Öykü

Pandora Tüneli

İnternet üzerinden yayın yapan bir haber portalının 16.07.2019 tarihli bir haberi:

Nasa’dan Şok Açıklama: Ay’da Yapay Tünel

Dün Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi’nden (NASA) yapılan açıklama dünya gündemine bomba gibi düştü. TSİ 15.00’te NASA sözcüsü Brian N. Clampton tarafından yapılan basın açıklamasında tam yarım yüzyıldır saklanan bir sır açığa vuruldu.

Bilim dünyasından yapılan her açıklama öncesinde kamuoyunda oluşan büyük beklentiler bu kez karşılık bulmuş gibi görünüyor. Clampton, yaklaşık bir saat süren sunumunda, Apollo yolculukları esnasında Ay yüzeyinin ortalama 40 km altından tüm uyduyu çevreleyen kesintisiz bir tünel bulunduğunu ve bu tünelin devasa bir parçacık hızlandırıcısı olabileceğini açıkladı.

BİLDİĞİMİZ HER ŞEY DEĞİŞECEK

Apollo 11’in fırlatılışının ellinci yıldönümünde yapılan açıklama, sadece bilim dünyasını değil tüm dünyayı şoke etti. Clampton, zaman zaman teknik bir dilde yaptığı sunumuna şu sözlerle başladı:

“Bugüne kadar Ay yolculuklarıyla ilgili yüzlerce spekülasyon yapıldı. Gerçekte Ay’a gidilmediğine veya astronotların yolculuk sırasında tuhaf olaylar yaşadığına dair söylentiler kulaktan kulağa yayıldı. Bunların bir kısmını bizzat bizim yaydığımızı söylemekte artık bir beis görmüyorum. Özellikle son yirmi yılda internetin yaygınlaşmasıyla insanlığın bilgi ve bilinç düzeyindeki yükseliş, bizi bazı gerçekleri kamuoyuna duyurma zamanının geldiği düşüncesine sevk etmiştir. Hatırlarsanız 2010 yılında, temel moleküllerinde arsenik barındıran bir mikroorganizmanın keşfedildiğini ilan etmiştik. 2014’te, çok soğuk veya çok sıcak gezegenlerde de zeki yaşam formları olabileceğine dair kanıtlar bulunduğuna ilişkin bir başka basın toplantısı yapmış, 2017’de ise bazı meteorlarda dünyadakilere çok benzeyen mikroorganizma fosilleri elde edildiğini söylemiştik. Dozunu her defasında arttırdığımız bu açıklamaların ardından artık tüm gezegeni ilgilendiren ve her şeye bakış açımızı değiştirebilecek bir gerçeği sunma zamanının geldiğine inanıyoruz.

UFO enkazlarıyla veya uzaylılarla gizlice irtibat kurduğumuzla ilgili bir şey değil bu ne yazık ki. Belki birçoğunuz böyle bir açıklama bekliyor. Ama açıkçası buna oldukça yakın bir durumla karşı karşıyayız. Yarım yüzyıl önce gerçekleştirilen Apollo yolculukları esnasında, Ay’ın yüzeyinin 40 km altından dolanan ve tam bir çember oluşturan yapay bir tünel keşfedildi. Bu tünelin ne olduğu ilk zamanlarda anlaşılamasa da, yapılan analizler ve özellikle Chicago’daki parçacık fiziği laboratuarı Fermilab’ın gelişmesiyle paralel olarak, devasa bir parçacık hızlandırıcı olabileceği anlaşıldı. Ancak, bu tünel günümüz teknolojisinin yapabileceğinden daha üst düzey tekniklerle inşa edilmiş ve hâlâ anlaşılamayan bazı özellikler içermekte.”

Bu girişin ardından bazı teknik açıklamalarda bulunarak, sunumu takip eden bilim adamlarına hitap eden Clampton, basın açıklamasının son bölümünü soru-cevap şeklinde yaptı.

Clampton’un sunumunun yüksek çözünürlüklü videosu için TIKLAYIN.

Soru-cevap kısmından bazı satır başlıkları şöyle:

Soru: Bu buluş, uzaylıların var olduğunu kesinlikle kanıtlıyor mu?

Cevap: Aslında hiçbir şeyi kanıtlamıyor. Bunu yapanlar dünya üzerinde yaşamış bir uygarlık da olabilir. Tünelde yaptığımız ilk testler, inşasının M.Ö. 40.000’lere gittiğini söylüyor. Piramitlerden bile çok daha eski bir tarih. Ama dünya dışı uygarlıklar yüksek bir ihtimal tabii.

Soru: Bu parçacık hızlandırıcı ne amaçla yapılmış olabilir?

Cevap: CERN’deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nda ve Fermilab’da olduğu gibi parçacık fiziği araştırmaları için kullanılmış olabilir. Evrenin gerçekte ne olduğunun anlaşılması için Ay büyüklüğünde bir hızlandırıcıya ihtiyaç duyulmuş olabilir.

Soru: Şimdiye kadar bilim insanları bunun üzerinde ne kadar çalıştı? Kaç kişi bunu biliyordu? Nasıl hiç dışarı sızmadı?

Cevap: Aslında hiçbir zaman aynı anda birkaç kişiden fazlası haberdar değildi. Apollo uçuşları esnasında yapılan gözlemlerden sonra bir daha kapsamlı bir araştırma yapılmadı. Sırrı saklayanlar -son yıllarda kendimi de bunların içine katabilirim- insanların bunu öğrenmek için yeterince… nasıl desem… bilindik bir tabirle hazır olmadığını düşünüyorlardı. Açık konuşmam gerekirse sızma olsaydı bilinçli olarak yayılacak daha sansasyonel bir söylentiyle egale edilebilirdi.

Soru: Şimdi bu kadar şeffaf olmanızın sebebi nedir? İnsanların tepkilerinden korkmuyor musunuz?

Cevap: Çok büyük bir tepkiyle karşı karşıya kalacağımızı düşünmüyorum. Sağduyulu insanlar, neden böyle bir yol izlediğimizi anlayacak ve bize hak vereceklerdir. Zaten bu buluş, uzaylıların var olduğunu henüz kanıtlamış değildir. Ve uzaylılarla tarihin hiçbir diliminde bir temasımız olmadığını burada tekrarlama gereği duyuyorum. Tüneli yapanlar onlarsa bile laboratuarı inşa ettikten sonra buralardan taşınmış olabilirler.

Soru: Parçacık hızlandırıcı hâlâ kullanılabilir durumda mı? Değilse en son ne zaman kullanıldığına dair bir bilginiz var mı?

Cevap: Şu an kullanılabilir durumda olmadığı kesin. Parçacık hızlandırıcılar çok yüksek enerjilerle çalışan cihazlar. Ay’da böyle bir enerji aktivitesi olmadığını biliyoruz. Tabii tünelin varlığı CERN ya da Fermilab benzeri bir araştırma laboratuarının da olmasını gerektiriyor, ancak böyle bir şey henüz bulunamadı. Bazı soruların cevaplanması ve tünelin daha iyi incelenmesi için yeni bir Ay yolculuğu planlanmaktadır. Bazı tahminlerimiz elbette var ama kesin sonuçlarla konuşmak daha iyi olacak.

Haber kaynağı: CNN International

 

* * *

Basın açıklamasından bir hafta sonra, ABD’de gözlerden uzak bir tatil beldesindeki villada üç adam konuşmaktadır:

“Halk beklediğim kadar galeyana gelmedi Brian. Bu iyi bir şey.”

“Asıl açıklamayı ne zaman yapacağız efendim?”

“İnsanların tepkilerini ölçmek için biraz daha bekleyelim. Sonra bir karar alacağız. Ama en iyi ihtimalle bile altı seneden önce açıklanmamalı.”

“Peki efendim.”

“Şey… Araya giriyorum ama asıl açıklama benim bile öğrenemeyeceğim bir sır mı acaba?”

“Haha, senin bu yardımcın epey meraklıymış Brian.”

“Öyledir, bu sayede bu kadar yükseldi.”

“John, seni bu yüzden çağırdık zaten. Muhtemelen o büyük açıklamayı yapan sen olacaksın. Bugün bunu öğrenmek için buradasın yani.”

“Ben… Hazırım efendim.”

“Ay’daki hızlandırıcı aslında hiçbir şey. Elimizde çok daha iyisi var.”

“Nedir efendim?”

“Burada, Dünya’da… Yerkabuğunun altında da bir hızlandırıcı var.”

“Burada mı?”

“Evet, aynen öyle.”

“Ne… ne zaman keşfedildi?”

“2013’te Antarktika’da. Güney Koreli bir araştırma ekibinin keşfettiği bir mağara, onları doğruca hızlandırıcıya götürdü. Asıl bombayı sen söyle istersen Brian.”

“Elbette. Benim için bir zevk. Parçacık hızlandırıcının içinde canlı bir insan vardı.”

“Dalga geçmiyorsunuz değil mi benimle?”

“…”

“…”

“Hımm, geçmiyorsunuz. Peki nasıl olabiliyor böyle bir şey?”

“Bu insan, atomaltı parçacıklarına kadar ayrılmış ve hızlandırıcıya konulmuş. Işık hızının yüzde doksan dokuzu gibi bir hızla dünyanın içinde dönüp duruyordu.”

“Ne zamandır?”

“35.000 yıl civarı tahminen. Tabii görelilik dolayısıyla o adam için sadece birkaç gün geçmişti.”

“İnanılmaz bir şey bu.”

“Elbette. Günümüzün en büyük keşfi bile diyebiliriz. 35.000 yıl öncesinden canlı bir insan var gezegenimizde, düşünsene.”

“Nerede şimdi bu adam? Görme şansım var mı?”

“Elbette. Kendisi şu an Harvard Üniversite’sinde Tarih bölümünü okuyor. Tabii insanların bu durumdan haberi yok.”

“Nasıl yani? Üniversite mi okuyor?”

“Adam bizim gibi değil John. Normal bir insanın yüzlerce katı öğrenme kapasitesine sahip. Altı senede dilimizi, kültürümüzü hatta hemen hemen tüm tarihimizi öğrendi ve şu an dördüncü üniversitesini okuyor. Özellikle savaş tarihi konusunda gezegenin en donanımlı insanlarından biri haline geldi bile.”

“İnanılmaz. Peki neden buraya geldiğiyle ilgili bir şey söyledi mi?”

“İnsanların lideri olmak ve herkesi barış çatısı altında birleştirmek için eski üstün insanlar tarafından gönderildiğini söyledi. Emin ol kapasitesi değil dünyayı, evreni yönetmeye yetecek seviyede.”

“İnsanlığın lideri olmak ha. Bu beni pek rahatlatmadı.”

“Merak etme John, kimse ona Dünyayı altın tepsiyle sunacak değil.”

“Geçmişle ilgili başka ne tür bilgiler aldınız?”

“Anlattığı her şeyle ilgili bir rapor var, daha sonra okuyabilirsin; ama geçmişle ilgili öyle çok net bir resim koymadı. Belki hafızasıyla ilgili bir durumdur ama ayrıntılara girmemekte direniyor geçmiş konusunda.”

“Nasıl direniyor?”

“Bazı konularda çok ketum. Garip bir karakteri var, ama binlerce yıl öncesinden geldiğini düşünürsek anormal sayılmaz. Yani kendini bizim dünyamıza henüz adapte edememiş olabilir.”

“Hımm. Burnuma kötü kokular geliyor efendim. Anlattığınız kadar zeki ve yüksek kapasiteli birinin bu kadar uzun süre uyum sorunu yaşayacağını sanmıyorum.”

“Öğrenmek ile uyum sağlamak aynı şeyler değildir. Bir yamyam Amerikan kültürünü gayet iyi öğrenebilir ama insan yemekten vazgeçmeyebilir.”

“Parçacık hızlandırıcısı konusunda bir bilgi aldınız mı?”

“Makinenin yapılışından anlamadığını söyledi. Onun dönemindeki büyük bilim adamları tarafından tasarlanmış. Kendisi sadece buraya gönderilmek için seçilmiş.”

“Bir kötü koku daha.”

“Sayısala yatkınlığı yok. Görünen o ki sözelci bir adam. Bunu da olabilirlik çerçevesinin dışında bulmuyoruz. Neden bu kadar tereddüt ve şüphe içerisindesin John?”

“Tam olarak ben de bilmiyorum. Sezgi belki de. Dünyamıza saklanmış bir kutuyu açtınız ve içinden müthiş bir güç çıktı. Öyle değil mi?”

“Evet.”

“Peki bu gücün kötüye kullanılabileceğini hiç düşünmediniz mi?”

“Neden kötüye kullanılsın ki? Brian sen düşündün mü öyle bir şey?”

“Açıkçası herkesin aklından geçebilir bu tür fanteziler. Benim de geçmiş olabilir, ama herhangi bir kötü davranışına rastlamadık. Sadece biraz negatif bir adam. Bu da sizin az önce açıkladığınız uyum…”

“Bu adamı görmem gerek efendim. Tabii hızlandırıcıyı bulan ekibi de.”

“Biraz kötümser davranmıyor musun John? Görebilirsin elbette ama bu panik neden?”

“Binlerce yıl önce kapatılmış bir kutuyu açtık ve ortaya bu adam çıktı. Açtığımız kutuda olması gereken bir şey daha var, geç olmadan onu yakalamaya çalışıyorum. Elimizde kalan tek şey o olabilir.”

 

SON

Gökcan Şahin

Hem hayalperest, hem sayısalcı bir kafayla dünyaya geldim; hem mühendis hem yazar oldum. Başta bilimkurgu ve fantastik kurgu türlerinde olmak üzere pek çok öyküm, çeşitli edebiyat ortamlarında yayınlandı, ödüller aldı. Bir yandan mesleğimi yaparken bir yandan da yazmaya, hayal kurmaya ve yaratmaya devam ediyorum.

Pandora Tüneli” için 2 Yorum Var

  1. Sonuna kadar hiç sıkılmadan bir solukta okuduğum bir öyküydü. Ama sona doğru konunun gidişatı ve diyaloglarda bazı eksiklikler hissettim. Daha etkileyici olabilirdi. Konuya gelince devamı olursa ki olsa hiç fena olmaz 🙂 merakla bekliyor olacağım. Elinize sağlık..

    1. Okuyup yorumladığınız için teşekkürler. Bu metin, aslında bir öyküden ziyade bir fikir metni. Paylaşıp paylaşmamak konusunda çok çelişkide kaldım, zira beni heyecanlandırdığı kadar diğer insanları -özellikle modern fizikle ilgilenmeyenleri- heyecanlandırmayacağını biliyorum. İleride roman haline getirebilir miyim diye uzun süre kafa yordum ama bunu kaleme almak beni aşacaktı. En iyisi bir öykü biçimine sokup kafamdan çıkarmak diye düşündüm. Zor bir karardı, çünkü artık eskisi kadar sık aklıma gelmiyor iyi fikirler. Ama bazen bu şekilde öldürmem gerekiyor bebeklerimi. Hepsine bakamıyorum. 😛

      Tekrar teşekkürler yorum için. 🙂

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *