Öykü

Yalnız Adamın Eksik Günlüğü

Önceleri güneşi daha iyi görebilmek için inşa edilmişti bu kara bina, şimdilerde ise güneşi engellemekten başka bir işe yaradığı söylenemez. Binanın temellerinin atıldığı günü hatırlıyorum ve duvaları daha örülmeye başlanmadan önceki beyaz iskeletini. Binanın sonradan nasıl karardığı bilmek güç ama gerçekliğine inandığım bir şey varsa o da bu binanın insanı değiştirdiğidir.

Ben buranın eskilerindenim, binanın yapıldığı günü hatırlayan nadir çalışanlardanım. Benimle yaşıt olan kişiler bile hatırlamaz bu binanın temellerini, çünkü kara bina farkındalığı köreltir. Sorgulamak bu binada yasaktır, soru sorulmaz, herkes yapması gereken işi yapar, gece olunca da evlerine gitmek için ayrılırlar.

Herkes binayı terk ettiği zamanlar duyulur o garip ses. Bir inilti, bir yakarış, bastırılmış bir çığlık… Birkaç gece evvel de başıma geldi bu. Teslim etmem gereken iş uzayınca yine işitir oldum bu garip sesleri. Binanın iskeleti gıcırdayıp durdu tüm gece. Seslerden daha garip olanı ise benle mesaiye kalanların hiçbir şey duymamış olmasıydı.

* * *

Sorgulamak iyidir. Bazı günler kendimi bile sorguladığım olur. Kendi kendime cavap veremediğim zaman bir şeylerin yanlış gittiğini anlar ve hayatımı ona göre şekillendirmeye çalışırım. Bugün yemek yerken de o sesleri sorguladım ve mantıklı bir cevap bulamadım. O garip sesleri nelerin çıkardığını öğrenmeliydim. Dediğim gibi, kara binada soru sormak yasaktır, soru sormanın yasak olduğu yerde cevap aramak da tehlikeyi beraberinde getirir. Bunu bildiğim için geceye kadar beklemeye karar vedim. Ne yapacağıma şahit olacak bir çift göz beni tehlikeye atabilirdi.

* * *

Çalıştığım binada herkesin kendi katı vardı. O katlar haricinde başka katlarda dolaşmak işinizi zora sokabilirdi. Şahitlerden uzak durmak için gecenin en sakin anının gelmesini bekledim. Bina iyice sakinleişnce de harekete geçtim. Bu kara yapıdaki sesler her ne ise temellerden geldiğine emindim. Asansöre binince daha önce hiç dikkatimi çekmemiş bir şeyle karşılaştım. Tuşların olduğu yerde, sıfırın altında bir kat daha yer alıyordu. Aradığım cevabın orda olduğunu umarak o tuşa bastım.

* * *

Asansörün kapısı açılınca karşıma uzun, dar bir koridor çıktı. Koridorun sonu zifiri karanlıktı. Oldukça soğuk bir rüzgar koridorun karanlık ucundaki sesleri bana taşıyordu. Seslerin kaynağının burası olduğuna artık emindim. Geceleri duyulan bastırılmış çığlıklar burada kelimenin tam anlamıyla acı yüklüydüler. Korkuma üstün gelip dar koridoru yürümeye başladım. Sırtımdaki ürperti giderek artıyor, çaresiz vücudumu tamamiyle cesaretten yoksun bırakıyordu. Ürkek adımlarım, zor da olsa, birkaç dakika sonra beni koridorun sonuna kadar taşıdı. Artık çığlıklar her yerdeydi; tüm kat çığlıkların yankısıyla dolup taşıyordu. Karanlıktan kurtulup içerde ne olduğunu görmek için bir ışık düğmesi aradım.

Aradığımı bulunca soluk, beyaz ışık tüm katı aydınlattı. Binanın kolonları insan iskeletleriyle doluydu. Her bir iskelet binanın kolonuyla bir olmuş acı dolu çığlıklar atmaktaydı. İskeletlere dona kalmış bakarken onların duydukları salt acıyı iliklerime kadar hissettim. İçi boş olan göz çukurlarının dibinde bile acı vardı….

Sonra kaçtım. Ardıma bakmadan, olanları düşünmeden, bencilce kendimi güvende hissettiğim tek yer olan evime kadar kaçtım.

* * *

Seslerin kaynağını sonunda görmüştüm. Güneşi daha iyi görmek için inşa edildiği söylenen bina tamamen kötülük doluydu. Bu kötülüğü durduracak güce sahip olsam inanın ki onu durdurmak için her şeyi yapardım. Ama şimdi elimden gelen tek şey kaçmak. Bina varlığımı ve farkındalığımı hissetti, beni arıyor. Yazdıklarımın sonuna yaklaşırken sadece şunu söyleyeceğim. Farkındalık sahibi olmayan insanlar susunca durup etrafı dinleyin ve sessizliğin size neler anlattığına kulak verin. Asıl gerçekleri o zaman bulacaksınız. Ve belki benim yapamadığımı yapacaksınız.

Sefa Tursun

Yalnız Adamın Eksik Günlüğü” için 6 Yorum Var

  1. Merhaba Sefa,
    Çok güzel eline ve düş gücüne sağlık. Tebrikler 🙂 Bununla beraber farkındalığın neden köreldiğini ya da körelmek zorunda oluğunu bir kaç cümle ile açıklasan ya da bunu İskeletlere (kendini feda edenler? Kötülerin cezalandırıldığı yer? ) bağlasan sanki hikayenin çemberi kapanmış olur gibi hissettim. Başlangıçta iyi olan bir şey kötüye dönmüş sanırım (güneşi görmek için inşa edilenin onu artık engellemesi) bunun nedenini insan merak ediyor. İskeletlerle ilgisi olduğunu hissettiriyor.
    Bunlar okurun olarak naçizane sorularım.
    Eline ve düşgücüne sağlık
    Sevgiler, Dipsiz.

    1. Selamlar,
      Değerli eleştirileriniz için teşekkür ederim. Farkındalığın körelmesi konusunda haklısınız, karakterin de farkındalığın neden köreldiğine dair fikrinin olmadığını öykünün uygun bir yerinde beyan etmesi bu sorunu çözmeye yardımcı olabilirdi. Güneşi görmek için inşa edilen bina yeni bir düzen, lakin düzen sonrasında öylesine yozlaşmış ki tepedekiler haricinde güneşi görebilen yok. -öykünün daha açıklayıcı olması adına bu bilginin verilmesi gerekirdi 🙂 – Temeldeki iskeletler ise yoz sistemi ayakta tutan yegane şeyler. Masum ruhların acısıyla ayakta kalan bu düzen bize çok uzak değil aslında.
      Size geri veremeyeceğim değerli zamanınızı öyküme ayırdığınız için ayrıca teşekkür ederim, iyi günler ^^

Dipsiz için Yorum Yap Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *