Öykü

Rüyacının Laneti

Her şey rüyasına giren o garip kadının dedikleriyle başlamıştı.

“Rüyacının dünyasına girdin. Bundan sonra aynı şehirde bir geceden fazla kalman yasak, gittiğin şehir için bir öykü yazmak zorundasın. Aksi takdirde kâbusların giderek daha da kötüleşecek, bundan sonra asla uyumana izin verilmeyecek.”

Aslı her gece rüya görenlerdendi. Aslında gece uykusunun yerini alan beş dakikalık kestirmelerinden kan ter içerisinde, çığlık atarak uyandığında genelde bir kâbustan uyanmış olurdu. Bir gün rüyasında kendisini eriyip bitmek üzere mumların aydınlattığı eski bir kütüphanede buldu. Kitapların çoğunun üzerini yıllardır alınmayan bir toz kaplamış, hatta köşeleri örümcek ağları bürümüştü. Gölgeler içinden gelen kambur bir yaşlı kadın onu yanına çağırdı. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu, kalbi hızla atarken, kadın ona eski ve tozlu bir kitap uzattı.

Kitabı açtığı anda kadının sesi laneti kulağına fısıldadı.

Aslı sıçramayla uyandı, rüyasının verdiği duygu hâlâ içindeydi. Onu sadece hayal gücünün bir oyunu sanmıştı, ama günler haftalara, haftalar aylara dönüştükçe tuhaf bir desen görmeye başladı. Ve rüyaları gün geçtikçe daha karanlık ve ürkütücü hale geliyordu.

Kâbuslardan bunalan Aslı, rüyasındaki uyarıya kulak vermeye karar verdi ve yanına bir sırt çantasından fazlasını almadığı bir yolculuğa çıktı. Yolculuk işe yaramıyordu, kâbuslara devam!

Bir sonraki yolculuğunda yanına bir günlük ve kalem aldı ve sabahın sessiz saatlerinde yeni keşfettiği şehir hakkında bir hikâye yazdı. Kaleminin son sözcükleri ona tuhaf bir rahatlamayla birlikte geldi.

O günden itibaren Aslı rüyasındaki talimatlara uymaya başladı. Beş parasız çıktığı bu macerada her gittiği yerde bir şekilde tanıştığı insanlar onu misafir ediyor, her yeni şehirde oturup ne hissediyorsa yazıyordu. İnsanların hikâyeleri, hayatında ilk defa gördüğü şeyler… Çoğunlukla da bunları sanki görünmez bir el yazdırıyor gibi oluyordu. Bu işi her yaptığında, rüyaları huzurlu ve sakin bir hâle geliyordu. Bu hayatında hiç deneyimlemediği bir şeydi. Ve bu mutluluğu asla ama asla kaybetmek istemezdi. Bir yerden sonra yazdıklarının defterinde kalmasına dayanamadı ve Wattpad’e yüklemeye başladı. İlk gönderileri pek okunma almadı. Ancak okuyucusu sayısı günden güne artıyordu.

İnsanlar onun hikâyelerini okumaya başladığında kendilerini anlattığı şehirlerin içinde buldular. Yazdıkları, yalnızca o şehirlerin fiziksel olarak betimlemelerini yapmakla kalmıyor, aynı zamanda havada asılı kalan duyguları da anlatıyor, içinde o şehirlerin yüzyıllardır saklı kalan sırlarını da içeren gerçekliğin ve hayal gücünün sınırlarını aşan bir türde oluyordu. “Sanki bilinmeyen bir güç” ona bu şehirler hakkında hiç bilinmeyen hikâyeleri fısıldıyordu.

İki nedenden dolayı okunuyordu: İnsanlar bilmediği şehirleri keşfetmek istiyordu, Aslı’nın gittiği şehirlerin sakinleri ise kendi şehirlerini Aslı’nın gözünden görmek istiyorlardı. Kâbustan doğmuş laneti, bir armağana dönüşmüştü.

Artık bir daha kâbus görmeyecekti.

Gezmeyi ve yazmayı bırakmazsa tabii…

Deniz Erkaradağ

Deniz, İstanbul sokaklarında yürüyor, yazıyor, çiziyor ve düşünüyor. Hayal kurmayı ve dans etmeyi seviyor, daha çok okuyabilmek için kendine iyi bakıyor.

Öne Çıkan Yorumlar

  1. güzel bir öykü. sadelikteki güzellik gibi olmuş :slight_smile: yazmayı teşvik ediyor teşekkürler

Söyleyeceklerin mi var? Kayıp Rıhtım Forum'da yorum yap.

Yorum Yapanlar

Avatar for can.celikel Avatar for Deniz_Erkaradag