . Yazılan öyküler arasında “başlığı” en dikkatimi çekenlerden birisiydi . İçerik konusunda da yanıltıcı olmamış . Yazının seyrek görünmesi okuyucu için öykünün göze basit gelmesini sağlamış. Ancak bazı yerlerde noktalama eksikliği midir, kasıtlı yapılmış bir şey midir bilmem , anlamakta cüzzi bir zorluk çektiğim oldu ..

    Elbetteki , ufacık olumsuzluklara rağmen okumaya değer , akıcı bir öykü olmuş .
    Emeğinize Sağlık !

  2. Bak şimdi… Oldu mu bu hiç? Bu son yakıştı mı bu güzel hikayeye? Oysa ne güzel başlamıştı her şey. Radyo frekansları gibi dağınık yazılmış bir yazı, orijinal iki baş karakter, Kar Kurusu gibi şahane bir isim… Ama acı son. Bari hikayelerde her güzel şeyin bir sonu olmasa dedirttiriyor insana. Zavallı Radyokafa. Umarım cennette en güzel melodilerini çalar sevgilisine. Aklına, kalemine ve hayal gücüne sağlık.

  3. Çok güzel.Bir anda çocukken okuduğum kurşun asker ve müzik kutusundaki balerinin aşkı aklıma geldi.Çok sevdim.Yüreğine sağlık,kalemine kuvvet.

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *