Öykü

Savaş

Alamut köyünün, meydan kahvehanesinde, altmışlı yaşlarındaki bir adamcağız, şahit olabileceği en korkunç savaşı, denizlerin hakimi İlyas ile darda kalanların yardımcısı Hızır’ın savaşını anlatmaktaydı.

“Kırk yıl öncelerinden bir gün ıssız gecelerin en soğuk anında, evden dışarıya, mey bulmak umuduyla çıkmıştım.Köyümüz Alamutta, Hıdırellez yaklaştığı için, içki, şarap bulamazdık.

“Nazilli’ye mey bulma umuduyla gittim. Elbette ki buldum. Beşeylül Ortaokulu’nun karşısındaki, Düğün Salonunun altında bulunan küçük bir büfeden, yetmişlik bir Yeni Rakıya doksan beş lira gibi bir para basmıştım.

“İçkiyi alıp arabamın yan koltuğuna koydum. Hızlı bir biçimde arabam ile Mastavra’ya (bkz: yerel dilde Mastaura Antik Kenti) doğru, hızlıca arabamı sürmeye başladım. Arabayı sürerken, siyah göğe baktığımda, yeşil bir şeyin açıldığını gördüm. Dikkate aldırmadan Mastavra’ya doğru arabamı sürmeye devam ettim.

“Bu antik kente vardığımda, arabamdan Müslüm Gürses’in Tanrı İstemezse şarkısını açarak geceme başladım. Yetmişlik Yeni Rakı’nın ancak yarısını içebilmiştim. Kafam da artık iyi değil gibiydi.

“Aşağıdan yukarıya doğru, korkunç , beyaz renkli bir parlaklık geldi bu yana. Yukarıdan inerken görmüş olduğum o yeşillikte onu beklemekteydi.Aralarında Osmanlı Türkçesine benzer bir dille konuşmaya başladılar.”

Adamcağızın beti benzi attı. Yüzü bembeyaz oldu. Konuşmaya devam etti.

“Korkunç gecenin, korkunçluğunu o an yaşamaya başladım. Birbirlerinin üstüne doğru yürümeye başladılar. Yeşillinin arkasında, hologramik biçimde bir ordu vardı. Aynı anda beyazlının arkasında dabir ordu belirdi. Yer sarsıldı.Yetmişlik yere düşüp, kırıldı.

“Herkes kılıçlarını, kalkanlarını kaldırdı. Kafama doğru bir hologramik çekiç uçtuğunu gördüm. Bu benim kafama temas etti. Bayılmadan önce son gördüğüm şey, arabamın çaprazına doğru yeşil olan şey çarptı. Üzerinde Osmanlı Askeri kostümü yoktu. Büyüklük olarakta bir insanı dörde katlar idi.”

Biraz durakladı. Köy ahalisinden Mahmut, sonra ne oldu diyerek bir soru yöneltti.

“Hatırlamıyorum. Ama o andan itibaren hiçbir hıdırellez bereketli geçmedi. O zamana dek meyve veren, sebze veren bitkilerimiz, olaydan sonra çiçek bile vermeyerek kurudu.”

Adamcağız, protez ayağının, vücuduyla birleşen protezini çıkararak masaya koydu. Bütün ahali onun iki bin onlardan kalma protezine şaşkın bir biçimde baktı.

“Bir de bu var işte.”

Adamcağız, ayağa kalkıp evine doğru yürüdü.

Atakan Güngör

Savaş” için 7 Yorum Var

  1. Hoşgeldiniz efendim. Öncelikle belirtmeliyimki bu öykünün az karakterli olmasının sebebi hikayeyi uzatarak sizleri sıkmak istemedim. Gelecek ay Biyolog’un yeni macerası gelecek. İyi okumalar.

  2. Merhaba,
    Keyifli bir öyküydü. Sonunu güzel bağlamışsınız. Sohbet havasında geçen kurgu güzeldi. İçeriğinden ziyade biçimsel olarak söylemek istediğim, ikişer üçer cümleler halinde değil de o cümleleri birleştirip paragraf oluştursaydınız biçim olarak göze batmazdı ve daha doğru bir yazım olurdu.
    Kaleminize sağlık.

    1. Öncelikle bu anadolu fantezi öyküme yorum attığınız için teşekkürlerimi sunarım. Şu paragraf konusunu bir türlü beceremiyorum. Stefan Zweig’in Korku, Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu ve Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat’ i inceledim ancak doksan altıncı öyküsünü yazarken uzun paragraf şeyini gerçekleştiremiyorum. Ne yazıkki bu gelecek öykülerimde de sürebilir. Teşekkürler!

  3. Merhabalar.
    (bkz: yerel dilde Mastaura Antik Kenti) Parantez içinde bilgi vermek; kullanılsa da hoşuma gitmiyor. Öyküden kopmama sebep oluyor.
    ”Bu benim kafama temas etti.” çarptı daha doğru olur sanki.
    ”Bayılmadan önce son gördüğüm şey, arabamın çaprazına doğru yeşil olan şey çarptı.” Bu cümleye tekrar bir göz atmalısınız.
    ”Büyüklük olarakta…” Olarak da…
    Emeğinize sağlık, biraz kurcaladım mazur görün. Yukarıdaki yoruma da katılıyorum. Gelecek seçkilerde de görüşebilmeyi umuyorum.

    1. Bizim buranın köylülerinden kaynaklanan bir yazım biçimi o. “bkz:” kısmına gelirsek, eğer koymasam yine yazım yanlışı denilecek idi. Bağlaç hataları, otomatik düzeltme hataları ve genişletilmiş halini zaman bulursam yine yayınlayacağım. Yorumunuz için teşekkürler!

  4. Merhaba; takıldığım birkaç yeri işaret etmek isterim. “Kafam da artık iyi değil gibiydi.” yerine “Kafam iyiydi” içen ve içmeyi seven birinin daha çok kullanacağı bir söz olabilir. Sonrası(Kaza olarak yorumladım ) bana çok kapalı geldi. Osmanlı Türkçesi benim bildiğim yazı dilidir ve konuşurken Türkçe konuşulur bu da beni biraz düşündürdü. Bkz. ve paragraf kullanımı konusunda arkadaşlara katılıyorum ben de. Biraz daha genişlemeye gereksinimi varmış diyehissettirdi öykünüz ama kurgu, anlatım ve protez bacağın son paragrafta çıkması gayet güzeldi. Ellerinize yüreğinize sağlık.

Atakan Güngör için Yorum Yap Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *