Öykü

Kategori: Yalnız

Nasıl olsa, her zamanki gibi yanlış numaradır diye düşündüğünden bilgisayar başından kalkmaya bile yeltenmedi. Kapı ısrarla çalınmaya devam ediyordu. Söylenerek gitti. Bezgin bir yüzle kapıyı açtığı anda donup kaldı. Uzun boylu, yirmili yaşlardaki güzel sarışın elini pervaza dayamış gülümsüyordu.

-Selam, dedi gözlerini Serkan’dan ayırmadan.

-…

-Hu, hu… Dilini mi yuttun? Merhaba dedim.

-Pardon, kimi aramıştınız?

-Serkan, aşk olsun yani. Benim ya. İçeri almayacak mısın yoksa?

-Pardon… Ben… Çıkaramadım da…

-Ne? Tanımadın mı? İnanamıyorum sana. Hem genç bir kızı kapıda böyle bekletmen… Çok ayıp çok…

-Ama…

-A, yeter! Valla nasıl istersen… Gidiyorum bay bay…

-Şey… Özür dilerim. Şaşırdım da… Lütfen… Buyurun…

-Eh, nihayet! Yoksa büyük bir fırsatı kaçıracaktın.

Serkan, kenara çekilip ismiyle hitap edecek kadar kendisini tanıyan ama bir türlü anımsayamadığı kızı içeri aldı. Bekâr evinin dağınıklığı için özür dileyerek koltuğun üzerinde atılı kıyafetleri kucakladığı gibi yatak odasına fırlattı, kapısını çekti. Kız son derece rahat bir şekilde koltuğa oturdu. Bacak bacak üstüne atıp Serkan’ın şaşkın hallerini tebessümle izlemeye başladı. Serkan bir yandan evi toparlıyor, bir yandan unutulamayacak kadar güzel olan kızın kim olduğunu hatırlamaya çalışıyor, çaktırmadan koltuk altını kokluyor, artık ne düşünüyorsa donunu değiştirmediği için kendine lanet ediyordu. Kız ayağa kalkıp mini eteğini hafifçe çekiştirdi. Arkası dönük bir oraya bir buraya koşan Serkan’ın kulağına doğru pist diye fısıldadı. Serkan sıçrayarak dönünce kızla göz göze geliverdi.

-Yeter, gel otur artık, evin her halini biliyorum ben. Seni görmeye geldim, evi değil ki, dedi kız.

Evin her halini nasıl bilebilirdi ki? Kelimeleri yayarak konuşan bu kızla bir yerlerde tanışmış ve unutmuş olamazdı, zira unutulabilecek bir kız değildi. Liseden olabilir diye düşündü. Lise yıllarında güzel olmayanların sonradan çok güzelleştiğini internet sitelerinde görüyordu. Aklına başka hiçbir ortam gelmiyordu. Lise yıllarında bile içine kapalı, bilgisayar delisi, dört göz Serkan Sever pek sevilmezdi.

-Ben, şey kusura bakmayın, gerçekten, hâlâ, kim olduğunuzu? Yani çok şaşırdım… ben…

-Tamam, sakinleş şimdi. Şuraya otur. Önce isimden başlayalım. Adım Müge. Olur mu?

Ne olur mu diye düşündü Serkan. Olmuş zaten bir isim vermişler, bana niye soruyor ki? Birden aklı başına geldi. Bu kesin amcasının ona planladığı bir şeydi. Bu kız, telekız olmalıydı. Hiç benzemese bile…

-Sizi amcam yani Gürkan Sever mi gönderdi?

Amcası evine gelen tek konuğuydu Serkan’ın. O da üç beş ayda bir uğrar, hâlâ evlenecek bir kız bulamadın mı diye sorardı. Bir keresinde onu geneleve götürmeyi istemiş, Serkan bin bir mazeret uydurup gitmemişti.

-Kim? O kim? Ay, saçmalama Serkan. Beni sen çağırdın ya.

-Ben mi çağırdım? Ama sizi tanımıyorum bile. Hem siz beni…

-Dur bir dakika. Nasıl yani? Hâlâ tanıyamadın mı beni? Gerçekten inanamıyorum.

Kız ellerini göğsüne kavuşturup sırtını döndü. Yaramaz kız çocukları gibi dudak büküp küsmüştü. Serkan ne yapacağını şaşırmış; özür mü dilemeli yoksa kim olduğunu anlayamasa bile bu güzel kızın gönlünü mü almalı bilemedi. Elini kolunu koyacak yer bulamıyor, sırtı dönük küskün Müge’ye dokunmaya çekiniyor, kelimeleri toparlayamıyordu. Heyecandan avuçları terlemişti. Yanaklarının da kızardığına emindi.  Müge tekrar Serkan’a dönüp sert ancak cilveli bir tonda biraz da emir verir gibi gözlüklerini çıkar dedi. Altı numara miyop Serkan neredeyse gözlükleriyle yatar kalkardı. Buna rağmen ikiletmeden denileni yaptı. Müge pırıl pırıl parlayan iri yeşil gözlerini, Serkan’ın kırpıştırdığı küçük gözlerine dikerek,

-Ay, lütfen bana bir bakar mısın? Dedi şımarık hatta hafif kızmış bir ifadeyle.

-…

-Bak, gözlerini kaçırmadan bak. İyice bak. Piksel piksel bak.

Serkan cin çarpmışa döndü bir anda. Piksel piksel bak dediği anda aklına bilgisayar ve hemen ardından da bilgisayarda gün boyu gezdiği siteler geldi. Müge gelmeden hemen önce onun dudağı bunun gözü diyerek kendi yaptığı programla sanal bir kadın yaratmıştı. Gözlüğünü takıp dehşetle Müge’ye tekrar baktı. Yerinden fırlayıp bilgisayara koştu, resim kaydettiği dosyada yoktu. Silinmişlerde de bulamadı. Bir yandan göz ucuyla Müge’ye bakıyor, bir yandan bilgisayarı kurcalayıp duruyordu. Müge sıkıntıyla yanına gelene kadar sürdürdü aramasını.

-Boşuna arama, buradayım işte, dedi Müge yüzündeki muzip bir ifadeyle.

-İmkânsız! Sen o, yani o sen olamazsın! diye bağırdı Serkan.

Müge şuh bir kahkaha patlattı.

-Neden imkânsız olsun ki? Nihayet anladın!..

-Bu, bu olamaz değil mi?

-Oluyor ama… Şaşkın ördeğim benim.

Serkan hâlâ inanamıyordu.

-Ama… nasıl?

-Şimdi anlaşalım. Ben sana ne olduğunu anlatacağım. Sen de sakince dinleyeceksin tamam mı? Serkan Seven, yaş: yirmi üç, eğitim: Lise, meslek: yazılımcı, kategori: yalnız.

-Kategori mi?

-Şişş! Sözümü kesme lütfen. Yıllardır izleniyorsun Serkan’cığım.

-İzleniyor muyum? Kimler? Nasıl? Kim?

-Sabırsız olduğunu da bak şimdi öğreniyorum. Şimdi, bırak da anlatayım. Dediğim gibi, bilgisayarda çok fazla saat geçirenler izlenir ve girdiği sitelere, yaptıklarına göre kategorileştirilir. Senin tüm yaptıkların sonucunda “yalnız” kategorisinde olduğuna karar verildi. Hep arzuladığın birini tanımlaman beklendi. Ve nihayet bugün onu oluşturdun. Sonra… Ta taam! İşte karşınızda Serkan Seven’in hayalindeki kız, yani ben…

-Bir dakika, bir dakika… Tüm bunlar çok anlamsız. Bu interaktif bir şey değil ki, yani internet, bilgisayar. Hem kim, neden beni izlesin? Hem böyle bir teknoloji… Hem sen nasıl… Yok hepsi saçmalık…

-Peki ya ben? Ben de saçmalık mıyım senin için?

Önce ağlayacakmış gibi bir yüz ifadesiyle sırtını döndü. Sonra aniden kararını değiştirip ayağa fırladı. Kendi etrafında bir tur dönüp mankenler gibi ileri geri yürümeye başladı.

-Bak, bana iyi bak!.. Böyle saçmalık gördün mü hayatında Serkan Bey?

Serkan, bilgisayarda yarattığı kızın karşısında salınmasını izlerken ne düşüneceğini şaşırmıştı. Yaşadıklarının bir ödül mü yoksa ceza mı olduğunu bilemiyordu. İzlenme düşüncesi dehşet vericiydi ama ya Müge! Bir armağan gibi gelmemiş miydi evine?

-Hayal olmalı bu, dedi kıza bakıp.

-Hayal de olsam, gerçek de olsam şu anda seninleyim, senin istediğin gibiyim. Niye hâlâ kurcalıyorsun ki?

Kafası karmakarışıktı. Bir yandan Müge’nin tüm söylediklerinin fantastik öykülerde olabileceğini düşünüyor, bir yandan da beyniyle değilse de kalbiyle tüm olanlara inanmak istiyordu. Bilgisayar tuşuna basıp her şeyi sıfırlayabilirdi belki de. O zaman Müge’ye ne olurdu? Bunu denemeye cesaret edemezdi. Bu düşünceyi anında silip attı. Müge yanaklarını şişirip sıkıntıyla karşısında kıvranan Serkan’a baktı. Kocaman bir of çıktı ağzından.

-Ay Serkan biraz boş versen ya. O kızı yaratırken yani beni ne düşünüyordun bilmiyorum ama benim karakterimde öyle saatlerce beklemek yok. Tamam mı?

-Ama… Yani, ne yapmamı bekliyorsun ki?

-Bundan sonra birlikte yaşayacaksak başka yere taşınıncaya kadar şu kutu gibi evi biraz adama benzetmeli. Ne bu Allah Aşkına?  Evimi seviyorum sitesinde gördüm çok şık bir takım. Ondan alalım. Sonra Telemix.com’da büyük ekran televizyonlarda indirim varmış. Ondan da şu köşeye. Hepsinden önce evi şu leke tutmayan Mumgibi boyasıyla bir güzel boyatmalı, bu perdeler de ne böyle, modernevim.com’da…

Serkan birlikte yaşama düşüncesinin heyecanıyla Müge’nin peşinde evde yapılması gerekenleri uzun uzun dinledi. Müge anlatacaklarını bitirince koltuğa bıraktı kendini. Serkan bir süre onun güzelliğini seyretti. Oradaydı, onunlaydı. Başka hiçbir şey umurunda değildi. Her yanı yanıyordu. Artık coşan bedenine söz geçiremez olmuştu. Sonunda büyük bir heyecanla yerinden fırlayıp koltuktaki Müge’nin kalın dudaklarına yapıştı. Çarpılmış gibi geriye çekildi. Dudak yerine havayı öpüyordu. Elini uzattı. O güzel yüze, vücuda dokunmaya çalıştıysa da eli boşlukta gezindi. Müge, Serkan’ın bu çabasını görmezden gelip devam etti konuşmasına,

-Unuttum bak, bir de şu köşedeki ölmüş çiçeği atalım. Negatif enerji yaymasın odaya….

Nurdan Atay

Endüstri mühendisiyim. Mesleğimi çok uzun süre yaptıktan sonra rotamı edebiyat çalışmalarına çevirmeye karar verdim. O tarihten beri de yazıyorum. İkinci üniversite Edebiyat okuyorum. Bir grup yazan/yazar arkadaşımla birlikte her ay Kil-Tablet adında öykü fanzini çıkarıyoruz. Ağırlıklı olarak öykü ve tiyatro oyun metinleri yazıyorum. Okumayı, seyahat etmeyi, film izlemeyi, yogayı, el sanatlarından becerebildiklerimi yapmayı, doğayı, öğrenmeyi, araştırmayı seviyorum.

Kategori: Yalnız” için 12 Yorum Var

  1. Merhaba;
    Şaşırdım mı? Hayır elbette. Yine güzel ve başarılı bir öykü çıkmış kaleminizden. Ayrıca önceki öyküye nazaran uzun yazdığınız için de teşekkürler 🙂
    Finaldeki o son cümleye bayıldım; daha güzel olamazdı.
    Ana karakterin şaşkınlığını çok güzel ifade etmişsiniz. Konu da yaratıcıydı.
    Öznur bunu beğendi efendim 🙂

    1. Çok teşekkür ederim. Uzun tutmaya çalıştım bu kez uyarılarınızı dikkate alarak:)

  2. Dokunmadan da sevebilirsin. Diyeceğim de bu öneriye verilecek çok yanıt ve sorulacak pek çok soru var. O yüzden demiyorum be Seko. Acaba Müge onun çabasını görmezden mi geldi yoksa görmedi mi? Orası da muamma.

    Ama kesin olan şey şu: Durdu, durdu ve en sonunda vurdu öykü. Ellerinize sağlık, oldukça olasılıktan uzak ve aynı ölçüde etkileyici bir öyküyü okumak realist öykülerden sonra iyi geldi. -Onlara laf yok, onlar da en az bunun kadar süperdi. Ama fantastik seviyoruz işte :/ –

    1. Hım, “dokunmadan da sevebilirsin” uzun tartışmalar gerektirir herhalde, hele bir de bilgisayarda özenerek yarattığın biriyse. Fantastik kesişim alanımız sanırım. Teşekkürler güzel sözleriniz için

  3. Bir avantaj gibi gözüken durumun trajikomik bir hale dönüşmesini güzel kullanıyorsunuz. Ejderhanın Dişcisindeki prenses gibi burada ki yan karakterin de kahramana sıkıntı yaratması (Bundan sonra birlikte yaşayacaksak başka yere taşınıncaya kadar şu kutu gibi evi biraz adama benzetmeli…) oldukça ilginç ve beğenerek okuyorum. Kendime de ders çıkarmaya çalışıyorum.

    Müge bir hayal mi yoksa sanal görüntü mü çıkartamadım. Bir yerlerde atlama yapmış olabilirim.

    Harika bir sondu.

  4. Merhaba;
    Müge, Serkan’ın bilgisayarda yarattığı ve benim orada yaşadığını düşündüğüm güzel kız. Sanal görüntünün biraz ötesinde de diyebiliriz. Bilmem belki tam verememiş olabilirim bunu.
    Trajikomik öyküleri seviyorum özellikle sonunda ters köşe yapmayı. Yazarken bazen ben de ters köşe oluyorum:) Yani okur kadar kendimi de şaşırtıyorum ya da bunu yapmayı deniyorum diyelim.
    Güzel sözleriniz için ayrıca teşekkürler

  5. Sıradan bir şekilde başlayıp hatta sinir bozucu bir Müge’den sonra çarpıcı bir sonla biten bir öyküydü. Bayan bir okuyucu olduğumdan dolayı Müge karşısında Serkan kadar heyecanlanamadım fakat öykünün son bölümünün bunu telafi ettiğini düşünüyorum. (:
    Kaleminize sağlık.

  6. Merhaba;
    Müge’yi sinir bozucu bulmanıza sevindim. Karakterime bunu giydirmek istemiştim. Kadın yazar olarak ben de bunu verip verebildiğimi bilemiyorum tabii. Yorumlarınız için çok teşekkürler.

  7. Ters köşeye yatıran sonları seviyorum, bu öyküdeki gibi. Öykü orada bitmemiş olsa devamında olaylar nasıl gelişirdi, diye düşünmekten de alamadım kendimi yine de. Elinize sağlık. 🙂

  8. Merhaba;

    Ben de aynı şekilde… Sanırım sonrasında Serkan için zor bir yaşam olurdu. Teşekkürler yorumunuza.

Nurdan Atay için Yorum Yap Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *